Güncelleme Tarihi:
EN İYİ YERLİ BELGESELLER
1. Demirkırat: Mehmet Ali Birand, Can Dündar ve Bülent Çaplı’nın birlikte hazırladığı belgesel, Türkiye’de 1946 ile 1961 arasındaki çok partili siyasi yaşama geçiş sürecini, Demokrat Parti dönemini ve 27 Mayıs Darbesi’ni anlatıyor. Adını Türk halkının Demokrat Parti’ye yakıştırdığı ‘Demirkırat Partisi’ tabirinden alan belgeselin son sahnesinde Adnan Menderes’in idamı yer almış ve Birand’ın öğrencilik döneminde darbeye verdiği destekten duyduğu pişmanlığı şöyle dile getirmişti: “İşte... hikâyemizin sonu. Bütün bu olayların üzerinden çok zaman geçti ancak dün gibi tazeler. O 27 Mayıs sabahı sokakları dolduran üniversiteli liseli gençlerin arasında bizler de vardık, bizim kuşağımız da vardı. Gençtik, heyecan içindeydik. Göstericilere yiyecek taşımış, onlarla beraber “Olur mu böyle olur mu” şarkısını söylemiştik. Ülkenin yararına bir şeyler yaptığımıza inanıyorduk. Bu gün geriye dönüp bakıyorum ve içimde bir burukluk hissediyorum. İnsan kendi kendine “bu şekilde olmamalıydı”, “böyle bitmemeliydi” diyor. İşte o zaman gerçek demokrasiye olan tutku daha da artıyor. Peki bütün bu olaylardan kim sorumlu?... Aslında hepimiz sorumluyuz...”
2. Sarı Zeybek: Atatürk’ün son 300 gününün anlatıldığı 1993 yapımı belgeselde, Atatürk’ün neden ve nasıl hasta olduğu, teşhiste nasıl gecikildiği, tedavisinin nasıl yapıldığı ve son günlerini nasıl geçirdiği tanıklıklar ve en yakınındakilerin ifadeleri ışığında anlatılıyor. Gazeteci Can Dündar imzalı Sarı Zeybek, Atatürk’ü insani yönden ele alan ilk çalışmalardan biri olması sebebiyle oldukça dikkat çekmişti.
3. Safranbolu’da Zaman: Süha Arın’ın yönettiği 1976 tarihli belgesel o dönemin tek kanallı TRT’sinde gösterildiğinde büyük ilgi görmüş ve Safranbolu’nun geleceğini kurtarmıştır. Türkiye’de kitlesel ilgi gören ilk belgeseller arasında kabul ediliyor.
4. Keçenin Teri: Ertuğrul Karslıoğlu’nun imzasını taşıyan Keçenin Teri, Türkiye belgesel tarihinde önemli bir yere sahip. Terk edilmeye yüz tutmuş el sanatlarından biri olan keçe yapım sanatının Şanlıurfa’da göğüsle pişirilmesi serüveninin atlatıldığı belgesel, sinemanın 100. doğumgünü kutlamaları çerçevesinde, Avrupa Konseyi Projeleri’nde Türkiye’yi temsil etmişti. Belgeselin güçlü anlatımı ve görsel kalitesiyle Türk belgeselciliğini üst noktalara taşıdığı kabul ediliyor.
5. Gelibolu: Tolga Örnek imzalı, 2005 yapımı belgesel, Çanakkale Savaşı’nı gerçek anı ve mektuplardan yola çıkarak siperdeki askerin yaşadıklarıyla anlatıyor. Sinemalarda gösterime giren belgesel, oldukça büyük ilgi görmüştü.
EN İYİ YABANCI BELGESELLER
1. Baraka: Doğanın harikalarıyla insanın doğa üzerindeki olumsuz etkisini anlatan diyalogsuz belgesel, 6 kıtada 24 farklı ülkede yapılan çekimlerin harmanlanmasıyla oluşturuldu. Ron Fricke’nin 1992 yapımı belgeselinde toplumların farklıymış gibi görünmesi ancak kesişim noktalarının çokluğunun altı çiziliyor.
2. Fahrenheit 9/11: Yaptığı her işle tartışma yaratan yönetmen Micheal Moore, 2004 tarihli belgeselinde bu kez Amerika güvenlik sistemi üzerine odaklanıyor. Paronoya, korku, belirsizlik, hata değerleri ve vatanseverlik kavramlarını bir araya getirip George Bush’un 11 Eylül saldırısının ardındaki gerçeklere ulaşmak yerine Irak’a savaş açmayı planladığını ileri süren Moore, belgeselde aynı zamanda bazı Suudiler’in nasıl güvenli bir biçimde ve gizlice Amerika’dan çıkarıldığını mercek altına alıyor. Ve elbette ki silah tüccarları ile petrol şirketleri ile ilgili kısmına da.
3. Koy: Eski yunus eğitmeni Ric O’Barry, yunusların, insan esaretinden kurtarılması gerektiğini anlayınca, yunusların ve balinaların kıyılarında yüzdüğü Taiji köyüne geldi. Dikenli teller ve yasak tabelalarıyla çevrili körfezde karanlık bir gerçek yatıyordu: Burada milyon dolarlık yunus eğlencesi endüstrisi ve yunus eti pazarı vardı. Taijili balıkçılar gecenin karanlığında görülmemiş bir av gerçekleştiriyorlardı. Belgesel, 2010 yılında en iyi belgesel film Oscar’ını kazandı.
4. Darwin’in Kabusu: 1960’larda Tanzanya’daki Victoria Gölü’ne yeni bir balık türü, bilimsel deney gerekçesiyle salınır. Etobur bir balık olan Nil Levreği, yöreye özgü bütün balıkları yok ederek, hızla çoğalır ve gölün bütün ekosistemini bozar. Piyasa değeri yüksek bu balık Tanzanya’yı zenginleştirmek yerine yoksullaştırır. Hubert Sauper imzalı 2004 yapımı belgesel, kıtalar arası bir sömürü düzeninin ekonomik, toplumsal ve siyasi boyutlarını irdelerken Afrika’daki kıtlık ve yoksullukla tüketim pratiklerimiz arasındaki ilişkiyi gözler önüne seriyor.
5. Leonardo da Vinci: Rönesans döneminde yaşadı, sıfatı çok. Düşünür, mimar, mühendis, mucit, matemtikçi, anatomist, müzisyen, heykeltraş, botanist, jeolog, yazar ve bittabi ressam. Yönetmen Renato Castellani, yaklaşık 40 yıl önce Leonardo Da Vinci’nin hayatını drama şeklinde filme almıştı.
Büyük jüri: Kemal Öner (Belgesel yönetmeni), Savaş Karakaş (Belgesel yönetmen ve yapımcısı), Vedat Atasoy (İZ TV’nin kurucularından, yönetmen), Kansu Şarman (Atlas Tarih dergisi genel yayın yönetmeni), Nesibe Bat (National Geographic Genel Yayın Yönetmeni), Nebil Özgentürk (Gazeteci, program yapımcısı), Rıdvan Akar (Gazeteci, belgesel yapımcısı), Handan Öztürk (Yazar, yönetmen), Özcan Yüksek (Gazeteci), Necati Sönmez (Dokümantarist’in Başkanı), Yeşim Nur Mantaş (GEO Türkiye Genel Yayın Yönetmeni)