Hayat nedir ki?

Güncelleme Tarihi:

Hayat nedir ki
Oluşturulma Tarihi: Kasım 06, 2011 01:21

Hayatının en yalnız günlerini yaşayan bir adam dönüp geçmişine bakıyor ve anılarından kendine daha iyi bir hayat inşa etmeye karar veriyor.

Haberin Devamı

Ülkemizde de tanınan İngiliz yazar Julian Barnes dördüncü kez aday olduğu prestijli Man Booker ödülünü geçtiğimiz günlerde 150 sayfadan oluşan ‘The Sense of an Ending’ isimli romanıyla kazandı.
Romanın anlatıcısı Tony Webster 60’lı yaşlarda emekli bir adam. Hatıra, yaşlanma, pişmanlıklar ve zamanla ilgili olan ‘The Sense of an Ending’de Tony Webster sıradan hayatını yaşarken birgün kapısı çalınıyor ve postadan gelen mektupla sadece  geçmişine bakmaya değil, aynı zamanda hayatının bilançosunu da çıkarmaya karar veriyor.
Zaman içinde hafızasının kendisine oyunlar oynadığını anlayan Tony mektuplarını hemen açmayan (s. 62), futbolun bir nefret oyununa dönüştüğüne inanan (s. 102), e-postaların anlık gönderildikleri için hatalar ve beklenmeyen pişmanlıklarla  dolu olduklarını düşünen (s. 105) ve sevgililerini tam anlamıyla anlayabilmek için onların gözlerine baktığını söyleyen bir adam. “Gençken –ben gençken- duygularının kitaplarda okudukların gibi olmasını istiyorsun. Duygularının hayatını altüst edip yeni bir gerçeklik yaratmalarını ve belirlemelerini istiyorsun” (s.110) diyen anlatıcı oysa farkında olmasa da ilerleyen yıllarda yine aynı hatayı yapacağından habersiz...
KİMLERİN ETKİSİ VAR
21. yüzyılda zengin olmak ve(ya) ödüller kazanmak isteyen yazarlar gereğinden uzun ve belli kalıplarla sınırlı romanlar üretirlerken Julian Barnes günümüz insanı için çok güzel bir dille yazdığı, her kelimenin yerli yerine oturduğu kaliteli bir roman yazmayı başarmış. Son zamanlarda kısa roman (novella) türünde eser veren yazarlar arasında Philip Roth, Don DeLillo, Ian McEwan, Denis Johnson ve elbette Patrick Modiano gibi yazarlar da var. İngiliz ve Amerikalı eleştirmenler bu kitapta  ne kadar Ford Madox Ford’un etkisini gördüklerini söyleseler de ‘The Sense of an Ending’de Henry James’in de, Fransa’nın büyük yazarı Patrick Modiano’nun da etkileri olduğunu söyleyebilirim. Julian Barnes’ın günümüzün en iyi yazarları arasına girmesini sağlayacak ‘The Sense of an Ending’i okurken hayatın anlamı üzerine bir kez daha kafa yormaya başlıyoruz...

Haberin Devamı

Kayıp kültürlerin peşinde

Haberin Devamı

3 yıl önce Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Jean-Marie Gustave Le Clezio çokkültürlülüğe olan ilgisiyle tanınıyor. Ekim ayının son günlerinde ‘Histoire du Pied et autres fantaisies’ isimli bir  öykü kitabı çıkaran yazarın ismi bugünlerde Louvre Müzesi’yle anılıyor. Geçen yıl bu sayfadan bir dahinin, Patrice Chereau’nun Louvre müzesinde açtığı sergiden bahsetmiştik. Bu yıl ise sıra çokkültürlülük ve Le Clezio’da. Perşembe günü açılan ‘Le Musee Monde’ isimli sergisiyle Fransız yazar 6 Şubat’a kadar Louvre Müzesi’nin konuğu olacak.

Mormonların müzikali

Nisan ayında Broadway’de İlkbahar/Yaz sezonunda en zor bilet bulunan tiyatro olayının ‘The Book of Mormon’ olduğunu anlamış ve mayısın ilk haftasında bu sayfada şöyle yazmıştım: “Broadway’de bu bahar en sıcak bilet South Park dizisinin yaratıcılarının edepsiz beyinlerinden çıkan ve 14 dalda Tony ödülüne aday olan ‘The Book of Mormon’. Müzikale bilet bulmak için haziran, temmuza kadar beklemek gerekiyor. New Yorklular ‘The Book of Mormon’dan bahsederken ‘Hot, Hot, Hot!’ (Sıcak, Sıcak, Sıcak) diyorlar...”
Mayıs ayında New York şehrine gittiğim zaman beni şaşırtan başka bir olaya tanık oldum. Gündüz vakti Broadway’de 49. sokakta insanlar bir blok boyunca sıraya girmişlerdi. Bunun sebebi ise ‘The Book of Mormon’ müzikalinin prodüktörlerinin biletleri olmayan seyirciler için her gün bir piyango düzenliyor olmaları. Yaz sıcağında 350’den fazla insanın sıraya girmesinin tek sebebi bu insanların AIDS, fakirlik, din, soykırım ve sünnet edilen kadınları konu alan bir müzikal için dağıtılacak 22 biletten birinin sahibi olma arzusu...
En İyi Müzikal ödülü dahil olmak üzere 9 dalda Tony ödülü kazanan ‘The Book of Mormon’da Uganda’ya gönderilen iki Mormon misyonerinin başına gelenler komik bir dille anlatılıyor. ‘South Park’ dizisinin yaratıcıları olan Trey Parker’la Matt Stone’un deneyimleri olmamasına rağmen bir müzikal yapmış olmaları ve bu müzikalin Broadway müzikallerini değiştirebilecek kadar yaratıcı, yenilikci ve yine de klasik müzikal formatını zorlamayan bir müzikal olması sanatseverleri ilk başta düşündürse de müzikali izlemiş seyirciler için bu sürpriz değil.
‘The Book of Mormon’da Parker ve Stone özellikle şarkı sözlerinde her zaman olduğu gibi yine seyircilerin limitlerini zorluyorlar ve Mormonlarla ahiret için yaşayan insanların  acımasızca eleştirildikleri müzikalde Afrika’nın korkunç gerçekleri masaya yatırılıyor. The Book of Mormon’da müzik Robert Lopez’e ait. Başrol oyuncularından Josh Gad ve Andrew Rannells’le En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Tony ödülünü kazanan Nikki M. James’in başarılı oldukları müzikaldeki enerji bugün Broadway’deki hiçbir müzikalde yok.
Eugene O’Neill Tiyatrosu’ndaki seyirciler ‘South Park’ çizgi dizisinin yaratıcılarından beklenilmeyecek kadar duygusal bir gece geçirirlerken müzikalin prodüktörleri bu müzikal için Broadway’deki en pahalı bilet fiyatı olan 450 doları talep ediyorlar...

Haberin Devamı

İtalya’dan yükselen müzik

Yaz uykusundan uyanan İtalyan müzik endüstrisi bu sonbahar yeni albümlerle canlanmaya başladı. Müzik listelerinin yeni gözdeleri ise genç kuşağın favorilerinden Marco Mengoni ve Emma Marrone. 1984 doğumlu Emma Marrone 2003 yılından beri İtalya’da müzik yaşamını sürdürüyor. İlk iki albümüyle İtalya’da 1 ve 2 numaraya yükselen ve 4 platin plak ödülünün sahibi olan Emma yeni albümü ‘Saro Libera’-‘Özgür Olacağım’la Eylül ayının sonundan beri ülkesinde listeleri zorluyor ve albüm bir aylık sürede altın plak ödülünü kazanma başarısını gösterdi. Kuvvetli sesi ve Pop/Rock türünde aşk şarkılarıyla ön plana çıkan genç şarkıcı albümünün kitapçığında hayranlarıyla Schopenauer’in müzikle ilgili düşüncelerini paylaşıyor. Emma’nın yeni albümündeki en güzel şarkılar ‘Saro Libera’, ‘Da Quando Mi Hai Lasciato Tu’ ve ‘Scusa Se Vado Via’.
Marco Mengoni’yi ise İtalya’nın Adam Lambert’i olarak düşünebilirsiniz. Adam, American İdol yarışmasıyla üne kavuşmuştu, Marco ise İtalya’da X Factor yarışmasını kazanarak müzik dünyasına girdi. Marco’da Adam Lambert gibi usta bir yorumcu. Genç sanatçı 2010 yılından itibaren üç albüm yayımladı ve bu üç albüm İtalyan listelerine 1 numaradan girdi. Son albüm ‘Solo 2.0’ Eylül ayında çıktı ve bu albümde Marco yine Rock türünde şarkılar söylüyor. 1988 doğumlu müzisyen albümün kitapçığında ailesini, arkadaşlarını, Michael’ı (Jackson), Amy’i (Winehouse), Janis’i (Joplin), Billie’yi (Holiday), Ella’yı (Fitzgerald), Aretha’yı (Franlin) ve hayranlarını sevdiğini söylüyor. Dinleyicilerin ‘Solo 2.0’ albümünde sevebilecekleri şarkılar ise ‘Solo’, ‘Tanto il Resto Cambia’ ve ‘L’Equilibrista’.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!