Oluşturulma Tarihi: Ekim 21, 2001 00:00
Taşrada hayat çok sade bir biçimde akıp gidebilir. Ama kentte yaşamanın lüksü ve keyfi farklı gereksinimleri gündeme taşıyor. Öyleyse şimdi eskisinden daha çok tanıtım, daha çok promosyon, daha çok reklam dönemi. Korkak para ininden çıkarılmalı.Son günlerde bir karamsar havadır sürüp gidiyor. Herkes şartların kötülüğünden dem vurmakta. Doğru, ancak bunları papağan gibi tekrar edip durmakta ne yarar var, anlamış değilim. Asıl soru şu: Peki, biz bu durumdan çıkmak için neler yapmalıyız? Unutmamamız gereken ilk nokta, hayatın devam ediyor olması. Öyleyse iktisadi çark mutlaka, ama mutlaka dönmeye devam etmeli. İnsanlar ellerindeki parayı saklamak için dışarıda yiyip içmekten vazgeçmiş görünüyor. Peki, acaba restoran sahipleri ne gibi tedbirler düşünmekte?NEW YORK ÖRNEĞİSakın düşünecek bir şey olmadığı söylenmesin. Size New York'tan bir örnek vereyim. Bundan birkaç yıl önce, kentin önde gelen restoranlarından birinden yer ayırtmak istemiştim. Otelin yetkilisi, saat birde rezervasyon yaptırtmak istemem üzerine, ‘‘siz çok mu zenginsiniz?’’ diye sormuştu. Nedenini merak ettiğimde, bana o pahalı restoranın öğleden sonra saat üçle beş arasında fiyatlarını yarıya indirdiğini söylemişti. Hemen belirteyim: Bu büyük indirime rağmen burası para kazanmakta. Çünkü saat üçle beş arasında öğle yemeği için yapılmış hazırlıktan kalanlar değerlendiriliyor. Böylece hem emek hem de malzeme sonuna kadar tasarruf ediliyor. Bir de, normalde boş olan saatlerde restoran kullanılmaya devam ediliyor, içerisi dolu tutuluyor. Böylece kira, personel ücretleri gibi sabit giderlerden de azami ölçüde randıman alınmakta. Sorarım size, Türkiye'de böyle bir uygulamaya hiç tanık oldunuz mu? Biz Amerikalılardan daha mı zenginiz? Bir de kimse ürününün satışı için kımıldamıyor. Tanıtım ve reklam bütçeleri ilk kısılan bütçeler oldu. Hadi ekmek, peynir gibi konularda bu durumu anlayışla karşıladık diyelim. Ama bunun yek parmak üstü bir tüketim dünyasında ürünü veya hizmeti sürekli gündemde tutmak, daha geniş kitlelere ulaşmak, potansiyel tüketiciyi uyarmak bence mal ve hizmet üreten kuruluşların önde gelen amacı olmalı.Sözün özüne gelecek olursak, taşralı tüccar kafasıyla bu işlerin düzelmesinin mümkün olmadığı çok açık. Çünkü taşrada hayat çok sade bir biçimde akıp gidebilir. Ama kentte yaşamanın lüksü ve keyfi farklı gereksinimleri gündeme taşıyor. Öyleyse şimdi eskisinden daha çok tanıtım, daha çok promosyon, daha çok reklam dönemi. Korkak para ininden çıkarılmalı. Elbette bir lokma ve bir hırkayla da hayatı sürdürmek mümkün. Ama o bu gün seçtiğimiz hayat anlayışıyla taban tabana zıt. Hiç içinizde Taliban'ın Afganistanı'na özenen var mı?Eskişehir FestivaliBir başka güzel örnek de Eskişehir'den. Geçen hafta sonu Eskişehir'e gittik. Orada Hayal Kahvesi ve Shakespeare'in sahipleri Orhan ve Başer beylerle buluştuk. Öğle saatlerinde Tepebaşı Belediyesi Başkanı Dr. Ahmet Ataç'ın evinde harika bir
yemek yedik. Yemekte Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Engin Ataç, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Eren Güzel de bulundu. Yemeğin yanısıra çok güzel sohbet edildi. Ancak ertesi gün Hayal Kahvesi'ndeki sabah kahvaltısı gerçekten göz kamaştırıcıydı. Rahmetli Mümtaz Zeytinoğlu'nun eşi Güneş Zeytinoğlu'nun davetinde öyle güzel ve lezzetli yerel yiyecekler sunuldu ki, İstanbul'dan gelen konukların dili tutuldu. Türkiye'nin ekonomik durumu bir yana Zeytinoğlu'nun durumu malum. Ama hiçbir zorluk Zeytinoğlu ailesini ve Eskişehirlileri bu festivale arka çıkmaktan geri bıraktırmamış. Ne güzel!İyi örneklerGörüp yaşadıklarımız hep kötü örneklerden oluşmuyor. İki iyi örnekten söz edeyim.Kipa İzmir kökenli bir mağazalar zinciri. Denizli'de bir mağaza daha açtılar. Bundan birkaç yıl önce genel müdürleri Yılmaz Atila bana Çiğli'deki mağazalarında bir şarap tanıtımı yapmak istediklerini söylemişti. Bu tanıtım günlerine hem danışmanlık yaptım, hem de bizzat katıldım. Koca
sinema salonunun hıncahınç dolması, insanların sıra aralarına oturmaları ve gösterdikleri ilgi göz yaşartıcıydı. Sevinçle öğrendim ki, Kipa bu yıl da krize rağmen şarap firmalarının desteğinde bu programı devam ettirecek. İzmirli okurlarıma şu günlerde Kipa mağazalarında süren bu etkinliğe katılmayı şiddetle öneriyorum. Bir başka güzel örnek de İstanbul'da yaşandı. Yine kriz mriz dinlemeden Hyatt Regency Oteli geçtiğimiz hafta İkinci Şarap Festivali'ni düzenledi. Herkes açılışın görkeminden söz etti. Ben en çok festivalde tadıma sunulan şaraplarla ilgili not kitapçığına bayıldım. Bu etkinliğin iki büyük sponsoru Kavaklıdere ve Adco'ya elbette şükran duyuyorum. Ama unutmayalım ki, onlar zaten şarap satıcıları. Buna karşılık bu etkinliği destekleyen Beykoz Konakları, Lavazza, Iberia Havayolları ve Schenker Arkas'ı da kutlamaktan geri durmak nankörlük olur. Kriz böyle aşılacak. En azından yiyecek ve içecek sektöründe...
button