Güncelleme Tarihi:
Nanaoteknolojinin Nimetlerine Bir Kapı
Yıllar önce bir odayı tek başına dolduran bilgisayarlar, önce masaüstlerimize, ardından dizüstlerine, şimdilerde de cebimize girecek kadar küçüldüler. Bizleri düşündüren bu değişimin yarını olmalıdır. Neden mi? Çünkü nanoteknoloji ile mikron boyutlarında yapılan çalışmalar hayatımızda gerçekleşen değişimlerin daha hızlı ve daha radikal olmasını sağlıyor. Ayrıca nanoteknoloji, tarımdan tıbba, arabalardan mutfak malzemelerine, kıyafetlerden kokladığımız çiçeklere kadar hemen her alanda günlük hayatımızı da etkileyecektir.
Her geçen gün mikron boyutunda olan gelişmeler sadece bilgisayar sistemleri için geçerli olmaktan çıkmıştır. Arenadaki büyük firmaların yarışı ve bu alana yaptıkları milyonlarca dolarlık yatırımları nanoteknolojinin hayatımızın her alanına girmesini hızlandırmıştır.
Mesela, paranın hiç kullanılmadığı bir sistem düşünelim, bu sistemde kredi kartı yerine nanoteknoloji sayesinde geliştirilmiş ve içinde hemen her bilginin bulunduğu bir kart düşünelim. Örneğin; kişiye ait maaş, birikim, ehliyet, pasaport, kimlik gibi birçok bilginin bu kartta toplandığını varsayalım. Ayrıca bu kartta, kişinin sağlık bilgileri, doktor kontrolleri, geçirdiği cerrahi operasyonlar gibi gerekli bilgiler de olsun. Böyle bir kartın varlığı sadece cebimizde cüzdan taşımamamızı sağlamakla kalmayacak, gerek alışverişte, gerek resmi dairelerde, gerekse sağlık konularında her zaman yanımızda olacak ve hayatımızı formalite veya yapılması zorunlu şeylerden arındıracaktır.
Bu düşündüklerimiz sadece nanaoteknolojinin insan hayatına getireceği kolaylıkları görmemize bir kapıdır ve tabi hayal gücümüzü biraz zorlarsak daha nice senaryolar üretmek mümkün.
Hayallerden Gerçeğe
Her geçen gün hızla ilerleyen teknolojinin sokaktaki insana yansıyan yüzü öncelikle cihaz boyutlarında yaşanan hızlı küçülmelerdir. Hepimizin bildiği gibi ilk bilgisayarlar bir oda büyüklüğünde idiler ama şimdi baktığımız zaman günümüzdeki bilgisayarlar neredeyse bir saat boyuna kadar küçülmüşlerdir. Bir bilgisayarın cebimize sığacak boyutlara getirilmesi elbette çok zor. Ama bu aşamadan sonra işlerin daha da zorlaşacağı kesin.
Nanoteknolojinin küçülmedeki büyük payı bir yana, günümüzde bu teknoloji yardımıyla uzun süre solmayan boyalar, etkisini hızlı gösteren ilaçlar ve daha uzağa gidebilen golf topları gibi şeyler de üretilebiliyor. İlerleyen süreçte ise çok hafif ve dayanıklı olacak nano materyallerle araba, uçak, ve uzay araçları üretilip çok az enerji tüketimiyle daha uzun ve güvenli yolculuklar yapılabilecek. Hatta doğada mevcut birçok yapı kullanılarak insan hayatına kolaylıklar sağlanabilecek. Örneğin; Lotus çiçeği yaprağının hiç ıslanmaması ve kirlenmemesi özelliği keşfedilerek, kirlenmeyen ve ıslanmayan kaşıklar, çatallar ve elbiseler üretilebilecek. Diğer yandan sağlık alanına yönelik olarak yapılacak akıllı nano-robotlar, hastalık teşhisini koymada önemli görevler üstlenecek ve gerektiğinde de hastalıklı bölgelere ilaç vererek tedavi gücünü artıracaklardır.
Otomotiv sektörünün en önemli sorunlarından biri olan araçların üzerindeki boyaların çizilmesi ve kaportaların aşınması sorunu da nanoteknoloji sayesinde çözülebilecek. Aynı teknoloji evlerde kullanılan boyalarda da uygulanabilecektir.
Nanoteknoloji ile işlenmiş gümüş, bakterilerin üremesini engelleyebiliyor yada yaşamlarını zorlaştırabiliyor. Nano gümüş olarak adlandırılan işlem bir aşı görevi üstleniyor ve nano gümüş kaplanan yüzeyler bakterilere geçit vermiyorlar. Asıl uygulama alanları bakterisiz ve mikropsuz ortamların yaratılması. Özellikle hastaneler ve mutfaklar için oldukça faydalı bir buluş olacaktır.
Nano tabanlı projeler arasında bir hafta uykusuz kalabilmesine rağmen yüksek performansından hiçbir şey kaybetmeyen süper askerler, insansız uçabilen ve arıza yaptığında kendini tamir edebilen uçaklar gibi çalışmalar da bulunuyor. Büyük devletler savunma sanayilerinin gelişmesi adına bu gibi çalışmalara yüz milyonlarca dolar aktarıyor.
Yarının Teknolojisine Yatırımlar
Bu konular üzerinde öncülük yapmış Almanya, nanoteknoloji araştırmalarına 1 milyar dolardan fazla yatırım yapmaktadır.
IBM, Fujitsu ve Intel de nanoteknik dahilinde mikroskobik küçüklükte çipler üretmek için çalışmaktadırlar.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ise Aralık 2003 tarihinde başkan Bush, 2005 yılından başlayarak 4 yıl süreyle nanoteknoloji alanında gerçekleştirilecek araştırma ve geliştirme projelerinde kullanmak üzere 3.7 milyar dolar civarında bir fon ayrılmasını onaylamıştı.
Japonya, ekonomisinin temel dinamikleri elektronik sektörüne dayandığı için nanoteknoloji çalışmalarına Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra en çok kaynak ayıran ülkelerin başında gelmektedir.
Başta Çin olmak üzere Rusya ve İngiltere de konunun önemini kavramış ve bu yöndeki çalışmalara kamu bütçesinde yer vermektedirler.
Bu alanda, hükümetin de desteğiyle önemli gelişmeler kaydeden Tayvan, 2012’ye kadar ekonomisinin yüzde 10’unu kapsayacak çalışmalar yapmayı hedeflemektedir.
Gelelim bizim ülkemizin bu teknolojiye yaptığı yatırımlara. Dünya üzerindeki diğer ülkelere baktığımız zaman ülkemizde bu teknolojiye yapılan yatırımın çok büyük olduğu söylenemez. Fakat ülkemiz bilim adamları ve üniversitelerinin kendi içlerinde nanoteknoloji üzerine yaptıkları çalışmalar mevcuttur. 1989 yılından beridir Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü bu konu üzerine yoğun çalışmalarına devam etmektedir. Ayrıca TUBİTAK tarafından hazırlanan Vizyon 2003 programında öncelikli alanlardan biri olarak ele alınmıştır. T.C Savunma Sanayii Müsteşarlığının desteği ile İleri Araştırmalar Laboratuvarı kurulmuş ve günümüzde teknolojinin sınırında çok önemli olan optoelektronik ve elektronik aygıtlar üzerine çalışmalar yapılmaktadır.
NANO TEKNOLOJİ NEDİR?
Nanoteknoloji, maddeler üzerinde milyonda bir ölçeğinden daha küçük boyutlarda gerçekleştirilen işlem, ölçüm, modelleme ve düzenleme gibi çalışmalara verilen addır. Bu teknoloji, atomların tek tek kullanılarak, yalnızca çalışabilen değil, makro dünyada olmayan niteliklere sahip aygıtların üretilmesini ve kullanılmasını da amaçlayan bir alandır. Türkçe’ye “moleküler üretim” diye geçen nanoteknoloji kavramı, son yıllarda çokça adından söz ettirecek boyutlara varmıştır. Nanoteknoloji kavramını ilk defa dile getiren Amerika Birleşik Devletlerin’den Eric Drexler (Foresight Enstitüsü’nün kurucusu), ünlü Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (Massachusetts Institute of Technology - MIT) laboratuvarındaki eğitimi sırasında, biyolojik sistemlerden esinlenerek moleküler makineler yapılabileceğini önermiş ve nanoteknolojinin ilk tohumlarını serpmiştir.