Güncelleme Tarihi:
AYŞE ARAL |
Tam o sırada telefon çalar, arayan hanım.
“Kocacığım, akşam Gülaylar yemeğe gelecekler, sana zahmet gelirken balık alır mısın?”
“Tamam” der bizimki de ama içinden de geçirir, “Tüh ya keşke yarım saat önce söyleseydi, öğlen balık, akşam yine balık, bilseydim menüdeki eti seçerdim ben de, neyse…”
O sırada aklına amcasının oğlunun düğünü gelir, düşünmeye devam… “Ne alsak acaba?” diye. “İkisine de birer beşi bir yerde mi taksak, yoksa nakit para versek daha mı çok sevaba geçer?”
EMEKLİLER:
İki emekli, parktaki bankta oturmaktadır. Bir yandan geleni geçeni seyrederken bir yandan da lak lak ederler.
Fatma Hanım: Ay bizim maaşlara yine zam gelmiş değil mi Huriye’ciğim?
Huriye Hanım: Evet canım, yine geldi. Allah razı olsun şu bizim devletten. Ne yapacaksın sen ekstra gelen parayla? Var mı kafanda bir şeyler?
Fatma Hanım: Valla bilmiyorum ki Huriye’ciğim. Herhalde yine benim torunun banka hesabına koyarım. Biliyorsun, senelerdir onun geleceği için, ona birikim olsun diye para yatırıyordum. Senin var mı bir planın?
Huriye Hanım: Ben yine herhalde aynı kooperatife girer bir ev daha alırım. Zaten bir sene içinde teslim ediyorlar biliyorsun. Oğlanlara almıştım zaten, bu son alacağımı da gelinlerin üstüne yaparım.
Fatma Hanım: Evet şekerim haklısın valla. O da güzel bir seçenek. Hadi kalk gidip şu bizim ilaçları da alalım hazır çıkmışken. Artık biliyorsun ilaçların da hepsi bedava!
ÜNİVERSİTE MEZUNU İKİ GENÇ:
Ahmet: Hasan ya, ne yaptın iş durumunu?
Hasan: Valla ne biliyim baba ya? Kafam karıştı zaten üç gündür. Hala çok kararsızım. Dün yine
üç ayrı şirketten telefon geldi, bir tanesine kafadan hayır dedim, öbür ikisi arasında düşünüp duruyorum, bilgisayarı mı seçsem, tekstili mi diye? Sende durum ne baba?
Ahmet: Aynı, aynı, al benden de o kadar! Neyse Allah’tan bir ay süre verdiler, sen rahatça düşün dediler.
ENGELLİ VATANDAŞ:
İki arkadaş akşam saat 18.00’de kafede buluşmak üzere sözleşirler. Sadun ve Ali.
Sadun engellidir ve kendisi bir firmada danışmanlık yapmakta, aynı zamanda da yazılar yazmaktadır.
Akşamki buluşma da bunun içindir zaten. Yayın eviyle yapılan anlaşma kutlanacak!..
Büyük sevinçle çıkar evden, engelliler için yapılan özel kaldırımda ilerledikten sonra, bir beş dakika engelliler metrobüsünün önünde gelecek aracı bekler. Sonrasında işlerini hepsini çabucacık halleder, saat tam 18.00’de kafeye ulaşır. Arkadaşı kendisinden geç gelir.
Sadun: Neredesin koçum ya? Altıda buluşacağız demedik mi?
Ali: Oğlum bir dursana ya! Zaten anam ağladı trafikte. Siz ballısınız tabii, her şey size özel yapılmış bu memlekette!
KADIN:
Düşünür; "Oh valla yine Allah’a şükür günüm pek güzel geçti. Çok seviyorum akşamın şu saatlerini. Az kaldı benimkinin eve gelmesine. Yine mutfağa dalacak eve gelince. Alem adam bu ya. İlla yardım edeceğim derken mutfağı birbirine sokacak her zamanki gibi. Evlilik yıldönümümüz de geliyor, ne alsam acaba? Gidip şimdi, pahalı bir şey alsam başlayacak aynı kavga. 'Niye paranı bana harcıyorsun, kendine gidip bir şey almıyorsun?' diye. Geçen ay nasıl da şaşırmıştı benim harçlıklarımdan biriktirip de aldığım bulaşık makinesini görünce?"
Kapı çalar, koca yine elinde çiçeklerle. Bu seferkiler sarı güller.
Yemekten sonraki kahve keyfinde, kadın başlar kocasına büyük heyecanla anlatmaya!
“Ay kocacığım bugün bak ne oldu. Şu yabancı kanallarda geziniyordum, bir habere rast geldim, neresiymiş tam anlayamadım ama erkekler, karılarını dövüyorlarmış. Ağzım açık kaldı valla!
Cani bunlar, düpedüz cani!.....”
SİYASETÇİLER:
........................
Immmmmm…,Hımmmmmmmmmm….
Pofffffffffffffffff.....
Yok!.. Çıkmıyor benden bir şey. Bu durumla ilgili hayal bile kuramıyorum yani!..