Hatasız kul olmaz

Güncelleme Tarihi:

Hatasız kul olmaz
Oluşturulma Tarihi: Mart 17, 2000 00:00

Haberin Devamı

Emekli Orgeneral Çevik Bir birkaç ay önce Anayasa değişikliği yapılır da cumhurbaşkanı seçimi halkoylamasıyla yapılırsa adaylığını koyabileceğini söylemişti. Bu açıklama çok tartışıldı. Sonunda Çevik Bir açıklamasının hata olduğunu kabul etti. Hatasını kabul eden başka ünlüler de var. Ama herkesin hatasını veya pişmanlığını ifade etme biçimi aynı değil. Örneğin savaşlarda çok sayıda insanın ölümüne neden olan Büyük İskender yanlış insanı öldürdüğü zaman çok üzülürmüş. Plutarkhos'un yazdığına göre İskender, bir tartışma sırasında en iyi dostunu öldürdükten sonra tam iki gün hüngür hüngür ağlamış. Bir pişmanlık da dünyanın döndüğünü iddia ettiği için Engizisyon tarafından yargılanan Galile'yle ilgili. Yargılamadan asırlar sonra, 1992'de Papa II. Jean Paul kilisenin Galile'yi yargılamasının bir yanlışlık olduğunu söyledi. ABD Başkanı Roosevelt 1933'te arkadaşlarına Mussolini'nin ‘‘kendisini çok etkilediğini’’, onun ‘‘hayran olunacak bir İtalyan centilmeni’’ olduğunu söylemişti. Roosevelt sonunda Mussolini'nin de Hitler gibi deli olduğu fikrini kabul etti. Ama bu, Mussolini Arnavutluk'u işgal etmesinden sonra gerçekleşti. İşte hatasını kabul eden ya da etmeyen ünlüler ile hataları...

TURGUT ÖZAL

Özür rekortmeni

Bursalılar’dan özür

Hatalarını kabullenip, özür dilemekten kompleks duymayan Türk siyasetçilerinin başında kuşkusuz Turgut Özal geliyor.

Özal, ‘‘hata ettim’’ demekten hiç çekinmedi.

Özal'ın en önemli özürleri arasında eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'e ‘‘Bursalılığı’’ konusunda yaptığı ima geliyor.

Tartışma, İhsan Sabri Çağlayangil'in Özal'ın 1989 sonbaharında Cumhurbaşkanlığına adaylığını açıklamasından sonra patlak verdi.

Çağlayangil, Özal'ın Cumhurbaşkanlığı makamı için ehil olmadığını söyleyince, Özal kendisine TBMM'deki bir konuşmasında, şu karşılığı verdi:

‘‘Bursalı ya...’’

Özal ‘‘Bursalı ya...’’ derken, ‘‘Bursalılığa’’ hangi anlamı atfetmişti?

Herhalde Zeki Müren'in de Bursalı olmasından yola çıkmıştı.

Bursalılık yakıştırması, Özal'ın büyük tepki almasına yol açtı.

Özal, ‘‘Ben o sözümü argo anlamında kullanmadım’’ diyerek, kendisini savunmaya çalıştı.

Ancak bu savunma, kızgın Bursalıları yatıştırmakta yeterli olmadı.

Özal, aradan iki yıl geçtikten sonra bu kez tüm Bursalılardan özür dileyecek ve ‘‘O sözlerim bir hataydı...’’ diyecekti.

Referandum hataydı

Özal’ın ‘‘hata ettik’’ dediği en önemli siyasi olaylardan biri 1987 yılında yapılan siyasi yasakların kaldırılmasına ilişkin referandumdu.

Özal, bazı arkadaşlarının ‘‘Referanduma götürmeden siyasi yasakları Meclis'te kaldıralım. Bu daha demokrat bir tavır olur’’ önerisine karşı çıkmış ve referanduma gidilmesi konusunda ısrarlı olmuştu.

Türk halkının siyasi yasakları kaldırmasına çoğunlukla ‘‘hayır’’ diyeceğini varsayıyordu. Özal, yalnızca referanduma gitmekle kalmadı, ‘‘hayır’’ oyu kullanılması için kampanyaya da girişti.

6 Eylül 1987 tarihinde yapılan referandumda çok az bir farkla yasakların kaldırılması kararı çıktı.

Böylelikle, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan'ın da aralarında bulunduğu 12 Eylül mağduru politikacıların siyasete dönüş yolu açılmış oldu.

Özal muhalifleri, referandumda sergilediği tutumu demokrasiye inançsız biri olduğu tezini kanıtlamak için kullandılar. ANAP kurucusu, hatasını sonradan kabullenecek ve şöyle diyecekti:

‘‘Siyasi yasakları TBMM'de kaldırmamız daha doğru olurdu. Referandum sırasında karşı propaganda yapmamız hataydı...’’

Hatasız devlet de olmaz

Hatasız kul olmadığı gibi, hatasız devlet de olmaz.

Turgut Özal'ın 1985 yılında Başbakan olarak gittiği Cezayir'de Türk devleti adına özür dilemesi, bu deyişi genişletilmiş anlamıyla haklı çıkartıyor.

Özürün konusu, 1958 yılında Cezayir'in bağımsızlığı konusunda Birleşmiş Milletler'de yapılan bir oylamada Türkiye'nin çekimser oy kullanmasıydı.

Bu çekimser oy, DP iktidarının o tarihte uluslararası sahnede boy göstermeye başlayan Üçüncü Dünya ülkelerini yok sayarak, katıksız Batı yanlısı bir dış politika izlemesinin en talihsiz adımlarından biriydi.

Türkiye'nin sonradan Cezayir'i tanıması, ilişkileri geliştirmeye çalışması, 1958 yılında yapılan bu vahim hatanın Cezayirliler’de yol açtığı kırgınlığı tamir etmeye yetmedi.

Türk Dışişleri Bakanları, Cezayirli muhatapları ile görüşmelerinde hata yapıldığını kabul etseler de, bu Cezayir kamuoyu karşısında resmi bir özüre dönüşmedi.

Ta ki, Turgut Özal'ın 5 Şubat 1985 tarihinde resmi bir ziyaret için Cezayir'e ayak basmasına dek...

Özal, Cezayir havaalanındaki resmi karşılama töreninden sonra Cezayirli gazetecilere herkesi şaşırtan şu açıklamayı yaptı:

‘‘Cezayir bağımsızlık mücadelesine devam ederken bu konuda bizim daha çok Cezayir'in yanında yeralmamız gerekiyordu. Bağımsızlığını muhafaza edebilmek için çok büyük mücadeleler veren milletimizin netice itibariyle bağımsızlığa kavuşmak isteyen dost ve kardeş ve tarihi bağlara sahip olduğumuz Cezayir milletinin mücadelesinde devamlı olarak yanındaydı. Tabii idari olarak, hükümet olarak halkımızın arzusu istikametinde hareket etmemiş olmamızı mazur gösteremeyiz. Hatamızı kabul etmenin de bir fazilet olduğu inancındayım.’’

MESUT YILMAZ

Aklama oylaması hataydı

ANAP lideri Mesut Yılmaz, kolay kolay hata yaptığını kabullenen bir lider değil. Ancak hata yaptığını kabullendiği ya da buna yaklaştığı durumlar da yok değil.

Bunların başında TBMM'deki ünlü aklama operasyonu geliyor. TBMM Genel Kurulu'nda 1998 kasım ayında yapılan bir oylamada DYP ve ANAP grupları, karşılıklı olarak liderlerini haklarındaki yolsuzluk iddialarından aklamışlardı.

Mesut Yılmaz'ın yıllarca Çiller'in mal varlığını kamuoyunun gündeminde tutup, DYP liderini Yüce Divan'a sevketmeyi hesaplarken, kendisi hakkında da bir soruşturma komisyonu kurulunca işin rengi değişti. Sonunda her iki lider birbirleriyle ilgili yolsuzluk iddialarını geri çektiler.

Yılmaz'ın bu tavrı 18 Nisan seçimlerinde onu ciddi bir şekilde yıpratacak, kamuoyunda, ‘‘Her iki liderin de birbirinden farkı yok’’ eleştirilerine yol açacaktı.

Yılmaz, seçimden sonra yaptığı bir açıklamada özeleştiri yaparak, şöyle diyecekti: ‘‘Karşılıklı aklama yoluna gitmemiz hataydı...’’

Hata değil, ihmal!

TÜRKBANK skandalında oynadığı rolün ortaya çıkması, daha doğrusu mafya babası Alaattin Çakıcı ile müteahhit Korkmaz Yiğit arasındaki ilişkiyi başından beri bildiğinin belgelerle ortaya çıkması, ANAP lideri Mesut Yılmaz'ı Başbakanlık koltuğundan etti.

Başında bulunduğu koalisyon verilen bir gensoru ile düşürüldü.

Yılmaz, Türkbank skandalında hata yaptığını hiçbir zaman kabul etmedi. Ağzından buna yakın çıkan tek söz ‘‘Hatalar yapılmış olabilir’’ ifadesiydi.

Yılmaz, skandalın patlak vermesiden sonra kendisini savunmak amacıyla 18 Ekim 1998 tarihinde Başbakanlık Konutu'nda düzenlediği yemekli toplantıda şöyle konuşacaktı: ‘‘Herhangi bir yanlış yapılmışsa, bu yanlış benim bilgim içinde olmuşsa sorumluluğu bana aittir. Benim bilgim dışında bir yanlış yapılmışsa onun gereğini yapmak da benim sorumluluğumdadır. Dolayısıyla muhaliflerimizin veya gazete yazarlarımızın bahsettiği gibi sorumluluktan kaçan anlayışın içinde değilim, tam tersine sorumluluk üstlenmeyi seven bir insanım.’’

Yılmaz, aynı açıklamaları sırasında şu sözleriyle hataları daha çok maiyetinde çalışan bürokratlara atfetme eğilimde gözüktü:

‘‘Yazışmada, haberleşmede kusur olabilir. Bunu zaten soruşturuyoruz. Ama benim kanaatim, kişisel kanaatim, bunda kötü bir niyet olmadığı... Bunu devlet kurumları için söylüyorum. İhmal olabilir.’’

DENİZ BAYKAL’IN TARİHİ İTİRAFI

Üslubum hırçındı

18 Nisan seçimlerinde CHP baraj altında kaldı. CHP lideri Deniz Baykal tereddüt etmeden istifasını verdi.

Baykal, istifa ettiği gün Hürriyet Ankara Temsilcisi Sedat Ergin'in ‘‘Geriye dönüp baktığınızda, öyle değil de keşke böyle yapsaymışım dediğiniz noktalar var mı?’’ sorusuna verdiği şu yanıtta üslubundan kaynaklanan hatalar olduğunu kabullenmeye yaklaştı:

‘‘Var tabii... Üslup meselesi çok gündeme getiriliyor. Ben bunu anlamaya çalışıyorum. Bu noktada daha dikkatli olmam gerekiyor herhalde. Çok hırçın, çok sert ve yıkıcı bir siyaset üslubu kullandığım yolundaki değerlendirmeleri dikkate almam gerekiyor. Böyle anlaşılmışsa, bunu yok saymam mümkün değil.’’

Baykal, bu mülakatta kendi ifadesiyle ‘bir hatasını' daha kabullendi. Baykal, işadamı Korkmaz Yiğit'in açıklamalarından sonra Kanal-D'de Mesut Yılmaz'la tartışmaya çıkmasının yanlış olduğunu, o gece verdiği görüntünün doğru olmadığını sonradan daha iyi değerlendirdiğini söyledi.

Baykal, bu özeleştirisinde erken seçim talebinin hata olduğunu da şu sözlerle anlatacaktı:

‘‘Refahyol sonrasında kamuoyu huzur ve istikrar beklerken, erken seçim talebiyle ortaya çıkmamız sıkıntı yarattı. Ancak biz de açmaz içindeydik. Toplumun beklentisi ile sıkıntımızı dengeleyemedik. Ayrıca, Öcalan'ın Suriye'den çıkması, hükümet meselesiyle karışınca terörle mücadeleyi engelliyormuşuz gibi bir görüntü yaratıldı. Bu haksızdı, ama böyle takdim edildi. Haklılığımızı popüler kültüre aktarmak o kadar kolay değildi, olmadığı anlaşıldı.’’

HİKMET ULUĞBAY

İntihar etmemeliydim

Ecevit Hükümeti'nin Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı'nın intihar girişimi günlerce konuşuldu. Uluğbay'ın Avrupa Birliği'ne girilmesiyle ilgili kararı basına sızdırdığı öne sürüldü. Mesut Yılmaz, borsada belirsiz bir kesime büyük bir rant sağlayan bu haberin Uluğbay tarafından sızdırıldığını söylemesi üzerine intihara teşebbüs eden Bakan, daha sonra pişmanlık duyduğunu belirtti.

TANSU ÇİLLER

Yanlışları geride bırakıyorum

YEDİ yıldır DYP Genel Başkanlığı'nı yürüten Tansu Çiller, 18 Nisan seçimlerinde partisini yüzde 13 oyla beşinci parti durumuna düşürdü.

Bu, DYP için ağır bir yenilgiydi. Kendisine karşı muhalefet hareketi birden güçlendi. Çiller'in DYP delegesi nezdinde inandırıcı olabilmesi için hata yaptığını kabullenmekten başka çaresi kalmamıştı.

Çiller, yeniden genel başkanlığa seçildiği 20 Kasım 199 tarihindeki 6. Olağan Kongre'de delegelere şöyle seslenecekti: ‘‘Geçmişte yanlışlarım oldu. Eksiklerim oldu. Biliyorsunuz siyasetin okulu yok. Tecrübeyle öğreniliyor. Bizans rüzgarlarının estiği bu coğrafyada yeni lider bulmak da, lideri eğitmek de zor oluyor. Ancak yepyeni bir Çiller var karşınızda. Çünkü ben tabanımın ne olduğunu yeni öğrendim. Tavanlar, kiremitler uçtuğunda sımsıkı duran benim tabanım. Tüm yanlışları geride bırakıyorum. Hakkının geçtiğini düşünen tüm arkadaşlara sesleniyorum. Bilsinler ki, bir dönem bitti, yeni bir dönem başladı. Siyaset uzun solukludur. Mağduriyetler giderilir. Eğer bölünüp parçalanırsanız DYP değil, Türkiye kaybeder.’’

Çiller, aynı konuşmada ‘‘Liste hataları yaptığını’’ da itiraf etti ve ‘‘Söz veriyorum, bundan böyle DYP'de önseçim sonuçlarına hiçbir şekilde müdahale edilmeyecektir’’ sözünü verdi.

Sözünü tutup tutmayacağı şimdilik bilinmiyor.

o hata yapmıyor!

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in söyleminde ‘‘hata yaptım’’ ya da ‘‘özür diliyorum’’ sözleri pek yer almıyor.

En azından arşivler tarandığında kayıtlarda bu tür itiraflara rastlanmıyor.

Aksine arşivlerden hatalı görülen davranışlar karşısında kendisini savunan açıklamalarıyla karşımıza çıkıyor.

Örneğin, İlksan skandalı üzerine söylediği ünlü ‘‘Verdiysem verdim...’’ sözü gibi...

REFAH-YOL'DA hata yaptığını kabul etmedi

TÜRKİYE, Refah-Yol koalisyonu döneminde Cumhuriyet tarihinin en ağır siyasi bunalımlarından birine sahne oldu.

Kamuoyunun geniş bir kesimindeki yaygın görüş, Çiller'in Necmettin Erbakan'la koalisyon kurmasının büyük bir hata olduğu yolundaydı.

Ancak Çiller hiçbir zaman bu kararının bir hata olduğunu kabullenmedi; aksine savundu...

Çiller, bu konuda sıkıştırıldığında şöyle konuşacaktı.

‘‘Türkiye gelinen noktada RP'yi denemek mecburiyetinde. Topluma RP'nin ne olduğu gösterilmiştir, RP'nin iyi veya kötü taraflarını toplum denemiştir. Eğer denenmemiş olsaydı, bugün RP tek başına iktidardı. Bunu bu boyutuyla hiç kimse değerlendirmedi, hiç kimse anlatmadı. Hulbuki gelinen noktada başka çare yoktu, RP denenmeliydi. Bunun bedelini de ben ödedim.

Çiller, ‘‘Refah ile koalisyon kurduğunuz için iç dünyanızda bir pişmanlık duyuyor musunuz?’’ sorusuna da şöyle karşılık verecekti:

‘‘Hayır. Çünkü o dönemde kurulması gerekliydi. Başka çaresi yoktu Türkiye'nin. Ne yapacaktık, seçime gidelim, diyorum gitmiyor, gelin hükümet kuralım, diyorum kurmuyor. Hep diğer alternatif, o da hazırdı. ANAP ile RP kuracak. Bunun da çok sakıncalı olacağını düşünüyordum. O mücadeleyi başka kimseye bırakamazdım ve çok da iyi mücadele yaptım. ’’

BÜLENT ECEVİT

Hata kabulünden çok yumuşak geçiş

Ecevit'in 1978 yılında AP'den istifa eden 11 bakanla kurduğu koalisyon hükümeti başarılı olamamış ve 22 ay sonra iktidardan düşmüştü. Ecevit, teröre ve ekonomik sıkıntılara çözüm bulamayan bu hükümetin yıllar sonra hata olduğunu dile getirmişti. Başbakan Bülent Ecevit kendini ‘‘hatasız kul’’ olarak gören siyasetçilerden değil. Gelgelelim, son yıllarda bu alandaki söyleminde ‘‘hata yaptım’’ şeklinde bir özeleştiriden çok ‘‘Biz değiştik’’ şeklinde bir yumuşak geçiş dikkate çarpıyor. Bu çerçevede Ecevit'in en önemli çıkışı tahkim yasasının TBMM'den geçişi sırasında kendisini solda konumlandırdığı çizgi ile ‘‘çağdışı kalmış solcular’’ dediği ve tahkime karşı çıkan sol çizgi arasında getirdiği ayrımdı. Ecevit, partisinin 5 Ağustos tarihinde düzenlenen grup konuşmasının neredeyse tümünü bu hesaplaşmaya ayırarak, şöyle dedi: ‘‘Bu anlayış geçmişte de köprüye karşı çıkmıştı. Sonra renkli televizyona ve çok kanallı televizyona karşı çıkmıştı. Üstelik bunu devrimcilik ve ilericilik adına yapmışlardı. Oysa Komünist Çin bile tahkimi artık kabul ediyor.!’’ ‘‘Çok şükür’’ diye devam etmişti Ecevit: ‘‘DSP, bu katı devletçiliği terketmiş ve Türkiye'ye çağdaş sol kavramını getirmiştir.’’

MERAL AKŞENER

Çok çirkin bir laftı

Bir zamanlar Tansu Çiller'in İçişleri Bakanı'ydı ve fena esip gürlüyordu. Şimdi esamisi okunmuyor. Vaktini 28 Şubat sürecini gazetecilere anlatmakla geçiriyor. Bu arada tek pişmanlığını da dile getirdi. Akşener, ‘‘En büyük pişmanlığım Apo için söylediğim Ermeni dölü' lafıdır. Çok çirkin bir laftı ve hala hatırladığım zaman kendimi kötü hissediyorum’’ dedi.

AJDA PEKKAN

Petr’oil ve Fransa

1981'de Eurovision Şarkı Yarışması'nda Türkiye'yi temsil etmiş ama ‘‘Petr'oil’’ adlı şarkısı kötü bir derece almıştı. Bu başarısızlık üzerine bir yılını Fransa'da geçirdi. Aradan yaklaşık yirmi yıl geçtikten sonra Fransa'da kalmasının hata olduğunu söyledi.

FATİH TERİM

Hakemin üzerine yürünür mü?

Galatasaray-İstanbulspor karşılaşmasından sonra hakemin üzerine yürüdü, bir polis müdürü tarafından zorlukla engellendi. Ertesi gün düzenlediği basın toplantısında davranışlarının kendisine yakışmadığını söyleyerek hatasını kabullendi.

AZİZ YILDIRIM

Sezona Rıdvan’la başlamak

Fenerbahçe Kulübü'nün Başkanı bu sezon başında teknik direktörlüğe getirdiği Rıdvan Dilmen'den çok umutluydu. Ama umutlar kısa zamanda yerini hayal kırıklığına bıraktı ve Dilmen kısa sürede görevinden ayrıldı. Yıldırım bir demecinde bu hayal kırıklığını şu sözlerle dile getirdi: ‘‘Sezona Rıdvan'la başlamamız hataydı.’’

SİBEL CAN

Niye çeteden yardım istedim

Şantaj yapan Adnan Hocacıların çektiği porno kaseti geri almak için Nuriş Çetesi'nden yardım istedi. Çete devreye girince polisler çeteyi yakaladı ve olay su yüzüne çıktı. Bunun üzerine Sibel Can bir açıklama yaparak çeteden yardım istemesinin hata olduğunu söyledi.

KORKMAZ YİĞİT

Çakıcı’yı aramasaydım

Türk Ticaret Bankası'nın satışı sırasında Alaattin Çakıcı'yı aradığının ortaya çıkması büyük tepkiye neden oldu. Satış işlemi iptal edildiğinde ‘‘Çakıcı'yı aramam hataydı’’ diyerek nedamet getirdi.

HÜRRİYET ANKARA BÜROSU

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!