Hastanenin de hikayesi olur

Güncelleme Tarihi:

Hastanenin de hikayesi olur
Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2001 00:00

100. yaşını deviren Ä°stanbul Balat'taki Or-Ahayim Hastanesi'nin hikayesini anlatan dev bir kitap yayımlandı: ‘‘Sevgi ve Åžefkatin 100 Yılı.’’ Kitabın bu adı alması tesadüf deÄŸildi; Türkiye'de yaÅŸayan Yahudi Cemaati'nin Osmanlı'dan bugüne uzanan son asrına tanıklık eden -daha doÄŸrusu penceresinden bir bakış atan- bu hastanenin sevgi ve ÅŸefkatle çok yakından alakası vardı. Fakir bir semtte, idealist doktorlar ve zengin hayırseverlerin omuzlarında yükselmiÅŸ; yıllarca sadece Yahudilerin deÄŸil, inanç ayrımı gözetmeden tüm yoksul ve yardıma muhtaç insanların bakımını üstlenmiÅŸ, çok zorlukla mücadele etmiÅŸ, modern bir tam teÅŸekküllü hastane olarak bugünlere gelmiÅŸti. Kitapta yeralan arÅŸiv araÅŸtırmaları, tanıklıklar, daha önce yayımlanmamış bilgi, belge ve fotoÄŸrafların hepsi bir ÅŸeye iÅŸaret ediyordu: Adını Ä°branice'de ‘‘hayatın ışığı’’ anlamına gelen Or-Ahayim'den alan hastane, cemaatini yitirse de Balat'ta hayatın ışığını yaymaya devam ediyordu.Yıl 1884. Bir grup genç Yahudi aydını, Balat'ta yardıma muhtaç hastaların bakım ve tedavisi için bir hayır kurumu açmak isterler. Dönemin saÄŸlık ÅŸurasının ileri gelenleri, bu idealist gençlere katılarak Dr. Rafael Dalmediko'dan projenin başına geçmesini ister. Ä°mparatorluk Ordusu'nun seçkin subaylarından olan 1854 doÄŸumlu Dalmediko, hiç terketmeyeceÄŸi semtte, ahÅŸap bir evde oturmaktadır. Proje karşısında çok heyecanlanır ve teklifi şöyle kabul eder: ‘‘Yalnız Balat semtinin deÄŸil, bütün bir cemaatin hizmetinde olacağız. Projenin büyüklüğü sizleri ürkütüp durdurmasın, küçük dereler birleÅŸip büyük nehirleri oluÅŸtururlar.’’Hastanenin nüvesi olan dispanser 1886'da ÇeÅŸmekaya'da bir evde faaliyete geçer. Bir süre sonra da EÅŸkenaz Musevileri tarafından bağışlanan iki eve taşınır. Yoksullara ücretsiz tedavi hizmeti sunan dispanserin yeni binalarında beÅŸi erkeklere, üçü kadınlara mahsus olmak üzere sekiz yataklı bir revir vardır. Ancak, hastaların evlerinden ayrı bir mekanda tedavi edilmesi, özellikle kadınlar sözkonusu olduÄŸunda pek hoÅŸ karşılanmamaktadır o zamanlar. Or-Ahayim Komitesi, 1880 ve 90'lı yıllarda sadece bağışlarla bir hastane kurmanın zorluklarıyla deÄŸil, aynı zamanda ciddi bir anti-propagandayla da mücadele eder.HERKESE KUCAK AÇTIArsa alabilmek için balolar, piyango çekiliÅŸleri, tiyatro gösterileri düzenlenir. Avrupa Yahudileri'nden de inanılmaz bir destek gelir ve Ayvansaray'da bugün hastanenin üzerinde yükseldiÄŸi arsa 1887'de alınır. Tam 1200 Türk Lirası'na. Hastane yapımı için izin, 16 Åžubat 1896'da PadiÅŸah 2. Abdülhamid'den alınır. Ä°nÅŸaat iÅŸi ünlü mimar M. Gabriel Tedeschi'ye verilir. Ä°nÅŸaat için 10 bin lira gerekiyordur ama ancak bin lirası toplanabilmiÅŸtir. Hahambaşı MoÅŸe Ha Levi, günün gazetelerinde yer alan demeçlerinde, kalan paranın ziyadesiyle toplanacağını ümit ettiÄŸini söyler.Hastanenin resmi açılışının ne zaman yapıldığına dair bilgiler, bugün biraz çeliÅŸik; bir kaynaÄŸa göre 1900, bir kaynaÄŸa göreyse 1898'dir. Ama dinlerüstü bir saÄŸlık merkezi olduÄŸu, kesin bir gerçektir. Pastör'ün, ‘‘Bir hastaya ne hangi memleketten olduÄŸunu sorarlar, ne de dinini. Ona şöyle derler: Istırap mı çekiyorsun? Sana yardım edeceÄŸim’’ Bu sözleri 100 yıldır giriÅŸ holünde tutan hastane, verdiÄŸi sözden de hiç caymaz. Bunu en iyi 1. Dünya Savaşı sırasında gösterir. Hatta Hükümet, yaralı Osmanlı askerlerinin bakımında gösterdikleri ihtimam nedeniyle, fahri hastabakıcılara Tunç Kızılay Madalyası verilmesini kararlaÅŸtırır.1920'lerde ise Or-Ahayım'ın kapısı, Rusya'daki BolÅŸevik devriminden kaçanlara açılır. Avrupa'ya kıyasla daha hafif de olsa antisemitizmin Türkiye'de de yükseldiÄŸi 1930'lu yıllarda ise Trakyalı Yahudileri kucağına alır hastane. Ama 1930'lu yıllar zor geçer; bir yandan 1933 tarihli Hususi Hastaneler Kanunu dayatmaktadır, bir yandan varlıklı Yahudiler farklı saÄŸlık merkezlerine gitmekte. Balat sadece yoksul Yahudiler'in yaÅŸadığı bir semt haline geldikçe hastanenin ekonomisi de giderek zayıflar. Oysa 1937'deki tifo salgını, yoksul kesimin talebini daha da arttıracaktır. Ardından bir de Varlık Vergisi felaketi gelir. Ä°srail Devleti'nin kuruluÅŸuyla, Balat, Yahudi semti olmaktan çıkar. Hastane sık sık bağış çaÄŸrısı yapar.Hayırseverler bu çaÄŸrılara hep cevap vermiÅŸtir ki, hastane bugünlere gelir. Bugün çaÄŸdaÅŸ bir hastanede olması gereken tüm özelliklere sahip olan Or-Ahayim, 90'ın üzerinde yatağı, hemÅŸireleri ve saÄŸlık memurlarının yanında 55 kiÅŸilik ‘‘Pembe Melek’’ ordusu, doktorlarıyla hizmet vermeye devam eder. Pembe Melekleri, hastanenin karakteristiklerindendir. 1974'ten bu yana gönüllü olarak çalışan Nüket Antebi, Rozi Anter ve Kolomba Kasuto, kırık dökük soÄŸuk taÅŸ zeminden, pis duvarlardan, demode demir karyolalardan bugüne geliÅŸlerini anlatır. Görevleri arasında neler yoktur ki, fakir ve kimsesiz ya da fakir olmasa da terkedilmiÅŸ yaÅŸlı insanlara yalnızlıklarını unutturmaya çalışmak, yırtık çarÅŸafların dikimi, saç ve tırnak kesme, yemek yedirme, hasta yakınlarını arayıp ilgilerini rica etme... Pembe Melekler, bugünkü koÅŸullarda da ‘‘gönül katkıları’’nı sürdürür. Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Eliya Penso, ‘‘hastanemizde yatan her insan bizim annemiz, babamız, kardeÅŸimiz, çocuÄŸumuz, kısaca ailemizdir’’ der.KÄ°TABIN GELÄ°RÄ° HASTANEYEOr-Ahayim Hastanesi Yönetim Kurulu Ãœyesi Viktor Apalaçi'nin yayına hazırladığı Sevgi ve Åžefkatin 100 Yılı adlı kitabın geliri yıllarını bağışlarla geçirmiÅŸ hastaneye kalacak. Tasarımını Teo Tanıtım desteÄŸinde Joelle Ä°mamoÄŸlu'nun yaptığı kitapta, tarihçe, iz bırakan doktorlar, yöneticiler, deÄŸiÅŸik hayırseverlik öyküleri, Yahudi cemaatinin bir hayır kurumunu yaÅŸatmak için gösterdiÄŸi çabalar yanında, Yrd. Doç. Dr. Esra DanacıoÄŸlu'nun ‘‘Tarih YolculuÄŸunda Yüzyıllık Bir Durak’’ adlı akademik çalışması ve ÇiÄŸdem-Selim Tugay çiftinin ‘‘Balat. No: 160, 162, 164, 166'da Zaman’’ adlı tapu-arÅŸiv araÅŸtırması da yeralır. Türk Musevi Cemaati BaÅŸkanı Bensiyon Pinto, kitaptaki yazısında Talmud'daki bir meselden alıntı yapar: YaÅŸlı adam, tek başına bahçesine aÄŸaç dikmektedir. Oradan geçen hükümdar, alaycı bir ifadeyle 70 yıl sonra meyve verecek aÄŸacın ürününü tatmayı nasıl ümit ettiÄŸini sorar. YaÅŸlı adam diÄŸer aÄŸaçları göstererek, ‘‘Atalarım benim bu aÄŸaçların meyvasını yemem için emek sarfetmiÅŸlerdi. Åžimdi de bana düşen, benden sonraki kuÅŸakların faydalanması için gayret göstermek’’ der. Pinto'ya göre, Or-Ahayim Hastanesi'nin de bu aÄŸaçtan hiçbir farkı yoktur. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!