Güncelleme Tarihi:
Öztürk, yaptığı açıklamada, Türkiye'de yılda yaklaşık 1.3 ile 1.5 milyon bebek doğduğunu söyledi.
Son yıllarda kısırlık tedavileri ve tüp bebek uygulamaları ile düşük doğum ağırlıklı ve prematüre bebeklerin oranının da giderek arttığını ifade eden Öztürk, şunları anlattı:
“Ülkemizde düşük doğum ağırlıklı ve prematüre bebeklere bakılabilecek çok az servis, hastane, hemşire ve doktor olmasına rağmen, tüp bebek uygulama merkezleri hızla artmış, bu uygulama sonucu doğacak prematüre bebeklere bakacak yer sıkıntısı hat safhaya varmıştır. Gelişmiş ülkelerde ve gerçekte 1-3 preterm bebeğe bir hemşire bakabilecekken, 10-15 bazen 20 bebeğe bir hemşire bakmak zorunda bırakılmıştır. Bu bebeklere bakacak yenidoğan uzmanı sayısı da ülkemizde çok yetersizdir. Yenidoğan yoğun bakımı sayısı da buna eklenince olay daha da vahim hale gelmekte, gerek üniversite gerekse hastane yöneticilerinin konuya karşı duyarsız ve bilgisiz olmaları da eklenince beklenen sonuç ortaya çıkmaktadır. Bu da daha yüksek yenidoğan bebek ölümü demektir.”
Her yıl yüzlerce, binlerce bebeğin de sakat ve bakıma muhtaç kaldığını ifade eden Öztürk, bunun devletin yükünü daha da arttırdığına dikkat çekti.
“YENİDOĞAN HEMŞİRESİ YETERSİZ”
Türkiye'de yenidoğan hizmeti verebilecek hemşire sayısının yetersiz olduğunu dile getiren Öztürk, şu bilgileri verdi:
“Hemşire sayısı acilen arttırılmalıdır. Gerçek yenidoğan hemşirelerinin iş yoğunluğuna göre ücretleri de yeniden düzenlenmelidir. Tüp bebek merkezi bulunan resmi ve özel hastaneler yenidoğan yoğun bakım servislerini gerçek anlamda kurmalıdırlar. Bebek ölümlerinin önlenmesi için bir-iki odaya konulan 3-5 küvöz ve kullanılmayan ya da nasıl kullanılacağı bilinmeyen birkaç solunum cihazı ile göstermelik olarak kurulan yenidoğan yoğun bakım servisi uygulamalarına son verilmelidir. Gerçek anlamda yenidoğan yoğun bakım ünitesi bulunmayan şehirlere, hastanelere tüp bebek izni verilmemelidir. Verilenlerde acilen iptal edilmelidir. Bu uygulama devam ederse bebek ölümleri de devam edecektir.”
Özellikle özel hastanelerin “sözde yenidoğan ünitelerinin” uzman kişilerce denetlenmesi ve kağıt üzerinde yenidoğan ünitesi bulunan hastanelere gereken işlemlerin yapılması gerektiğini vurgulayan Öztürk, üniversitelerde bulunan yenidoğan merkezlerinin Sağlık Bakanlığının da desteği ile güçlendirilmesi ve yenidoğan bakımından haberi olmayan idarecilerin eline bırakılmaması gerektiğini anlattı.
“YENİDOĞAN CİHAZLARI ÇÜRÜYECEK”
Üniversitelerdeki yenidoğan uzmanlarının bölgelerindeki yenidoğan servislerinin de sorumlusu olmasını öneren Prof. Dr. Adnan Öztürk, “Bu yolla en azından acil bir yaklaşım getirilmiş olacaktır. Yoksa devletin trilyonları ile alınan yenidoğan cihazları, doğum evleri ve devlet hastanelerinde kullanılamadan çürüyecektir” dedi.
Üniversitelerde eğitim yapacak olan yenidoğan yan dal asistanı sayısının hızla arttırılması, bu merkezlerin ekip ve elemanlarının mutlaka yeterli hale getirilmesi gerektiğini kaydeden Öztürk, şu bilgileri verdi:
“Yenidoğan bebek ölümlerinin azaltılması için ülkemizde kadın doğum hekimlerinin de üzerine düşen görevleri yapmaları yönünde çalışmalar hızlandırılmalıdır. Bakanlık bu konuda tüm doğumları ve doğum yapılan hastane ve klinikleri denetlemeli, çocuk hekiminin ve yenidoğan canlandırma sertifikası olan ebe ve hemşiresi bulunmayan yerlerde doğumun önüne geçilmesi çalışmalarına daha da yoğunluk verilmelidir. Ayrıca çoğul gebelik ve prematüreliğin önlenmesi, tüp bebek uygulamalarının da sıkı kontrolü gerekmektedir. Bunların üzerinde acilen durulmadığı taktirde ülkemizde daha çok bebek ölümü ile karşılaşacağımız kaçınılmazdır.”