Güncelleme Tarihi:
Türkiye Maternal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği'nin 6. Ulusal Kongresi, Antalya'nın Belek beldesinde sürüyor.
Kongre çerçevesinde, Türkiye Maternal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Acar Koç ve yönetim kurulu üyeleri, basın toplantısı düzenleyerek, kongrede tartışılan anne ve çocuk sağlıyla ilgili konular hakkında bilgi verdi.
Derneğin yönetim kurulu üyelerinden Prof. Dr. Faik Mümtaz Koyuncu, 2006 yılı verilerine göre, Türkiye'de gebelerin yüzde 80'inin en az bir kere bir hekim tarafından muayene edildiğini ortaya koyduğunu hatırlatarak, buna karşın Sağlık Bakanlığının önerisinin, gebelerin en az dört kez doktor takibinden geçmesi olduğunu vurguladı.
Koyuncu, buna karşın Türkiye'de gebeliği boyunca en az bir kere doktor kontrolünden geçenlerin sadece yarısının dört kez hekimlerce kontrol edildiğini kaydetti.
SEZARYEN TARTIŞMASI
Bir gazetecinin “Türkiye'de sezaryenle doğum oranının yüzde 40-70'e ulaştığını” ifade etmesi ve Sağlık Bakanlığının, hastanelerden bu oranın yüzde 15'e indirilmesini istediği şeklindeki sorusu üzerine dernek yönetim kurulu üyesi Prof. Dr. Hayri Ermiş, sezaryenle doğumların son yıllarda hızla artış gösterdiğe dikkati çekti.
Özellikle özel hastanelerde sezaryenle doğumun daha da yüksek oranlarda olduğunu dile getiren Ermiş, bazı hastanelerde doğumların yüzde 70'inin bu yöntemle yapıldığını vurguladı.
Ermiş “Özel hastanelerde sezaryen yöntemi hastanın talebine göre yükseliyor. Bu oranların düşürülmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi.
CEZA DEĞİL ÖDÜL
Prof. Dr. Acar Koç da, sezaryenle doğumların zorlama ya da cezalandırmayla değil, bir takım ekonomik ve bilimsel ödüllendirme yöntemleriyle düşürülmesi gerektiğini savundu.
Türk Ceza Kanunundaki bir takım değişikliklerin özellikle kadın doğum hekimlerinin elini kolunu bağlar hale getirmeye başladığını savunan Prof.Dr.Koç, hekimlerin risk almak istemediğini kaydetti.
Sezaryenle doğum oranının düşürülmesi için Sağlık Bakanlığının yazılı talimatı olduğunu ifade eden Koç, bunun zorlayıcı bir uygulama olduğunu ve üzerinde dikkatle düşünülmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye'de yılda 1 milyon 500 bin kadının normal doğum yaptığını, buna karşın aktif çalışan 5 bin kadın doğum uzmanı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Acar Koç, normal doğumların tamamının kadın doğum uzmanlarınca yaptırılmasının pratikte mümkün olmadığını kaydetti.
Normal doğumun dayatma olarak uygulanması durumunda istenmeyen anne ölümlerine de neden olabileceğini belirten Prof.Dr. Koç, “Bir ülkedeki tüm sanatçı kadınlar sezaryenle doğum yapıyorsa, bütün kadınların sezaryenle doğum yapmak hakkıdır” diye konuştu.
“KAPALI ODADAKİ KEDİ”
Prof. Dr. Faik Mümtaz Koyuncu da, Sağlık Bakanlığının sezaryenle doğum oranını yüzde 15 ile sınırlamak istediğini belirterek, ailelerin isteklerine mutlak suretle saygı duymak gerektiğini kaydetti.
TCK'nın yeni şekliyle doktorlar için çok ürkütücü olduğunu ve bu nedenle hastaları takipte kadın doğum uzmanlarının zorlandığını dile getiren Koyuncu, “Normal doğum ortalama 10 saattir. Doğumların yüzde 80'ini vajinal doğumla zorlamak ve TCK'yı tepesinde tutmak hekime, kapalı odadaki kedi gibi hissettirecektir. Hekim daha fazla güven altında tutulursa doğru karar vermesi daha kolaylaşacaktır” dedi.
Doğumların yüzde 80'inin normal yapılması için hekimlere daha ileri teknolojik imkanlar sağlanmasının şart olduğunu ifade eden Koyuncu, bir kadının normal doğum süresinin uzunluğu düşünülünce doktorların gerektiğinde evlerinden internet yoluyla bile hastalarını takip edebilme olanaklarının yaratılması gerektiğini söyledi.
Koyuncu, ileri teknolojik imkanlar ve yeterli yardımcı personel sağlanmadan yapılacak dayatmaların hekim-hasta-devlet çatışması doğurabileceğini ileri sürdü.
“SEZARYEN ORANI YÜKSEK AMA ÇÖZÜM SADECE HEKİM DEĞİL”
Prof. Dr. Tamer Mungan, iyi bir doğumun hekim kadar, yardımcı sağlık personelinin aktif katılımıyla gerçekleştiğini söyledi.
“Türkiye'deki tüm normal doğumların kadın doğum uzmanlarınca yapılması pratikte mümkün değildir” diyen Mungan, sezaryenle doğumların yüksekliği sorununun, ancak ebe hemşire eğitiminin de desteklenmesiyle çözülebileceğini bildirdi.
Mungan, “Sezaryenle doğum oranı gerçekten yüksektir ama çözümü sadece hekimlerin üzerinde değildir. Yardımcı ebe hemşirelerin de eğitilmesi gerekir” diye konuştu.
KUZEY AVRUPA MODELİ
Prof. Dr. Atıl Yüksel de, sezaryenle doğumun 20 yılda dünyada büyük artış gösterdiğini belirterek, ABD'de tüm doğumların yüzde 30'unun bu yöntemle gerçekleştiğini vurguladı. Özellikle çalışan kadınların sezaryeni tercih ettiğini dile getiren Yüksel, özel hastanelerin sayısındaki artışın da bu yöntemle doğumları arttırdığını kaydetti.
Kuzey Avrupa'da normal doğumları ebelerin yaptırdığını, Türkiye'nin ise özellikle özel doktor ve hastanelerin artışıyla bu modelden uzaklaştığını ileri süren Yüksel, “Belki en doğrusu bu modele doğru kaymak, Türkiye Amerika modelini örnek alıyor” diye konuştu.
Prof. Dr. Atıl Yüksel, Türkiye'de hastane doğumlarının yüzde 40'ının sezaryenle yapıldığını kaydetti.
Prof. Dr. Hayri Ermiş ise herşey normal giden 100 doğumdan 5-8'inde problem çıkabildiğine işaret etti. Bu nedenle normal doğum sırasında anestezist ve çocuk doktorunun da hastanede bulunması gerektiğini ifade eden Ermiş, bu durumun özel hastanelerin maliyetini artırdığına dikkati çekti.
Ermiş, özel hastanelerin çoğunda 24 saat hizmet veren kadın doğum ve çocuk uzmanları bulunmadığını ve sezaryenin tercih edildiğini vurguladı.
“ESTETİK AMELİYATI STATÜSÜNE ALINSIN” ÖNERİSİ
Prof. Dr. Gülay Kurtay, Türkiye'de sezaryen oranındaki artışın en önemli nedeninin anne adaylarının talebi olduğunu söyledi. Kadınların ağrısız doğum yapmak istediklerini ile getiren Kurtay, “Kadınlar, daha kapıdan girer girmez 'sezaryenle doğum yapmak istiyoruz' diyorlar. Epidural anesteziyle ağrısız normal doğumla sorunu çözebiliriz ama bunun için anesteziste ihtiyaç var” dedi. Kurtay, anestezi hekim sayısında önemli bir açık olduğunu kaydetti.
Sezaryenin sağlık harcamaları içinde önemli bir maliyeti olduğunu dile getiren Kurtay, isteğe bağlı durumlarda bu yöntemin estetik ameliyatı statüsüne alınabileceğini belirtti. Kurtay, “Sezaryen gereklilik olmadığı durumlarda hastanın kendi tercihiyle yapılıyorsa, maliyeti de hasta üstlensin” diye konuştu.
Kongre, 2 Kasımda sona erecek.