Güncelleme Tarihi:
İsmail Türkmen
Kitabın fanatikleri için iyi bir haber midir bilemiyorum ama Kolera Günlerinde Aşk (Love in the Time of Cholera), komedi unsurunun belki de her şeyin önüne geçtiği bir film olmuş. Romanı ayarında inandırıcı bir hikaye izlemeyi umanlara, oyuncuların makyajı konusunda da uyarıda bulunmak gerekiyor. 50 yılı aşkın bir dönemi anlatsa da özellikle başroldeki Fermina karakteri (Giovanna Mezzogiorno) olmak üzere oyunculardaki değişim pekala daha düzgün yansıtılabilirdi.
Kolombiya’nın liman kenti Cartagena’da annesi Transito (Fernanda Montenegro) ile birlikte yaşayan Florentino Ariza (Javier Bardem) “romantik ve şair ruhlu” bir telgraf memurudur. Kentin yeni sakinlerinden olan taşralı tüccar namıdiğer katırcı Lorenzo Daza’nın (John Leguizamo) güzel kızı Fermina’ya ilk görüşte ve sırılsıklam aşık olur. Yazdığı mektuplarla Fermina’nın gönlüne girmeyi de başaran Florentino sınıf ve cüzdan engeline takılır. Babasının taktikleri sonucunda bu aşkın imkansızlığını “anlayan” Fermina, ülkeyi saran kolera illetine karşı büyük bir başarıyla savaşan Paris terbiyeli Dr. Juvenal Urbino ile evlenince Florentino’nun bir yoruma göre 52 bir yoruma göre ise 53 yıllık çilesi başlamış olur.
AŞKI SAYESİNDE SEKS MAKİNESİ OLUYOR
Fermina doktorla evlendikten sonra bile eline kadın eli değmeyen duygu adamı Florentino bir gün gemide seyahat ederken azgın bir kadının tecavüzüne uğrar. İşte bu olay onun için dönüm noktası olur. Bekaretini yitiren kırılgan kahramanımız “Battı balık yan gider” felsefesini kendisine şiar edinerek 50 küsur yılda tam 622 kadınla yatar. Günlüğünde seviştiği kadınların çetelesini tutan Florentino’nun tensel keşifleri arasında “sevişirken sürekli kocasından söz eden, iç savaştan kaçarken yatağına düşen dullar” ya da mesela “kayda değer hiçbir özelliği olmayan” kadınlar vardır.
Çilesinin sonlarına doğru bir arkadaşının “Kadınlar konusunda nasıl bu kadar başarılı olabildin” sorusuna karşılık Florentino şöyle der: “Boş bir aşık olduğum için. Kadınlar benden kendilerine zarar gelmeyeceğinden hep emin oldular.” Ama tabii bunu söylerken kendisi yüzünden kocası tarafından öldürülen kadını “unutur.”
Öyle görünüyor ki derviş sabrı gösteren Florentino’nun, “aşkını” 52 mi yoksa 53 yıl mı beklediğine bir anlamda izleyici karar verecek (bana kalırsa ikinci seçenek gerçeğe daha yakın duruyor). Aradaki bir yıllık fark aslında belki de tamamıyla aşkın tanımıyla ilgili bir şey. Ve hiç kuşku yok ki herkesin aşk tanımı da kendine bu yalan dünyada.
EVLİLİK TEKLİFİNE KARŞI PATLICAN PAZARLIĞI
Florentino’nun büyülenmişçesine tutulduğu Fermina, aşığı gibi düz bir karakter değil. Kendi içinde sürekli gel-gitleri olan, her zaman yüreğinin götürdüğü yere gitmeyen ve belki de “şımarık” bir kız. Florentino pek çok kadının rüyalarını süsleyen bir serenadın ardından kendisine evlenme teklif ettiğinde yaptığı pazarlık da bunu açıkça gösteriyor. Romantizmin doruğa çıktığı anda Fermina teklifi kabul ediyor ama bir şart koşuyor: “Beni patlıcan yemeye zorlamayacaksın.” Tabii sonraları hayatta patlıcan yemekten daha kötü şeyler olduğunu anlıyor ama iş işten geçmiş oluyor. (Ayrıca bu pazarlığın, bir patlıcansever olarak beni son derecede incittiğini kaydetmeden de geçemeyeceğim.)
Fermina patlıcana katlanamıyor ama yalana pekala katlanabiliyor. Çok güçlü koku alma duyusu sayesinde Dr. Urbino kendisini aldattığını itiraf etmek zorunda kaldığında ona şöyle diyor: “Keşke bana yalan söyleyebilecek kadar erkek olabilseydin.” Arayan mevlasını da buluyor belasını da elbette. Ve Dr. Urbino öldükten sonra kalbini çalan bir erkek Fermina’ya yalanın hem de katmerlisini söylüyor.
Marquez’in ricasını kırmayarak film için şarkılar yazan Kolombiyalı ünlü şarkıcı Shakira’nın müziğiyle katıldığı Kolera Günlerinde Aşk, aşka ve komediye inananlar için 7 Mart'tan itibaren gösterimde.