Oluşturulma Tarihi: Eylül 27, 2001 00:00
11 Eylül katliamı ertesinde New York otoritelerini en çok titreten şeylerden biri de, şehirde işlenen günlük suçların aniden artması rizikosuydu.Öyle ya, ‘Koca Elma’ lakaplı emsalsiz kentin adı asayiş bab'ında zaten kötüye çıkmış. Eh, şimdi de hemen hemen bütün polis, zaptiye ve itfaiye ekipleri aşağı Manhattan'daki mahşer yerinden insan kurtarmak için seferber olduğuna göre, itin, kopuğun, berduşun köşe başlarını tutup ‘ya paranı, ya canını’ diye fırsattan yararlanması işten bile değil. Talan da cabası.Fakat, hiç de öyle olmadı!Tersine, ‘Kainatın Başkenti’ndeki adli vukuatlar yüzde 37 oranında düştü.Bronx'un esrarkeşi veya Harlem'in haydutu ‘mesai’sini (!) azalttı.Bence, ‘Amerikalılık ruhu’nu buradan yola çıkarak irdelemekte yarar var.* * *ÖYLE, çünkü New York haşeratının kaostan istifade yerine gayet ‘vakur’ (!) davranması, büyük Amerikan ulusunun yurtseverlik kavramından ayrıştırılamaz. Eğer it, kopuk, berduş daha az bıçak çekip, daha az bakkal soyup, daha az ırza geçtiyse, bu, milletleri millet ve bilhassa da Amerika'yı Amerika yapan ‘kader birliği’nin toplumun en tortusunda dahi kök salmış olduğunu gösterir.Evet, Amerika budur! Yeni Dünya, muhtemelen yeryüzündeki diğer milletlerden de daha fazla ölçüde, manevi bir ‘kader birliği’ ülkesidir!Söz konusu ‘kader birliği’, İngiliz Protestan tarikatların mensuplarını taşıyan ilk yelkenliler henüz Büyük Britanya limanlarından batıya dümen kırdığında başlamıştır. O gün bugündür de, ırkları, etnisiteleri, dinleri, renkleri kendi bünyesinde hem yenileyerek, hem de harmanlayarak sürmektedir.Alexis de Tocqueville'nin daha 19. yüzyıl başında saptadığı gibi de, yukarıdaki manevi ortaklık, ‘Amerikan yurtseverliği’nin mayası ve hamurudur.Ve bu ‘yurtseverlik’, kahpelerin gökdelene uçak çaktığı gün, kökeni Çin'e ve Maçin'e uzanan New York lumpenlerinin kendilerini derhal ‘Amerikalı’ hissederek, ahval-i adiyeden muzırlığına ara vermesiyle tezahür etmektedir.Böyle bir ulusu selamlamak ve saygı duymak bizim boynumuzun borcu!* * *OYSA, yalnız Türkiye'de değil hemen bütün yerkürede Amerika'yla bir aşk - nefret ilişkisi yaşıyoruz. Onun önünde kompleksliyiz, fakat onu arzuluyoruz.Bizim açımızdan, bu, doğal! Çünkü biz okyanusun öte sahilindeki ‘kader birliği’ni paylaşmıyoruz. Ne kadar iyi bilsek de, ora değerlerine yabancıyız.Zira bizler Eski Dünya'nın değer ve birikimlerini taşıdığımızdan Yeni'si de dahil dünyaya daha geniş bir perspektiften bakıyoruz. Karşı yaka ahalisinin böyle bir perspektiften yoksun olmasını, daha doğrusu buna ihtiyaç duymamak lüksüne sahip olmasını ise yadırgıyoruz. Hatta, laf aramızda, kıskanıyoruz.Biz Arizona'nın motel reklamını ve Kentucky'nin tavuk ızgarasını biliyoruz ama Arizona ve Kentuck'nin ‘Derin Amerikalı’sı bizi hiç mi hiç bilmiyor.Buna gereksinim duymuyor, çünkü onun ‘kader birliği’ kendi kabuğuna dönük ve o kabuğun çok zengin mineralleri ‘öteki’nin kaderini görmeyi engelliyor.* * *SANIYORUM ki, eğer her şerde bir hayır vardır ilkesinden yola çıkarsak, 21. yüzyılı başlatan 11 Eylül miladı söz konusu kabuğun tedricen kırılmasını ve ‘kader birliği’nin Amerikan korunganlığı dışına taşmasını getirecek.‘Amerikalılık ruhu’, giderek ‘dünyalılık ruhu’na doğru kavis çizecek.Bizler de, aşk ve nefretini yaşadığımız; hem kompleksiyle, hem arzusuyla kavrulduğumuz ABD'nin bu kavisiyle ona daha az duygusal bakmasını öğreneceğiz.Ve de tabii, itinin, kopuğunun, berduşunun dahi korkunç felaket karşısında kendisini derhal ‘Amerikalı’ hissettiği ve hemen muzırlığa ara verdiği bu büyük ulusu ve onun çoşkun yurtseverliğini daha bir gönülden selamlayacağız.
button