Hasan’ın dedesi hemen gitmişti

Güncelleme Tarihi:

Hasan’ın dedesi hemen gitmişti
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 23, 2001 00:00

Gazeteci-yazar Hasan Cemal'in dedesi olan Ä°ttihat ve Terakki lideri Cemal PaÅŸa, Türkiye'den ayrılınca Afgan ordusuna eÄŸitim vermek için Afgan Kralı'ndan teklif aldı.BaÅŸbakan Ecevit'in ‘‘Türkiye'nin Afganistan'a asker göndermeyeceÄŸini ama muhaliflere askeri eÄŸitim verebileceÄŸini’’ söylemesi, bana ‘‘Hasan'ın dedesini’’, yani Hasan Cemal'in büyükbabası olan Cemal PaÅŸa'yı hatırlattı. PaÅŸa Afgan ordusuna eÄŸitim vermek için 1921'de Afgan Kralı Emanullah Han'dan teklif alınca hemen Kábil'e gitmiÅŸ, kralla ayda 3 bin rubleye anlaÅŸmış ama dönüş yolunda Ermeni teroristler tarafından katledilmiÅŸti.Dünya, haftayı Afganistan'ın ákıbetini merak içerisinde beklemekle geçirdi. Amerika'nın giriÅŸeceÄŸi intikam ve cezalandırma harekátına artık neredeyse saatler kalmışken BaÅŸbakan Ecevit ‘‘Türkiye'nin Afganistan'a asker göndermeyeceÄŸini ama muhaliflere askeri eÄŸitim verebileceÄŸini’’ söyledi.BaÅŸbakan'ı dinlerken bundan 80 sene önce maiyetiyle beraber Kabil'e gidip Afgan askerlerini eÄŸitmeye çalışan çok meÅŸhur bir Türk generalini hatırladım: ‘‘Hasan'ın dedesini’’ yani Hasan Cemal'in büyükbabası Cemal PaÅŸa'yı...‘‘Hasan'ın dedesi’’nin hayatı son derece hazindi. Genç yaÅŸta parlamış, henüz kırklarında iken imparatorluÄŸun en güçlü isimlerinden biri olmuÅŸ, sonra ÅŸiddetli bir düşüş yaÅŸamış, ülke ülke dolaÅŸmış ve ölümü Ermeni teroristlerin kurÅŸunlarından olmuÅŸtu.AYDA 3 BÄ°N ALTIN RUBLEÄ°ÅŸte, Cemal PaÅŸa'nın bu hazin ömrünün ve Afganistan macerasının kısa öyküsü:1872'de doÄŸmuÅŸ, Harbiye Mektebi'ni bitirdikten sonra imparatorluÄŸun dört bir yanındaki birliklerde görev yapmış, henüz yeni güçlenmekte olan olan Terakki ve Ä°ttidad Cemiyeti'yle temasa baÅŸlamıştı. 31 Mart ayaklanmasını bastıran Hareket Ordusu ile beraber Ä°stanbul'a geldi, Ãœsküdar'ın idaresi ona verildi, adını ilk defa iÅŸte bu günlerde, duyurdu ve sonra ‘‘İstanbul Muhafızı’’ yapıldı.Cemal PaÅŸa'nın asıl rolü, Birinci Dünya Savaşı yıllarında ‘‘Bahriye Nazırı’’ yani ‘‘Denizcilik Bakanı’’ olmasıyla baÅŸladı. 1916'da bu görevine iláve olarak imparatorluÄŸun OrtadoÄŸu'daki topraklarındaki Dördüncü Ordu'nun başına getirildi. Ama talih ondan artık yüz çevirmiÅŸ gibiydi. Ä°ngilizler'i Mısır'dan atabilmek için yaptığı iki harekát da baÅŸarısızdı. Åžam'da Arap milliyetçilerine karşı son derece sert tedbirler aldı ve Ä°stanbul'a baÅŸkaldıran 32 Arap entelektüeli idam ettirdi. PaÅŸa, bu yüzden Arap tarihine de geçecek ve ‘En büyük düşman’’ ilán edilecekti.SavaÅŸtan sonra Ä°tihad ve Terakki'nin öteki liderleriyle beraber Türkiye'den ayrılıp Almanya'ya yerleÅŸti. Oradan Rusya'ya gitti ve 1920'lerin başında Ankara'nın Moskova ile iyi iliÅŸkiler kurma çabasında arabuluculuk yapmaya çalıştı. Ä°ÅŸte bu günlerde, Afganistan Kralı Emanullah Han'dan ‘‘Umumi Müfettiş’’ olarak Afgan ordusunu modernleÅŸtirme teklifi aldı. Cemal PaÅŸa, 1921 ilkbaharında 31 kiÅŸilik maiyetiyle beraber Kábil'e gidip teÅŸkilátlandırma çalışmalarına baÅŸladı. Kral, PaÅŸa'ya bu iÅŸ için ayda 3 bin ruble ödeyecekti.PaÅŸa'yla beraber Kábil'e gelen Osmanlı subaylarıyla erlere de 50 ile 1000 ruble arasında deÄŸiÅŸen maaÅŸlar verilecek, heyetin aylık masrafı 25 bin ruble olacaktı.Birkaç ay sonra Afganistan'da Cemal PaÅŸa’nın aleyhine bir hava doÄŸdu, iÅŸler tersine gitmeye baÅŸladı. PaÅŸa Afganistan'dan ayrıldı, uzun ve ehlikeli bir yolculuktan sonra Gürcistan'a gitti.Acı son, Tiflis'te geldi: PaÅŸa ile iki yaveri, jandarma teÄŸmeni Süreyya ve bahriye binbaşısı Nusret Beyler, 1922'nin 21 Temmuz akÅŸamı Ermeni kurÅŸunlarına hedef olup can verdiler.Cemal PaÅŸa'nın Afganistan'a gidiÅŸi konusunda daha sonraları birçok iddia ortaya atıldı. Bazıları PaÅŸa'nın gidiÅŸinin Emanullah Han'ın davetini kabulden ibaret olduÄŸunu söylerlerken bazıları da iÅŸin gerisinde BolÅŸevik gizli servislerinin bulunduÄŸunu ileri sürdüler. Afgan ordusunun modernleÅŸtirilmesi iÅŸini ise, sonraların genç Türkiyesi tamamlayacaktı.Tarih boyunca büyük güçlerin hakimiyet mücadelelerine sahne olan ve asırlar boyunca yakından ilgilendiÄŸimiz Afganistan bize artık yabancı bir dünyanın taaa öteki ucundaki uzak bir ülke gibi geliyor. Hatta, Afgan Hanedanı'nın önde gelen bazı mensuplarının senelerden beri Türkiye'de yaÅŸadığını bile bilmiyoruz. ‘‘Hasan'ın dedesi’’nin öyküsü, eskiden pek öyle uzağımızda olmayan bu memleketi sizlere belki biraz yakınlaÅŸtırır diye düşündüm.ZAPTÄ°YEBre cahil! Çömelip iÅŸemenin mayınla ne alákası var?Enis BerberoÄŸlu, dün ‘‘Afganistan krizinde entelektüel aczimiz yüzümüze vuruldu’’ diye yazıyordu ve son derece haklıydı. Washington ve New York'taki saldırılardan sonra basınımızda Afganistan konusunda yeralan haberler ve yorumlar aslında sadece entelektüel aczimizi deÄŸil, sözün tam mánásıyla cehaletimizi gösteriyor.Ä°ÅŸte, iki örnek:Taliban'ın Ãœsame bin Ládin'i Amerikalılar'a teslim edip etmeyeceÄŸi konusunu dünya basınıyla beraber Türk gazeteleri de günler boyu tartıştı. Batı basını hadi neyse ama, Türk basını bilmesi gereken teknik bir konudan habersizdi.Fıkıhta, yani Ä°slam hukukunda ‘‘Darülislám’’ ve ‘‘Dárülharb’’ diye çok önemli iki kavram vardır. Birincisi dinin, ÅŸeriatın hákim olduÄŸu topraklar; diÄŸeri ise Müslüman olmayan idare altındaki memleketler demektir, dünya bu ÅŸekilde ikiye ayrılmıştır ve birçok fıkıh álimine göre her Müslüman ‘‘Dárülharb’’in ‘‘Dárülislám’’ haline gelmesini saÄŸlamak için çaba göstermek zorundadır.Afganistan, Taliban'ın gözünde ‘‘Dárülislám’’ yani ÅŸeriatın hákim olduÄŸu yer, Ãœsame'nin iadesini talep eden Amerika ise ‘‘Dárülharb’’dir. Dolayısıyla, Darülislám'da yaÅŸayan bir Müslüman suçu ne olursa olsun Darülharb'e verilemez, yargılanacaksa mutlaka Darülislám'da yargılanır. Taliban'ın önceki gün yaptığı ‘‘Bin Ládin'i teslim etmek ÅŸeriata küfretmektir’’ ÅŸeklindeki açıklamayla kastedilen iÅŸte budur, Amerikan veya Avrupa basınının bu ince farktan habersiz olması normal ama Türk basınının iÅŸi kenarından-köşesinden de olsa bilmemesi sadece ayıptır.Ve, bilgi seviyemizin artık nerelere kadar düştüğünü gösteren bir baÅŸka örnek: Bir köşe yazarı, geçenlerde ‘‘iÅŸeme’’ konusunda ahkám kesti. Yazara göre Afganistan'a milyonlarca mayın yerleÅŸtirilmiÅŸti, bunların bazısı son derece hassastı, hatta ayakta iÅŸerken meydana gelen titreÅŸimle bile patlayabiliyorlardı ve Afgan erkekleri bu yüzden ayakta deÄŸil, çömelerek çiÅŸ yapmayı ádet haline getirmiÅŸlerdi. Ben, son zamanlarda bundan daha zırva, daha saçma ve daha cahilce bir iddia iÅŸitmemiÅŸtim.Neresini düzeltecek ve böyle bir iddinın sahibine neyi, nasıl anlatacaksınız? Ä°drarın Ä°slam'da ‘‘pis’’ sayıldığını mı, elbiseye damlasının bulaÅŸması halinde bile mutlaka temizlenmesinin emredildiÄŸini mi, bazı mezheplerin çömelerek iÅŸemeyi ‘‘sünnet’’ kabul ettiÄŸini ve böylelikle ‘‘sıçramasını’’ önlediklerini mi ve en önemlisi deÄŸil Asya'da, OrtadoÄŸu'da ve Kuzey Afrika'da; Türkiye'de bile milyonlarca kiÅŸinin hálá çömelerek iÅŸediÄŸini ve ‘‘sünnet’’ olduÄŸu için suyu da çömelerek içtiÄŸini mi?Kültürüne, tarihine ve ádetlerine bu derece uzak kiÅŸiler pervasızca ahkám kestikleri sürece, entelektüel aczimiz ve cehaletimiz yüzümüze daha çoook vurulur!Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!