Güncelleme Tarihi:
Marsel Mesulam, 1945 yılında Kadıköy’de orta halli bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Çocukluğunda evlerinde birkaç dil konuşuluyordu. Prof. Mesulam bu durumu, “Annem babam orta halli iki Musevi ailesinde yetişmiş, ben doğduktan sonra babamın işleri düzelmeye başladı. Benim anlamamı istemedikleri zaman Musevi İspanyolcası olan Ladino dili ya da Ermenice ve Rumca konuşurlardı. Evde annemle babam normalde Türkçe ve Fransızca konuşurdu” diye anlatıyor. Robert Koleji bitirip ABD’ye tıp okumaya giden Mesulam, Harvard’ı nasıl seçtiğini ise şöyle anlattı: “Dışarıda üniversite okumak modaydı. Bazı okullara müracaat ettim. Müracaat ettiğim okulların dördü de kabul etti. Hangisine gideceğimi bilmiyordum. Ana Britannica Ansiklopedisi vardı. Baktım, en eski üniversite Harvard. Ona karar verdim.”
İpek Özbey - Prof. Dr. Marsel Mesulam
‘TÜRKİYE’Yİ ÖZLÜYORUM’
1964’te Harvard Tıp Fakültesi’nde okumak üzere uçağa bindi. 4 yıl sonra Türkiye’ye döndü, askerliğini yaptı, nöroloji üzerine uzmanlık tezini burada verdi. Hatta Amerikalı eşini buraya getirdi. Kızı Türkiye’de doğsun istiyordu, öyle de oldu. Daha sonra ABD’ye geri dönen Prof. Mesulam şöyle konuştu: “Türkiye’yi özlüyorum. Hâlâ uçak İstanbul’a inince kendimi evimde hissediyorum. Ancak o yıllarda Amerika’da bana verilen imkanlar çok büyüktü. Burada o imkanlar yok maalesef.
Amerika’da sadece başarıya bakılır, işin içine politika girmez. Türkiye’den çok fazla öğrenci yanıma staja geliyor. Onları tanıyorum, Alzheimer ve davranış nörolojisi üstüne lider durumundalar. Beni çok gururlandırıyorlar.”
‘MESULAM HASTALIĞI’NI BULDU
Prof. Mesulam, üniversite yıllarında fareler, maymunlar üzerinde kolinerjik yollarla ilgili araştırma yaptı. O araştırmayla Amerika’da sağlık bakanlığının verdiği en büyük ödüllerden birini aldı, yedi yıl boyunca bütün laboratuvar imkanları karşılandı. Bu onu 40 yaşında Harvard’ın en genç profesörlerinden biri olmaya taşıdı. Davranış nörolojisi ve demans (bunama) biyolojisi alanlarında yaptığı çığır açıcı buluşlarıyla tüm dünyada tanınan başarılı bilim insanları arasında yer aldı. Öyle ki ilk kez Prof. Dr. Mesulam tarafından tanımlanan demans hastalığının bağımsız bir formu olan ‘primer progresif afazi sendromu’ tıp bilim tarihinde ‘Mesulam hastalığı’ olarak anılmaya başlandı. Mesulam, o süreci şöyle anlatıyor: “Genellikle demans deyince ilerleyen bir bellek zayıflığı düşünülüyor. Uzun yıllar demans ve Alzheimer hastalığının aynı şey olduğu düşünüldü. Bu benim üzerine çalıştığım hastalıktaysa bellek yerine dil bozuluyor. İnsan yaşadığı anları gayet iyi hatırlıyor ama düşüncesini ifade edebileceği sözleri bulamıyor. Bu buluşun bence en önemli tarafı teorik bakımdan demansın tek değil, birçok türü olduğunu ortaya çıkararak, demans hakkında düşüncelerimizi etkilemesi ve yeni hastalığı teşhisine yardımcı olması.”
HAVA TAHMİNİ GİBİ
Peki Alzheimer’a neden çare bulunamıyor? Prof. Mesulam bu sorumu şöyle yanıtladı: “İlim bakımdan muazzam gelişmeler var. Nasıl ilerlediğini iyi anlıyoruz ama hastalığın seyriyle ilgili gelişme kaydedemiyoruz. 30 sene önce bir ilaç grubu çıktı ortaya, ondan beri bir gelişme yok. Bazı şeyler çok zordur. Mesela, hava raporlarına bakın, meteoroloji havanın nasıl olacağını tahmin edebiliyor ama onu değiştiremiyor. Biz de aynı durumdayız. Üstelik yaşlılık gibi kaçınılmaz bir gerçek var.”
SEPET DOLUSU HAP
Psikiyatriyi sepet dolusu hapların istila ettiğine dikkat çeken Prof. Marsel Mesulam, lüzumundan fazla antidepresan kullanıldığını söylüyor: “Şimdilerde bir psikiyatra gidip, oturup, konuşmak imkansız gibi. Gidiyorsunuz, teşhis konuluyor ve ilaç yazılıyor. Ama psikiyatrik problemlerin çoğu hapla değil, konuşarak tedavi edilmeliydi. Evet, hap biraz yardım eder ama onun yanında psikolojik tedavi şart.” Eczacıbaşı Topluluğu’nun verdiği Tıp Onur Ödülü’nün Türkiye’den aldığı ilk ödül olduğunu söyleyen Mesulam, hâlen kendi adıyla anılan Mesulam Kognitif Nöroloji ve Alzheimer Hastalığı Merkezi’nin direktörü ve Nöroloji Bölümü Davranışsal Nöroloji biriminin başkanı olarak görev yapıyor.