Hapisten kışlaya

JANDARMA Tuğgeneral Adnan Arslan, 15 Temmuz’daki darbe teşebbüsü sırasında Tokat Jandarma Bölge Komutanı’ydı. İsmi darbecilerin hazırladığı ‘sıkıyönetim komutanları’ listesinde yer alınca tutuklandı. Tokat Çamlıbel Cezaevi’ne gönderildi. Daha sonra da bütün rütbe ve hakları alınarak askerlikten ihraç edildi. Hakkında ‘üç kez ağırlaştırılmış müebbet’ istemiyle dava açıldı. 25 Ekim 2017’de ‘terör örgütü üyeliği’ suçundan 6 yıl 3 ay hapse mahkûm edildi. Dosya temyiz için istinafa gitti. İstinaf Mahkemesi, Arslan’ın aldığı hapis cezasını ‘suçun işlendiğinin sabit olmadığı’ gerekçesiyle bozdu ve beraat kararı verdi. İstinaf savcılığı bu karara itiraz etti ve temyiz için Yargıtay’a götürdü. Yargıtay 16. Ceza Dairesi dosyayı inceledi ve itirazı reddederek Arslan hakkında verilen beraat kararını onadı. Yargıtay, kararında Arslan’ın ‘darbeye kalkışan örgütsel yapıyla hiyerarşik ilişkide bulunduğuna ilişkin delil elde edilemediğine’,  ‘kendisinin talimat doğrultusunda hareket etmediğine, emrindeki birliklere darbeye iştirak edilmemesi ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınması talimatını verdiğine’ dikkat çekti. Kararda ayrıca “Sadece sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirilmesinin suçun sübutu için yeterli delil olarak kabul edilemeyeceği” vurgulandı.

AVUKATI: ADALET TECELLİ ETTİ

Yargıtay’ın bu kararının ardından Arslan, avukatı Süleyman Kaya aracılığıyla OHAL Komisyonu’na başvurdu ve kamu görevine iadesini talep etti. Komisyon sunulan bütün belge, bilgi ve diğer evrakı inceledi. Bir başkan ve 6 üyeden oluşan komisyon sonuç olarak da Arslan’ın göreve iade talebinin uygun olduğuna karar verdi. Bu kararın ardından bütün hakları iade edilen Arslan, nisan ayı itibarıyla Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki görevine başladı. Arslan, darbe girişimi sonrası süreçte masumiyeti tescil edilerek hakları iade edilen ilk general oldu. Bu sürecin ardından emeklilik için başvuran Arslan’ın temmuz ayı itibariyle emekli olması bekleniyor. Avukatı Süleyman Kaya “Müvekkilim her zaman kendinden emin olduğu için biz de onu müdafaa ederken rahattık. Sürecin başından itibaren bu haksızlığın fark edileceğine inanıyordu. Hiç küsmedi. Tabii o zaman ortalık karışıktı. Devlet bir nevi ‘nefsi müdafaa’ halindeydi. Neticede adalet tecelli etti.  Şerefli üniformasına kavuştu. Herhangi bir tazminat davası açmadı, açmayacak da...  Zaten bütün özlük hakları iade edilerek mağduriyeti giderildi” dedi.