Hanım, sen benim gibi dört koca eskitirsin

Güncelleme Tarihi:

Hanım, sen benim gibi dört koca eskitirsin
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 2002 22:35

17 Ağusos'tan bir yıl önce Ceyhan'da 27 Haziran 1998'de yaşanan depremde 48 yaşındaki öğretmen Hatice Eker yaşadıklarıyla bir sembol haline geldi. Sağ ayağı dizden kesilmiş, tek kızı Emel Ayça'yı (18) kaybetmişti.

Eşi ve oğullarıyla başka bir yerde yeni bir ev yaptılar. Eşi Ziya Eker ona moral vermek için ‘‘Hanım, sende bu güç varken ne depremler atlatırsın, benim gibi dört koca eskitirsin’’ diyor ama, kızının adı geçince ikisinin de gözleri doluyor.

Tuncay DAĞLI ADANA, (DHA)

Evinin duvarına astığı Emel'in fotoğrafına her baktığında gözlerinden sicim gibi yaş akmaya başlayan Hatice Eker, enkaz altından iki gün sonra kurtarıldı. Hatice Öğretmen şimdi Ceyhan'ın Kurtkulağı Beldesi'nde yaşıyor. Protez sağ bacağı ona her adımda dört yıl öncesini hatırlatıyor.

Kendisi gibi emekli öğretmen eşi Ziya Eker (49), oğulları Ertuğrul (25), Emrah (22) ve Emre'nin (17) desteğiyle yeniden mutlu olmaya çalışan Hatice Öğretmen, sağ ayağındaki protezi pantolon giyerek gizleyebiliyor, ama kızının acısını saklayamıyor.

‘‘Antalya'ya tatil hazırlığı yapıyorduk. Eşim, küçük oğlum Emre'yle otomobilin bakımını yaptırmak için sanayi çarşısına gitmişti. Ben de kızımla birlikte evi toparlayıp, çantaları hazırlıyordum. Önce ayaklarımızın altında vuran bir gürültü, sonra ürküten bir uğultu geldi. Ben hemen kızımın yanına koştum. O anda duvarlar yıkılmaya, zemin ayağımızın altından kaymaya başladı. Artık birbirimizi göremiyorduk. Tozdan nefes alamaz olmuştuk. Ben hareket edemiyordum. Kızıma seslendim: ‘‘Ben iyiyim anne' dedi. Bir süre konuştuk. Birlikte dua ettik. Kızımın durumunun ne olduğunu bilmiyordum. Aradan biraz zaman geçince bana ‘‘Hakkını helal et anne’’ dedi. Kendisine ‘‘O ne biçim söz kızım. Bizi kurtarırlar, korkma’’ dedim. Bir süre iniltilerden sonra bir daha sesini duyamadım. Zaten olay akşama doğru olmuştu. Uyudu sandım.’’

Hatice Öğretmen'in çöken evinin bulunduğu 8 katlı Bahçeci Apartmanı'nın yeri hala boş. Arsaya kurulan tezgahta Ceyhan tarlalarında yetişen karpuzlar satılıyor.

Hatice Öğretmen'in şimdi sürücü kursu işleten eşi Ziya Eker akrabalarının desteğiyle Kurtkulağı'nda yeni bir ev yaptırdı. Oğullarından Ertuğrul, Sugözü Termik Santrali'nin yapımında çalışıyor, onun küçüğü Emrah ise askerde. En küçük çocuk Emre öğrenimini sürdürüyor.

Doğa manzaralı dubleks evlerinin balkonundan bahçeye inen merdivenler Hatice öğretmenin yürümesine engel olduğu için arka tarafa eğimli bir yol yapılmış. Ziya Eker çok sevdiği eşini güldürmek için ‘‘Hanım sende bu dayanma gücü olduktan sonra daha ne depremler atlatırsın. Benim gibi dört koca eskitirsin’’ diyerek espri yapıyor. Ama kızından söz edilince onun da gözleri doluyor.

Aykut Barka’nın vasiyeti

Prof. Aykut Barka'nın, gazeteci Ali Er ile birlikte hazırladığı, ancak tamamlayamadan hayata veda ettiği için sonradan yayımlanan Depremini Bekleyen Şehir, hakettiği ilgiyi bulamamış bir kitap. Şimdi depremi yeniden hatırlarken belki kulak verenler çıkar Barka'nın vasiyetine...

Depremini Bekleyen Şehir, 17 Ağustos depremi sonrasında tanışan bir bilim adamı ile bir gazetecinin ortak çalışmasının ürünü. Kitabın bilim adamı yazarı, bilginin paylaşılması gerektiğine inanan Aykut Barka. Kitabın gazeteci yazarı ise deprem uzmanları arasındaki atışmaların prim yaptığı bir dönemde, bu tür haberlerin yanıltıcı olduğunu savunan Ali Er. Kitap, İstanbul'un birkaç kilometre güneyinde olması beklenen deprem riskini her boyutuyla vermeyi amaçlıyor. Hangi önlemlerin alınması gerektiğini ve finansmanın nasıl sağlanabileceğini de anlatıyor.

Om Yayınları'ndan çıkan kitabın yazımına Nisan 2001'de başlamışlar. 15 Ocak 2002'ye kadar yayınevine teslim edilecekmiş. Ancak araya hastalık ve ölüm girmiş. Son çalışmalarını Barka'nın Yeniköy'deki bürosunda yaptıklarını belirtiyor Ali Er. Gecenin bir vakti Barka şunları söylüyor: ‘‘Ali, deprem riskini düşürmenin önemini, güçlendirme işini her yanıyla çok iyi anlatmalıyız. Binaları güçlendirmek için önce içindekileri başka mekanlara taşımak zorundasınız. Deprem öncesinde bir mahalleyi barındıracak yer bulunur da, deprem sonrasında nasıl olacak bu iş?’’

Aykut Hoca'yı kaybettikten sonra bir vasiyete dönüşen bu sözlerini yerine getirmeye çalıştığını anlatıyor Er. B.Ü. Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Mustafa Erdik'le İstanbul'un deprem riski üzerine bir söyleşi yapıyor ve kitabın boşluklarını doldurmaya çalışıyor. Barka'nın başka uzman dostlarından yardım alıyor. Sonra da ‘‘Kusura bakma sevgili hocam, sensiz bu kadar olabildi’’ diyor.

Emel ARMUTÇU

Depreme üç aylıkken yakalanan Emircan'da beyaz önlük fobisi var

Üç aylık Emircan Erdoğan, Bahçeci Apartmanı'nın enkazından çıkarıldı. Annesini orada kaybetti. Sol ayağı ezildiği için hastanede uzun süre tedavi gördü. Beyaz önlük korkusuna orada kapıldı. Şimdi dört yaşında, ama köşedeki berberi gördüğünde bile köşe bucak saklanıyor.

Emircan, Ceyhan depreminde yıkılan duvarlar arasından çıkarıldığında üç aylıktı. Ama deprem, 28 yaşındaki annesi Hülya'yı ondan koparıp almıştı. Yıkılan Bahçeci Apartmanı'nda Hülya Erdoğan'ın yanı sıra kayınvalide Atifet Erdoğan, yenge Ayşe Erdoğan, minik yeğen Eray Erdoğan da öldü. Şimdi 4 yaşında olan Emircan Erdoğan sol ayağının kasları ezildiği için bir süre Balcalı Hastanesi'nde tedavi gördü. Bacağında boydan boya ameliyat izi var.

Babası Ercan Erdoğan ise depremden birkaç ay sonra Ayşe Erdoğan'la evlenerek yeni bir aile kurdu. İkinci evlilikten dünyaya gelen 15 aylık Egemen'in doğmasıyla da ağabey olmuş Emircan.

Yeşil gözlü, sarı saçlı Emircan'da kalan deprem izi yalnızca bacağında değil. Uzun tedavisi sırasında beynine beyaz önlük korkusu kazınmış. Hastanede bu korkuya kapılan Emircan şimdi elektrikçilik yapan babasının işyerine gittiğinde bitişikteki berberden bile köşe bucak kaçıyor.

İstiklal Mahallesi'nde yaşayan Emircan depremde ağır hasar gören ve yıkılmasına karar verildiği halde öylece bırakılan 5 katlı apartmanda oyun oynuyor. Babası Ercan Erdoğan, ‘‘En küçük bir sarsıntıda yıkılma ihtimali olan apartmanı gördükçe korkuyoruz’’ diyor. ‘‘Acılarımız tazeleniyor. Üstelik sürekli uyardığımız halde Emircan da dahil çocuklar bu binanın zemin katına girip oyun oynuyorlar. Çevrede yaşayanlar için büyük risk taşıyan bu binanın yıktırılması için yetkilileri göreve davet ediyoruz.’’

İki kardeşiyle birlikte elektrikçi dükkanı işleten Ercan Erdoğan'ın en büyük isteği, bozulan ekonomik durumunun düzelmesinden sonra oğlunun aksayan ayağını tedavi ettirebilmek.

ADANA DEPREMİNİN BİLANÇOSU

27 Haziran 1998 Cumartesi 16.55'te meydana gelen ve merkezi Ceyhan olan 6.3 aletsel büyüklüğündeki depremde 146 kişi yaşamını kaybetti. Bir hafta sonra 5.1 büyüklüğünde bir deprem daha oldu ve çok sayıda kişi yaralandı.

Adana Valisi Oğuz Kağan Köksal, Adana ve Ceyhan depreminde 10 bin 233 konut ve 493 işyerinin tamamen yıkıldığını, bunlardan 6 bin 700 kişinin konut, 166 kişinin de işyeri talep ettiğini açıkladı.

Adana'da 4 bin, Ceyhan'da ise bin konut yaklaşık bir yılda inşa edilip, hak sahiplerine teslim edildi.

Evleri kullanılamaz hale gelen 16 bin 855 kişiye 5.5 trilyon lira kira yardımı, az hasar gören konut sahiplerine 125'er milyon lira destek sağlandı.


KİTAPTAN...

Deprem halkın gündeminde yoksa siyasetçinin de olmaz

Temel eksik, ulusal stratejinin yokluğu İnsanoğlunun depremleri önleme gücü yoktur ama felakete dönüşmesini önleyecek gücü vardır. Örneğin Japonya afetlerden korunmak için her yıl 30 milyar dolar harcıyor. Bu amaçla geniş bir idari örgütlenmesi var. Türkiye ise bunu yapamadı. Bu eksiklik bir ülkenin Ulusal Savunma Stratejisi'ne sahip olmamasına benzetilebilir. Risk yönetimi kavramı afet yönetimiyle karıştırılabilir. afet yönetimi, depremin hemen sonrasında yapılması gerekenlerle ilgilidir. Risk yönetimi ise deprem öncesi ve sonrası sürdürülecek işleri konu edinir.

Deprem halkın gündeminde yoksa siyasetçininkinde de olmaz Deprem tehlikesi siyasetin gündeminde bugün yoksa, eğer toplumda bir talep oluşmazsa büyük olasılıkla yarın da olmayacaktır.

Kaynak bulunabilir İstanbul'da bir depremin boyutlarını, 200 milyon dolarlık bir kaynakla bile 20 bin insanın yaşamını kurtaracak düzeye düşürmek şansı vardır. Bir milyar dolarla çok daha ferahlatıcı bir sonuç alınır. Türkiye her yıl bir milyar dolar bulabilecek bir ülkedir. Bu para TEDAŞ'ın sadece kamu kuruluşlarından tahsil edemediği alacağıdır. Sosyal güvenlik kurumlarındaki ilaç yolsuzluğunun tutarıdır. Türkiye bunu tasarruf yaparak, dış kredi olarak, ek vergi getirerek, mevcut deprem vergileriyle karşılayabilir, kamudaki yolsuzlukların bir bölümünü önleyerek de. Bu kaynak, her kuruşu ile reel ekonomiye gidecektir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!