Oluşturulma Tarihi: Kasım 15, 2003 00:00
Saddam döneminde Irak'ın gözde kentlerinden biriydi Ramadi. En önemli silah yığınaklarının olduğu, neredeyse tamamı Sünni Araplardan oluşan 420 bin nüfuslu El Anbar Bölgesi'nin merkezi. Bölgede görev yapmayan askerler kendilerini şanslı kabul ediyor. Saddam'ın sarayında kalan Amerikan birliği, Miami kökenli 1. Tabur 124'üncü Piyade Mangası (1st BN 124th INF Flaring Miami.) Uzun uğraşlardan sonra, Hollandalı fotoğrafçı Jeroen Kramer'le kabul edildik, 48 saati askerlerle geçirdik. İkinci gün sabaha karşı, devriye sırasında önümüzdeki cip füze saldırısına uğradı. Patlama sonrasında yarım kalan fıkrasını kaldığı yerden sürdüren er Rich, bir yandan makinelisiyle füzenin geldiği yönü tarıyordu. Sohbet sırasında, bugüne kadar kaç kişiyi öldürdüklerini sordum. Ortalık buz kesti.İLK SORU: ORUÇLU MUSUN? HAYIR DEYİNCE, DOĞRU YEMEKHANEYEKapıdaki yoğun aramanın ardından bir çavuş eşliğinde sarayın yatakhane olarak kullanılan odalarından birine alındık. Ne yalan söyleyeyim, Türkiye'den geldiğimi öğrenen askerler, fotoğrafçı arkadaşım Jeroen'dan çok bana yakınlık gösterdi. Miami'de büyümüş Kübalı Çavuş Julio Tirado'la kısa sürede kanka olduk. Tirado, önce ‘‘Oruçlu musun’’ diye sordu. Hayır, yanıtını alınca yemekhaneye götürdü. Uzun zamandır floresan ışığına maruz kalan gözlerimiz sarı ampullerin altında kendine geldi. Yemekhanenin içi klimalarla güzelce soğutulmuş. İki
yemek kuyruÄŸu var. Ä°steyen deve eti, tavuk, çorba, bezelye, patates ya da soÄŸuk yiyeceklerin olduÄŸu yerdeki nevaleyi alıyor. MeÅŸrubat dolabı aÄŸzına kadar dolu. Herkes dilediÄŸi kadar içeceÄŸi masasına getiriyor. Soslara gelince; yok, yok. Tirado ‘‘Türkiye'den asker geleceÄŸini zannediyorduk. Her neyse, en azından sen geldin’’ diye takılıyor. YemeÄŸin ardından çikolatalı pastalarımızı afiyetle yiyoruz. Biz askerlerin, askerler de bizim isimlerimizi karıştırınca ortak bir çözüm buluyoruz. Herkes birbirine ‘‘vay kardeÅŸim’’ diye hitap etmeye baÅŸlıyor. DUVARLAR PORNO DERGÄ°LERDEN KESÄ°LMÄ°Åž SAYFALARLA DOLUÇok sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı sarayda herkes olabildiÄŸince rahat. Gece devriyesi için planlama yapılırken yatakhane içinde dolaşıyoruz. Yaklaşık 80 kiÅŸinin kaldığı yer hiç de sıkıcı deÄŸil. Takımın çoÄŸu Porto Rico asıllı Amerikalılardan oluÅŸuyor. Devasa bir Porto Rico bayrağı baÅŸ köşeye asılmış. Tabii ki kaskların üzerlerine de tükenmez kalemlerle iÅŸlenmiÅŸ. Duvarlar porno dergilerden kesilmiÅŸ sayfalarla donatılmış. Çarşıdan alınmış yatılı okul ranzalarının alt katlarını örtülerle kapatan kendi küçük odasını yaratmış. İçindekiler küçük DVD oynatıcısında filmini izliyor, dizüstü bilgisayarında müzik dinliyor. Kimileri büyük televizyonun karşısında. Kahkahalarla paparazzi programını seyrediyorlar.MERMÄ°LER NAMLUYA SÃœRÃœLÃœYOR RAMADÄ° SOKAKLARINA ÇIKIYORUZKapı hızlıca açılıyor, devriyeden dönen askerler birbirleriyle ÅŸakalaÅŸarak uzaktan kontrollü bombadan nasıl kurtulduklarını anlatıyorlar. Ä°lk devriye görevi için hazırlanmamız isteniyor. Kübalı Tirado kaskını ve güvenlik yeleÄŸini veriyor. Jeroen öndeki araca, ben arkadaki araca biniyorum. Kışla çıkışında mermiler namluya sürülüyor. Ramadi sokaklarına çıkıyoruz. Önce kent merkezindeki Saddam Hastanesi'ne gidiyoruz. Öndeki asker güvenliÄŸi alıyor, biz arkadan asansöre geçiyoruz. Asansör bazı katlarda durunca askerlerden biri aniden koridora fırlayarak etrafı kolaçan ediyor. Hastanenin terasına gelince Ramadi'nin panoraması olduÄŸu gibi beliriyor. Terasta büyükçe kızılötesi dürbünle, karanlık bölgeler gözaltında. Nöbetçi deÄŸiÅŸiminden sonra kısa bir kent devriyesinin ardından karargaha dönüyoruz. ÇavuÅŸ ‘‘Biraz kestirin, sabaha karşı iki devriye daha var’’ diyor. MECNUN DENÄ°LEN UYUÅžTURUCU BAÄžIMLISI IRAKLI ASKERLERÄ°kinci devriye de sakin tamamlanıyor. Sabaha karşı yapılacak devriye turu için ‘‘Bu çok tehlikeli bir saatte. Ä°sterseniz gelmeyin’’ diyorlar. Yine araçlara biniyoruz. Farlar söndürülüyor. Nehir kıyısına gelince araçlardan iniliyor. Aynı noktaya gelen genç Iraklı polislerle birlikte nehir kıyısındaki devriye yolu kontrol ediliyor. En çok tuzaklar bu bölgede kuruluyormuÅŸ. Askerlerden bir ensesindeki yanıkları gösteriyor. Bir ay önce devriye sırasında yol kenarında ani bir patlama olmuÅŸ. Uzaktan kumandayla patlatılan bombadan ÅŸans eseri küçük yaralarla kurtulmuÅŸ. Aynı tuzaÄŸa düşmemek için artık her gün yol kenarları kontrol ediliyor. Tabii en önde 16-17 yaÅŸlarındaki genç Iraklı polisler. İçlerinden biri sallana sallana yürüyor. Arkadaşı ‘‘O mecnun, mecnun’’ diyor. Sonradan öğreniyoruz ki mecnun bir uyuÅŸturucu müptelası. Kafasında peÅŸmerge sarığıyla ürünlerini satmaya giden bir köylünün bisikletinin bagajından ıspanaÄŸa benzer bitkiyi alıp yiyor. ROKET ARAMIZDAN GEÇTÄ°, FOTOÄžRAFÇI JEROEN ÖLÃœMDEN DÖNMENÄ°N ÅžOKUNDAGündüz farklı ekiplerle vukuatsız devriyelerimize çıkıyoruz. Ä°kinci gün, sabaha karşı 03.15 devriyesinde nehir kıyısına geldiÄŸimizde araçlar bir anda durup geri geri gitmeye baÅŸlıyorlar. ÇavuÅŸ Tirado gece görüş dürbününden ters dönmüş bir strofor kutuyu görüyor. Askerlerden birine ateÅŸ etmesini söylüyor. 30 metrelik mesafeden M16 silahıyla iki kez ateÅŸ açıyor. Kutu ters dönünce yanına yaklaÅŸarak küfredip kutuyu tekmeliyor. Yeniden gürültülü aracımıza binip yola koyuluyoruz. FotoÄŸrafçı arkadaşım Jeroen öndeki cipte. Aramızda 20 metre var. Önümüzden garip bir ışık, ıslık çalarak geçiyor. Ä°lk cipin beÅŸ metre gerisinden geçen RPG7 roketi korkunç bir gürültüyle patlıyor. Hummer'ın tepesindeki 50 kalibrelik makineli bir anda roketin geldiÄŸi yöne dönerek ateÅŸleniyor. Sürücü ise makinelisiyle aksi yöne doÄŸru ateÅŸ ediyor. 5 saniye süren bu patırtının ardından araçlar hızlıca geri geri giderek duruyor. Telsiz konuÅŸmalarıyla yardım isteniyor. Hızlıca Jeroen'in Hummer'ına gidiyorum. Makinelinin başındaki Rich, bir taraftan ateÅŸ ederken diÄŸer yandan yarım kalan fıkrasını kaldığı yerden sürdürüyor. Jeroen birkaç saniyeyle ölümden dönmenin ÅŸokunda. Rich, Jeroen'i makaraya almaya baÅŸlıyor. Dakikalarca süren yoÄŸun ateÅŸin ardından gecenin karanlığında ekipler ikiye ayrılıyor. Tepedeki ağır makineli roketin geldiÄŸi yöne kutular dolusu mermi yaÄŸdırırken askerler çevredeki evlere dalıyor. Metruk bir binaya giriyoruz. YaÅŸlı adam elindeki gaz lambasıyla çömelmiÅŸ. ‘‘No, no’’ diye bağırıyor. Askerler bir bez parçasıyla ayrılmış odaya girip hemen çıkıyorlar. Hafifçe bakıyorum. Kadınlar ve çocuklar yatıyor. YaÅŸlı adamın arkasındaki kapıdan genç bir çocuk çıkıyor ‘‘polis polis’’ diye bağırıyor. Kimlik kontrolünden sonra dışarı çıkıyoruz.RICH ASKERLÄ°K BÄ°TÄ°NCE TÃœRK HALISI Ä°THALATI YAPACAKParaşütlü aydınlatma fiÅŸekleriyle etraf pembe ve yeÅŸil renklerle aydınlanıyor. Palmiye aralarının arasında roketin geldiÄŸi yer taranıyor. Yoldan geçen araçtakilerden bazıları gözaltına alınıyor. Yeni devriyelere görev devredilip karargaha dönüyoruz. FotoÄŸrafçı Jeroen'la dalga geçen makinelinin başındaki Rich, ‘‘Ben de çok korktum. Dibimizden geçti ...tiÄŸimin roketi. BoÅŸversene, ben de ölebilirdim ama bir Hollandalının ölmesi beni teselli ederdi’’ diyor. Neden, diye soruyorum. ‘‘Amsterdam'da beni terk eden o fahiÅŸe yüzünden...’’ Rich'in amcası Türkiye'deki elçilikte anladığım kadarıyla mühim bir görevde. Askerden sonra Türkiye'den halı alıp Amerika'da satmayı düşünüyor. Roketli saldırıdan sonra muhabbet daha samimi hale geliyor. ÇAVUÅž TÄ°RADO UYARIYOR: BÖYLE KÄ°MSEYÄ° ÖLDÃœRDÃœN MÃœ DÄ°YE SORMAKübalı ÇavuÅŸ Tirado ‘‘Gazetecileri pek sevmiyorum. Ama bizimle aynı atmosferi yaÅŸadığınız için sizi sevdim. Vay kardeÅŸim’’ diyor. ‘‘Şimdiye kadar kimseyi öldürdün mü’’ diye soruyorum. Parmağıyla yukarıyı gösteriyor: ‘‘Bilemiyorum.’’ John (24) daha açık sözlü: ‘‘Bir kiÅŸi öldürdüm. Belki de daha fazla, ama niÅŸan alarak bir kiÅŸiyi öldürdüm.’’ Tirado beni kolumdan çekerek uyarıyor: ‘‘Böyle sert ÅŸekilde, kimseyi öldürdün mü, diye sorma... Buradaki insanların asla düşünmek istemedikleri, belki de unutmak istedikleri ÅŸeyi hatırlatıyorsun...’’İyi ama burada ne iÅŸleri var, bu deÄŸil mi iÅŸleri? Soru sordukça ortam geriliyor. Yanımıza gelen Sanchez ‘‘Vay kardeÅŸim’’ deyip ortalığı sakinleÅŸtiriyor.Â
button