Güncelleme Tarihi:
Tahliye olduktan sonra Mersin’e ziyarete gelen Hanefi Avcı, Park Cafe’de açıklamalarda bulundu. 12 Eylül döneminde sorgusuna katıldığı ve ve Devrimci Karargah davasında birlikte sanık olduğu Necdet Kılıç ve o dönemde işkence yaptığı söylenen Necati Emgilli’nin de eşlik ettiği Hanefi Avcı, meslekte ilk görev yerinin Mersin olduğunu hatırlattı. Avcı, "O dönemde burada sol daha hakimdi. Ben daha çok sol örgütlere karşı görev yapmıştım. Sol örgütlerin birçoğu beni ’Hasım’ seçmişlerdi. Şimdi kaderde onlarla aynı noktada buluşmak varmış. Bizi zorla aynı noktaya getirmişler diyelim. Daha doğrusu Türkiye için acınacak hale demek lazım" dedi.
"BU DAVA DELİ SAÇMASI"
Yargılandığı davada buradaki toplantıya önce ’Bir çatı parti kurulma çalışması var’ denildiğini belirten Hanefi Avcı, "SDP’liler çatı parti kurma çalışması yapıyor, Necdet de onlarla görüşüyor demişler. Bulanıklık yaratmışlar. Bu kadar basit bu kadar akla ziyan, bu kadar deli saçması aslına bakarsanız bu dava. Bu kadar kötü olmasına rağmen, bunları ciddi bir hukuk belgesi gibi, hem de mahkemelerde belge haline getirilmiş olması da çok anormal bir şey. İbret alınacak bir olay bizim açımızdan"diye konuştu. Davada birbirine benzemeyen 4-5 grubun bir torbaya koyulduğuna da dikkat çeken Avcı, şöyle konuştu:
"Hepsini bir grup gibi göstermişler. Bu gruptakilerin bir kısmı kendini devrimci olarak yorumluyor, bir kısmı mazisinde devrimci ama bu gün sosyalist ve demokratik kimlikleri var. Ama hepsinin bir solcu tarafı veya devrimci tarafı var. Galiba onlarla bir arada olmayacak bir benim. Farklı bir kimliğim var. O grupta da Necdet dışında başka kimseyi tanımıyorum. Hiçbiri ile bir irtibatım tanışıklığım yok. Hatta o grubun içerisinde özellikle kendilerini şiddet yanlısı tanımlayan insanlarda benimle ancak hesap sorma temelli bir araya gelir. O grubun bir tanesi, bana yönelik eylem yapacaktı 2009 yılında bana resmi tebligat yaptılar. ’Kendini koruman lazım’ dediler. Bu kadar absürt, garip, akla mantığa uygun olmayan bir bakış açısı var. Böyle anormallikler olacak ki, ülkede bir çok şeyi görsün."
"BİRÇOK KİŞİ YALNIŞ YAPTI"
Hanefi Avcı, Devrimci Karargah davasında birlikte yargılandığı Necdet Kılıç’ı geçmişte sorgulamasına da şöyle değerlendirdi: "Necdet’in meşhur bir kod ismi vardı. ’Haşmet’ yani böyle ismiyle cismiyle Tarsus’ta kurulan bir devrim mahkemesinin başkanı görünüyordu. Böyle bir isim sıfatı olunca unutmuyorsunuz. Ama biraz fazla abartılmıştı. Türkiye’nin içerisinde bulunduğu dönemin şartlarında birçok genç böyle şeylere saptı. Ben Necdet ve arkadaşlarını sorgulayan gruptaydım. O günlerde şiddet kullanarak, insanlara zarar vererek yanlış yaptık. Bu benim senin meselen değil. Yani bu bütün ülkenin güvenlik kuvvetlerin yaptığı yanlışlıklar. Yanlışlık tek taraflı değil, her yerde var bu ülkede 5-6 bin insan öldürüldü kör bir şiddetle öldürüldüler. Bu nedenle ’bu olayların tamamı yanlıştır’ demek lazım."
"KEŞKE ZAMANINDA YAPSALARDI"
Hanefi Avcı, ’Haliçte Yaşayan Simonlar’ adlı kitabının gelinen noktada cemaat soruşturmasına dahil edilmesini ise, "Tabi bu çok şeyi gösteriyor. Türkiye’de hukukun, devletin, sistemin hala yerli yerine oturmadığını gösteriyor. Eğer gerçekten hukuk gerçekten adalet yerli yerinde olsa bu kitap çıktığı günde bunlar kullanılması lazımdı. Ama o günün iklimi o günün siyaseti bunları kullandırmadığı için içerisindeki her şey yanlış kabul edildi. Ama şimdi bakıyorsun, 5 yıl sonra iklim değişince delil olarak kullanıyor. Keşke tabi gönül ister ki savcılık ve devletin soruşturmaya bakanları zamanında yapsalardı. Devlet bu kadar yıpranmazdı, toplum bu kadar gerilmezdi. Hükümet-Cemaat sorununun hala belli bir süre devam edeceği epey sıkıntı yaratacağını gösteriyor"diye değerlendirdi.
"HUKUK YERİNE OTURAMIYOR"
Meslek hayatım da en uzun çalıştığı bölgenin Güneydoğu olduğunu anlatan Avcı, asıl görevin Diyarbakır olmasına rağmen, bütün bölgeyi sürekli dolaştığını, kendince gördüğü, bildiği sorunları da analiz ettiğini dile getirdi. Avcı, şöyle konuştu: "Türkiye’de Güneydoğu sorununu haletmezseniz hiçbir sorunu halledemiyorsunuz. Türkiye’de hukuk yerine oturamıyor. Terörle mücadele sistemi kurulamıyor, devlet demokrasiye tam giremiyor. Güneydoğu’da artan şiddet buna engel. İster Kürt sorunu, ister Güneydoğu sorunu, ne derseniz deyin. Bu sorun çözülmeden Türkiye’nin diğer sorunları da çözülmüyor. Ancak sorun giderek katmerleşiyor, hatta kötüleşiyor. Muhatap karşınızdaki kimse Abdullah Öcalan, Kandil, BDP, hepsi dahil bunun içerisinde. Oradaki sorunun var olduğunu, dağdaki insanların niye çıktığını kabul etmediğiniz zaman bunu çözemezsiniz. O açıdan bu sorunun çözümü için konunun sahipleriyle konuşulması lazım. Bu sorun çözülmedikçe hiçbir şey yapamayacağımıza inanmamız lazım. Yani ’Gemileri yakmak’ tabiri derler ya, bunun bence hem ülke içindeki hem ülke dışındaki şartlarda en uygun ortam. Herkesin bu olaya cesaret verip, büyük adımlar atılması lazım, bunun çok daha hızlı olması gerek geç bile kalmıştır."