Oluşturulma Tarihi: Kasım 12, 2001 00:00
Hamilelik ve doğuma ilişkin batıl inançlar, günümüzde de devam ediyor. Hamile kadının karnı 'sivri' olursa ya da 'tatlılara' aşererse erkek, karnı 'yuvarlak' ise veya 'ekşili ve acılı' yiyeceklere aşeriyorsa kız çocuk doğuracağına inanılıyor. 'www.bebek.com' adlı siteden derlediği bilgilere göre, halk arasında, "hamilenin karnı yuvarlak olursa kız, sivri olursa erkek çocuk doğurur" şeklindeki inanç "en yaygın inançlar" arasında yer alırken, kadının hamileliği sırasında baktığı, yediği, içtiği ve yaptıkları ile doğacak bebek arasında gizemli bir bağ kuruluyor. "Bebeğin anne karnında ilk kıpırdadığı an kadın kime bakarsa doğuracağı bebeğin ona benzeyeceği" inancı da oldukça yaygın. Böylece annenin, hamilelik döneminde bebeğinin güzel, çirkin, iyi huylu, inatçı gibi özellikleri kazanmasında aracı rolü olduğuna inanılıyor. Hamilenin yedikleriyle ilişkilendirilen durumlar da söz konusu. Özellikle aşerme döneminde doğacak çocuğun cinsiyetini belirleyeceğineinanılan yiyecekler, ekşi ve tatlı olmak üzere iki gruba ayrılıyor. Ekşili, acılı yiyecekler kız, tatlı yiyecekler de erkek bebekle eş tutuluyor.     TARİHTEKİ KOLAY DOĞUM MUSKALARI     Doğumun kolay olmasını sağlamak için hala muska ve tılsımlardan medet umulurken, doğum sırasında 'kilit açma', 'örgülü saçları çözme', 'dilenciye sabun verme' gibi adetler de sürüyor. Eski Mısır`da 'hamile kadın bedenli, suaygırı başlı doğum tanrısı' Thoeris`in heykelciğinin, doğuran kadınlara uğur getirdiğine inanılırken, Asur ve Babil`de 'Filistin`in rüzgar cini, rüzgar cinlerinin kralı Hanbi`nin oğlu, korkunç yüzlü, dört kanatlı, kuş ayaklı, hayvan pençeli ve
akrep kuyruklu Pazuzzu' heykelciÄŸi hamilelerin koruyucusuydu. Eski Ä°talya`da, evren, insan, uterus ve fötusu simgeleyen, çok güzel bir ÅŸekilde stilize edilmiÅŸ bronz muskaya, Ä°skandinavya`da da Ä°sveç`in bereket ve doÄŸum tanrısı Frey`in heykeline inanılırken, heykelcik, dom sırasında boyuna asılıyor ya da avuç içinde tutuluyordu. Japon kadınları ise kolay doÄŸum yapabilmek için 'Koyasugai' adlı deniz kabuÄŸunu avuçlarında tutarken, 'Koyasugai' Japonca kolay doÄŸumanlamına geliyor. Tarih boyunca, doÄŸudan batıya en yaygın kullanılan doÄŸum muskası Aetites (Kartal Taşı) idi. Eski Roma`dan beri gelen bir diÄŸer inanış da hamileye kocasının yün kuÅŸağının sarılması. Bu inanış, Anadolu`da halen devam ediyor. Ayrıca, içinde okunmuÅŸ kağıtların olduÄŸu üçgen ÅŸeklinde katlanmış muskalara da rastlanıyor.        FATMA ANA`NIN ELÄ°...    Tüm dünyada ve Anadolu`da, tarihte ve günümüzde de yaygın olarak 'Fatma Ana`nın Eli' kullanılıyor. Suya atılınca ÅŸiÅŸip açılan, ele benzeyen bir bitki kökü olan 'Fatma Ana`nın Eli', doÄŸum sırasında suya konuyor, ÅŸiÅŸip açıldıkça doÄŸum kanalının da açılacağına inanılıyor. Bu arada 'Azize Margareth kuÅŸakları' ve 'St. Joseph`in 7 Düğümlü Ä°pi' de kolay doÄŸum muskaları arasında yer alıyor. Anadolu`da ayrıca, doÄŸum sırasında 'kilit açma', 'örgülü saçları çözme', 'dilenciye sabun verme' gibi inanışlar da devam ederken, doÄŸum sırasında bebeÄŸin rahimden sökülüp gelmesi için hamileyi sallamak, baÅŸ aÅŸağı çevirmek, kollarında tutup sarsmak gibi tehlikeli uygulamalara da rastlanılıyor.     LOÄžUSALIK VE GÖBEK BAÄžIHalk arasında 'LoÄŸusanın mezarı 40 gün açık kalır' sözüne inanılırken, 'nazar' ya da 'göz' deÄŸmesinden korunmak için anne ve bebeÄŸe nazarlık takılıyor, ev tütsülenip loÄŸusaya kurÅŸun dökülüyor. Bu dönemde özenle üstünde durulan konulardan biri ise 40 gün süreyle anne ve çocuÄŸun evden dışarı çıkarılmaması. Bunun yanı sıra aynı günlerde doÄŸum yapmış 2 annenin karşılaÅŸmamasına da özen gösterilir. Karşılaşırlarsa 'kırklarının karışacağına' ve loÄŸusaların kötü etkileneceÄŸine inanılıyor. LoÄŸusa döneminde anne ve çocuk için en büyük tehlikenin 'albastı' olduÄŸuna inanılırken, bunu önlemek için en yaygın uygulama kadının üzerinde kırmızı renk bulundurmak, loÄŸusa ÅŸerbetinin ve loÄŸusa ÅŸekerinin kırmızı renkli olması ya da annenin başına kırmızı renkli kurdele takılması. Bu arada, halk arasında, doÄŸan bebeÄŸin göbek bağına iliÅŸkin de inanışlar bulunuyor. Çocuk 'evcil' olsun diye göbek bağı dolap ya da sandık içine saklanırken, 'akıllı' olması için okul bahçesine, 'dindar' ve 'imanlı' olması için de cami bahçesine gömülüyor. Öte yandan, çocuÄŸa ad verme de Türk aile yaÅŸamında önemli bir gelenek. Bu nedenle 'ad koyma' törenleri yapılıyor. Yeni doÄŸan bir çocuk için 'akika' adı verilen kurban kesilmesi, inanışlar arasında yer alıyor. Halk arasında çocuÄŸun adı ile toplumsal ve bireysel kiÅŸiliÄŸi arasında gizemli bir baÄŸ olduÄŸuna inanılırken, birtakım adlar, gerek sözlük anlamları, gerekse daha önce o adı taşıyanların kiÅŸiliklerinden dolayısıyla 'kutsal' sayılıyor ve 'yaÅŸatıcı' olduklarına inanılıyor. Â
button