Tam 64 yıl sonra, yeni bir yüzyıla girerken, 550 sandalyenin bulunduğu mecliste aynı oran: 4.2.
2002 seçimlerine gelince: Daha da az olacak!
Parlamentolarındaki kadın milletvekili oranının yüzde 40'lara vardığı batıyı bir yana bırakalım: Ekvator'da bu oran yüzde 14.6, Polonya'da 13, Senegal'de 12.1, Tunus'ta 11.5...
CHP milletvekili adayı gazeteci-yazar Zeynep Göğüş: Aynı zamanda Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği'nin kurucu üyesi. İstanbul 1. bölgede, Kemal Derviş'li, Zülfü Livaneli'li, Ali Topuz'lu listenin, tam 13'üncü sırasında. ‘‘Eğer CHP 1. bölgede 1. parti olursa, eğer oyları o bölgede yüzde 40'ı geçerse, eğer üç parti barajı aşarsa’’ seçilecek! Listede ondan başka sadece iki kadın var ve sadece biri ilk beşte. CHP bu yıl 60 kentte kadın aday göstermemiş bile...
Bütün bunları sorduğumuz Zeynep Göğüş'le 1960 öncesi Türkiye'nin ilk gazeteci kooperatif evlerinin yapıldığı Esentepe'deki Gazeteciler Sitesi'nde, bir zamanlar Refik Halit Karay, Hıfzı Topuz, Sulhi Garan, Tarık Buğra, Ömer Sami Coşar, Halit Kıvanç, Sadun Tanju, Orhan Birgit, Necati Zincirkıran, Kadri Karabal gibi insanların komşu olduğu binadaki ofisinde görüştük. Burası ‘‘Yazarlar’’ ve ‘‘Sağlam Fikir’’ sokaklarının kesiştiği yerde, çocukluğunun bir bölümünün geçtiği ev. 1960'ta Demokrat Parti'nin kurduğu tahkikat encümenlerine karşı İsmet İnönü'nün yaptığı basın toplantısı metnini, Bülent Ecevit bu evde yazmış.
Görüştüğümüz gün çok mutluydu. Çünkü yıllardır üzerine yazdığı Bakü-Ceyhan projesi imzalanmış; onun da bu konudaki katkısı hatırlanmıştı. ‘‘AB'yi yazmaya da kimse konuşmazken başlamıştık, Bir Avrupa Rüyası'nda yazdıklarım gerçek olmaya başladı, inşallah AB'ye girdiğimizi de göreceğim’’ diyordu.
Listede sizden önceki 12 milletvekilinden sadece biri kadın. O 11 erkek politikacıdan neyiniz eksik?
- Hiçbir eksiğimiz yok tabii. Şu dönemde listede yer tartışması yapmak bana lüks geliyor. Ama bu tartışmayı seçimler bittikten sonra yapabiliriz. Zaten Genel Başkan Baykal, kadın meselesine daha ciddi ve duyarlı bir şekilde eğileceklerinin sözünü verdi. Ortada hata değilse bile aceleye gelen bir durum olduğunun parti de farkında. Türkiye bir ateş çemberinden geçiyor, ekonomik olarak düze çıkmak için istikrarlı bir hükümete ihtiyacımız var, bu nedenle bu tartışmayı bir sonraki döneme bırakmak daha doğru diye düşünüyorum.
Ama hep böyle olmaz mı zaten, daha ‘‘önemli’’ konular için hep kadınlar geri planda bırakılmaz mı?
- Bu seçimlerde, kadın meselesi hiçbir seçimde olmadığı kadar gündeme geldi. Toplumdan gelen bir talep var. Bundan üç
seçim öncesinde kadın adaylardan bahseden yazı yoktu gazetelerde, iki seçim önce daha fazlaydı.
Ama kadın milletvekili sayısı da giderek düştü!
- Doğru. Seçim sisteminin azizliğinden de kaynaklanan bir durum var. Baraj yüzde 5 olsaydı daha fazla kadın olacaktı mecliste. Şimdi korkum o ki cumhuriyet tarihinin en az kadın üyeli parlamentosuna doğru gidiyoruz. Utanç verici bir durum. Benim Zeynep Göğüş olarak görevim o listede yer almaya talip olmak. Liste yapmak değil. Doğru bir seçim yaptığımı düşünüyorum. Kadınlar bu ilk adımı atmakta cesaretsizler. Öyle bir şey var ki en kendine güvenen kadın bile bu adımı atamıyor, çünkü herhangi bir destekleme sistemi yok. Bütün Avrupa ülkelerinde olumlu ayrımcılık denilen, kadını politikaya teşvik eden sistemler uygulanıyor. Latin Amerika ülkelerinin hepsinde, Hindistan'da bile var. Türk kadınının bütün dünya kadınlarından üstün bir tarafı yok, Türk erkekleri de eşlerini Ankara'ya göndermeye hazır değil. Bu durumda, kadınlar talip olmuyorlar, o zaman kaderlerine razı olsunlar demek, bir kere dünyayı takip etmemek demek.
Ka-Der kurucu üyesi olarak söyler misiniz, sadece teşvik mi edilmiyor kadınlar, yoksa tersine engelleniyor mu?
- Tabii engelleme var. Biz Ka-Der'i durduk yerde kurmadık. Mecliste kadın oranı Arap ülkelerindekinden geri. Önümüzdeki parlamentoda da böyle olacak. Şöyle düşünüyorlar: Canım parlamentoda kadına ne gerek var, biz kadınları da temsil etmiyor muyuz! Bu aynen kadınlara oy hakkı tartışılmasındaki tepki: Canım babanız, kocanız, abiniz oy veriyor ya, demişti bütün dünya erkekleri. Bu hakikaten cumhuriyetin kadın projesi adına çok önemli bir yenilgi. Bu yenilgiyi kabul etmeyip, değerli Oktay Ekşi'nin yaptığı gibi, bizde kadınlar akademik hayatta her yere gelebiliyorlar ama politikada bir yere gelememişlerse bu onların suçu, demekle olmuyor bu iş.
Ekşi'nin dediği gibi gerçekten kadınlar mücadele etmediği için mi?
- Tabii ki değil, partilerin kadın örgütlerinde şevkle çalışan kadınlar var. Ama erkek dayanışma sistemleri kadınlar için geçerli değil. Biraz da tevazuyu aşma sorunu var. Ben kendi içimde tevazuyu aşabilseydim listedeki sıram da farklı olabilirdi. Yani biz erkeklerin yöntemlerini kullanmıyoruz.
Bir kadın aday olmaya kalkınca, bir erkeğin önüne çıkmayan neleri aşması gerekiyor?
- Bunu bana CHP Kadın Kolları Başkanı Güldal Okuducu söylemişti: Partilerin ilçe merkezleri daha başta, mekan olarak kadını caydıran yerler. İçeri girdiğinizde sigara dumanı artı kadın tuvaleti bile yok! Kadınlar davet edildikleri bir yer hissine kapılmalılar ki orada daha fazla sayıda olabilsinler. Meclise girersem mücadele edeceğim. Giremezsem de artık gündeme geldi bunlar, geri dönüş olmayacak. Kadınların mecliste bu kadar az temsil edilmesinin savunulacak bir tarafı yok tabii. Yine olmazsa, bunun sonu kadın partisi kurmaya gider. İnşallah gerek kalmayacak. Sadece siyasetçi erkeklerin değil, siyasetçi kadınların da kızları parlamentoya girdiği, bir hamile kadın kürsüde yemin ettiği gün Türkiye'de çok şey değişmiş olacak.
İsveç'te Türk milletvekili adayı Sermin Özürküt'ün Sol Parti'den parlamentoya girmesi kesinleşti. Oradakiler bizimkileri geçecek galiba...
- Hollanda'da, Danimarka'da, Belçika'da var. Sormak lazım: Orada, iki üç milyonluk Türk nüfusunun olduğu yerlerde bizim kültürümüzden kadınlar parlamentoya giriyor da 70 milyonluk Türkiye'de niye giremiyorlar? Evet, bu gidişle Avrupa'daki Türk kadın parlamenter sayısı Türkiye'dekini geçecek.
Meclise girerseniz ‘‘bayan’’ milletvekili mi olacaksınız, kadın milletvekili mi?
- Kesinlikle kadın milletvekili! Öğrencilerime de ilk derste söylüyorum: Bayan kelimesi yasak! Bu,
magazin basınıyla birlikte 90'larda hayatımıza girdi. Benim lugatımda yok. Kadın demeye utandıkları için kullanıyorlar, sanki kadın aşağılık bir yaratık. Bay milletvekili diyor muyuz?
Babadan kıza geçen siyasi bilgiBabamın elinden tutup çamurların içine basarak köylerde dolaşma deneyimim var. Kurban kestirmemeyi başarmak gibi küçük başarılarım da. Politik bir aileden gelmemin bu adımı atmamda kolaylaştırıcı bir etkisi oldu. Zaten bilimsel olarak araştırıldığında da ortaya çıkmış ki, Türkiye'de kadını siyasete iten önemli etkenlerden biri politik aileden gelmesi. Babadan kıza aktarılan bir siyasi bilgi sözkonusu...
AVRUPA UZMANI GAZETECİİstanbul doğumlu Zeynep Göğüş, Rumeli ve Gaziantep kültürlerinin buluştuğu CHP'li bir aile ortamında büyüdü. Babası eski CHP'nin kurmaylarından Ali İhsan Göğüş. Ankara Koleji'nin ardından, Hür Brüksel Üniversitesi'nde Gazetecilik ve Sosyal İletişim okudu. Aynı üniversitede Yatırımların Yönlendirilmesi konusunda yüksek lisans yaptı. TRT, Akdeniz Haber Ajansı, Milliyet, Hürriyet, Sabah'ta muhabirlik, şeflik, müdürlük, yazarlık yaptı. Avrupa Birliği ve NATO konularında uzman. Televizyon Meslekleri, Bir Avrupa Rüyası, Devekuşunun Kredi Kartı, Kadınlar Olmadan Asla adlı kitapları yayımlandı. Oğluma Avrupa Mektupları bu ay sonu çıkıyor. Halen Tempo dergisinde yazıyor, Bilgi Üniversitesi'nde Küreselleşme ve Dünya Meseleleri dersi veriyor, AB ve iletişim alanında yönetim danışmanlığı yapıyor.
NEDEN POLİTİKAYA GİRDİ?99 seçimlerindeki yenilgiden sonra hemen gidip CHP'ye üye oldum. Meclisinde CHP'nin olmadığı bir Türkiye güvenli bir yer gibi gelmedi bana. Ailecek konuşmaya başladığımızda önce Halk Partili'yim, sonra da Fenerbahçeli'yim diyen fanatik bir tarafımız var. Türkiye çok riskli bir dönemden geçtiği için sorumluluk duygusuyla buna kalkıştım. Bir de siyasete katabileceğim bir şeyler olduğunu düşünüyorum.
BENİ LAHMACUN YERKEN GÖREBİLİRSİNİZPolitikada tarz değiştirmekten sözeden Göğüş'e politikaya girenlerin hemen hepsinin, tersine geleneksel tarzı benimsediğini -İsmail Cem'in bile gözleme, dürüm yerken görüntülendiğini- hatırlatıyoruz. ‘‘Peşinen söyleyeyim, ben lahmacunu çok seviyorum, beni her zaman lahmacun, dürüm yerken görebilirsiniz! Ama Türkiye böyle, hiçbir ülkede bu kadar
yemek yiyen politikacı fotoğrafı yayımlanmıyor’’ diyor. Peki aristokrat gazeteci sınıfından biri olarak halkla nasıl kaynaşacak? ‘‘Basının milli takımında oynardım, bu doğru değil!’’
NASIL BİR POLİTİKACI OLACAK?Daha çok soru soran, sorgulayan, hesap soran, derinlemesine araştırma yapabilen, küreselle yereli biraraya getiren, projeler üzerinde çalışabilen bir politikacı. Siyaset yapmak değil üretmek istiyorum, mesela AB'ye bizim kültürümüzü götürmek. Siyasetçilerin kükreyerek konuştukları bir platforma ben bir heyecan getirmek istiyorum. Sloganım: Şikayetten vazgeçtim, değiştireceğim.