Güncelleme Tarihi:
Olay büyük bir şaşkınlık yarattı, çünkü daha önce böyle bir şey olmamıştı. Bunun, Türk diplomatlarına ve temsilcilerine karşı büyük bir terör dalgasının ilk salvosu olduğunu kimse düşünmedi. Olay bir “çılgınlık” olarak kapatılmak istendi. Ancak ardından gelen ve 15 yıl süren terör kampanyasının korkunç bilançosu, Amerika’nın en güzel sayfiye yerinde işlenen bu cinayeti 20. Yüzyıl’ın en önemli suikastlarından biri olarak tarihe geçirdi.
Aslında ne olmuştu? 77 yaşında yaşlı bir adam biri 30 yaşında olan iki genç diplomatı niçin öldürmüştü? Onlara ölüm tuzağını nasıl hazırlamıştı? Mahkemede kendisini nasıl savunmuştu? En büyük destekçileri kimlerdi? Suikasttan birkaç hafta önce niçin Erivan, Beyrut ve İstanbul’a uğramıştı? Gerçek amacı neydi? Bu soruların pek çoğu cevapsız kaldı. Tarihin akışını değiştiren bu olay zamanla unutuldu.
Öldürülen iki diplomattan Bahadır Demir’in arkadaşı olan Haluk Şahin yakın tarihlerde gizliliği kaldırılan FBI raporlarından, uzun süre erişilemeyen mahkeme
1973’teki suikasttan hemen sonra Amerikan Federal polisi FBI, Soğuk Savaş’ın duyarlıkları ile, 60 ajanı görevlendirmiş, katil Yanıkyan ile ilgili her türlü bilginin toplanmasını istemişti. Bu çaba çerçevesinde her taşın altına bakılmış ve ortaya yaklaşık 1000 sayfalık bir bilgi birikimi çıkmıştı. Ancak, saklı kalan bu birikime, ancak son zamanlarda, Amerikan bilgi edinme yasasından yararlanılarak erişilebildi. O raporlardan ortaya çıkan Yanıkyan portresi çok şaşırtıcıydı ve bazılarınca “aziz”leştirilmiş olan “büyük insan” Yanıkyan portresine hiç benzemiyordu. Yanıkyan’ın kendisiyle ilgili olarak verdiği bilgilerin çoğunun yalan olduğu anlaşılıyordu. Ne oluyordu? Talat Paşa’nın katili Soğomon Tehliryan’dan sonra yeni bir sahtekarlık mı söz konusuydu?
Santa Barbara’yı çok iyi tanıyan Haluk Şahin, gizliliği kalkmış FBI raporlarını, mahkeme tutanaklarını ve diğer bulguları titizlikle inceledi. Arkadaşı Bahadır’ın İstanbul’un Bebek semtinden Ankara’da Mülkiye’ye uzanan öyküsünü izledi, onu ve Mehmet Baydar’uı tanıyanlarla görüştü. İlk suikastın iki kurbanının bir istatistik” olarak değil, “insan” olarak hatırlanması için çaba gösterdi. Ortaya bir dedektif romanı gibi okunan akıcı bir öykü çıktı.
Gürgen Yanıkyan cinayet günü beyaz bir bere giymişti. Haluk Şahin bu kitap üzerinde çalışırken, uzun yıllar sonra bir başka beyaz bereli tarafından, ama aynı nefret sisinin içinden çıkarak öldürdüğü arkadaşı Hrant Dink’i hiç aklından çıkarmadı. Bu kitabı “ortak acı” anlayışı ve tüm yalanlara karşı çıkmanın bir gazetecilik görevi olduğu bilinciyle yazdı.