Halkın sansürü bilme ihtiyacı Başbakan’ın özel hayatından önemli

Güncelleme Tarihi:

Halkın sansürü bilme ihtiyacı Başbakan’ın özel hayatından önemli
Oluşturulma Tarihi: Mart 02, 2014 01:49

New York Times’ın, internet yasasını onaylayarak Türkiye’de demokrasiye son darbeyi de Cumhurbaşkanı Gül’ün vurduğunu söyleyen o başyazıyı basmasından saatler önce gazetenin yayın yönetmeni Jill Abramson ile birlikteydik. Haberden ötürü kapısını çalan öfkeli devletler arasında henüz Türkiye’nin olmadığını söyleyen Abramson: “Halkın, Başbakan’ın medyayı sansürlemeye çalıştığını bilme hakkı var”

Haberin Devamı

Abramson, yönetiminde olduğu Knight Wallace bursu çerçevesinde Türkiye’ye gelen çoğunluğu Amerikalı yaklaşık 30 gazeteciyle buluşmak için İstanbul’daydı. Pera Palas’taki odasında sabahın epey erken bir saatinde çatallı bir sesle karşıladı beni. Tepebaşı’ndan Eminönü’ne kadar gidip döndüğü sabah yürüyüşünü yeni tamamlamış, gazetelerini okuyordu. Kısık sesinin nedeni ne sabah mahmurluğu, ne de üşütmeydi. İstanbul’dan önceki durağı Mısır’da biraz fazla ucuz sigara içmişti o kadar. “Kahire’deki hava kirliliği de cabası” diye ekledi.
Bir önceki akşam Orhan Pamuk’un Cihangir’deki evine yaptığı ziyaretin etkisini henüz üzerinden atamamıştı. Pamuk’un evinden seyrettiği Boğaz’la Haliç’in kavuştuğu tarihi yarımadanın da üzerine mücevher gibi oturduğu manzara nefesini kesmişti. Bir yandan Pamuk’un edebi yaratıcılığına methiyeler düzerken, bir yandan da “Demek o kitapları orada yazıyor. Ben öyle bir manzara karşısında hayatta konsantre olup yazı falan yazamazdım” diye homurdandı.

Haberin Devamı

Abramson, Türkiye’de her gün bir başkası sızdırılan tapelerden haberdar. En çok kafasını kurcalayan ise Başbakan Erdoğan’ın HaberTürk yöneticisi Mehmet Fatih Saraç’a nasıl talimat verdiğini dinlediği o meşhur konuşma. Şaşırdığı, Başbakan’ın sansür çabası değil. Zira kendisi de dünyanın en kudretli gazetelerinden birinin tepesindeki isim olarak liderlerden telefon almaya alışık. Ancak bu tür müdahalelere boyun eğmeyi kabul edilmez buluyor.

Halkın sansürü bilme ihtiyacı Başbakan’ın özel hayatından önemli


Türk hükümetinin iç siyasette yabancı basını da sık sık malzeme yaptığını hatırlatıyorum. New York Times bugüne kadar Başbakan Erdoğan’ın ismen ‘dış mihrak’ ilan ettiği yabancı medya arasına girmiş değil. Öte yanda CNN, BBC ve Wall Street Journal’ın maruz kaldığı sıfatları sayıyorum, Abramson gülümsüyor. “Bize de iki laf çaksa ne olur ki” gibi müstehzi bir ifade yakalıyorum yüzünde. Sohbet sonunda onu Masumiyet Müzesi’ne bırakıyorum. Knight Wallace bursiyerleriyle birlikte AK Parti İl Teşkilatı’nı ziyaret etmek yerine Pamuk’un dünyasında gezinmeyi tercih ediyor.

Haberin Devamı

Sansürün ucu bazen bize de dokunur

ABD’de basın özgürlüğü açısından durum son zamanlarda nasıl?
-ABD’de demokrasinin sıhhati, hükümeti hesap verebilir kılacak özgür bir basının olmasına bağlıdır. Benim ülkemi kuranların düşüncesinin kalbinde bu prensip vardı. Bu, genel anlamda uzun yıllardır ABD’de işleyen bir yaklaşım oldu. Ama son zamanlarda kendi ülkemde de bu alanda bazı kaygılarım var. Basının özgür ve bağımsız çalışmaları hükümetimiz tarafından kısıtlanmaya çalışılıyor. Ucu New York Times muhabirlerine de dokunan bazı sızdırmalarla ilgili cezai soruşturmalar var. Evet, belki ABD’de bir gazetenin bir haberi basmasını engelleyemezsiniz ama yayımlandıktan sonra hayatını zorlaştırmaya çalışabilirsiniz. Eğer haberlerde hassas güvenlik meselelerini ilgilendiren unsurlar varsa, gazetecileri kaynaklarını açıklamaya zorlayabilirsiniz.

Hükümet kaygılarını teraziye koyarım


Böyle baskıların geleceğini bildiğiniz bir ortamda o tür bir haberi basıp basmamaya nasıl karar veriyorsunuz?
-ABD hükümeti benimle bir tartışma açıp, söz konusu haberi yayımlamamız durumunda hayatları riske atacağımızı ya da korkunç bir şey olacağını söylüyorsa, ‘pause’ düğmesine basıyorum. Hükümetin kaygılarını, halkın söz konusu haberi öğrenme ihtiyacına karşı teraziye koyup tartıyorum. Haberin temel unsurlarının ortaya konmasının halkın çıkarı açısından hayati olup olmadığını sorguluyorum. Bazen o kararı vermek çok zor oluyor ama çoğu örnekte halkın o bilgiyi alması gerektiği yönünde karar vermişimdir.
Yakın zamanda en çok hangi haberin kararını verirken zorlandınız?
-En zoru Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın (NSA) kanunsuz ve mahkeme kararı olmadan yaptığı dinlemelerle ilgili haberleri yayımlama kararıydı. O haberi yayımlamadan önce bir sene kadar elimizde tuttuk. O süreçte hükümet bize “Yayımlarsanız eliniz kana bulanacak”
diyordu. Bizim deşifre edeceğimiz istihbarat programlarının hayat kurtardığını savunuyorlardı.

Başbakan’ın sansürünü bilmek halkın hakkı

Türkiye’de Başbakan Erdoğan’ın medya yöneticileri ile özel konuşmaları sızdırıldı. Bu sızdırmalar özel hayatın ihlali mi değil mi? Sizce halkın bunları öğrenmesi şart mı?
-Bence halkın Başbakan’ın medyayı sansürlemek istediğini, yayınların içeriğine müdahale ettiğini öğrenmeye hakkı var. Bu kayıtların yayımlanması özel hayatının ihlali midir? Evet, belki öyledir. Ama böyle bir durumda halkın bunu öğrenme gerekliliği özel hayat ihlali meselesinden daha baskındır.
Sizin kapınızı da dünyanın pek çok hükümetinin öfkeli isimleri çalıyor. Nasıl yönetiyorsunuz bu ilişkileri?
-Doğru. Pakistan, Çin gibi ülkelerle ilişkiyi yönetmek çok zor. Pakistan, muhabirimiz Declan Walsh’ı ülkeden attı biliyorsunuz. Declan’ın ülkeye girişine yeniden izin vermeleri için şu anda Pakistan Başbakanı Navaz Şerif ile müzakere halindeyim. Çin’de ise başka bir dertle uğraşıyoruz. İçinden siyasi ailelerin ve yolsuzlukların geçtiği bir haberi yayımladığımız için Çin hükümeti ülkede wesitemize erişimi engelledi. Bana kalırsa New York Times’ın bu ülkelerden bildirmesi ülkelerin kendisinin de çıkarına. Bundan faydalanmak yerine ülkeden gazeteci kovmak ya da internet sitesi kapatmanın ancak tam tersi etkileri olur.

Türk hükümeti hiç kapımızı çalmadı

Türk hükümeti hiçbir habere tepkiyle kapınızı çaldı mı?
-Hayır hiç olmadı. Türk hükümetinden kimse bize o şekilde ulaşmaya çalışmadı. Hükümet ülke içi tartışmalar konusunda Batı basını eleştirel bir tavır sergileyince ‘dış mihrak’ söylemine sarılıyor. Bu tabii bilinçli, yanıltıcı tanımlama. Bahsettiğiniz kurumlarda çalışan bizler, hepimiz bağımsız gazetecileriz. Hiçbirimiz hükümet ajanı değiliz ya da devlet için çalışmıyoruz. Amerika’da yaşatmaya çalıştığımız bağımsız basın kavramını bütün dünyada uygulamaya çalışmaktan başka bir derdimiz olamaz. Bu bütün toplumların sıhhati için çok önemli. Bunu bıkmadan usanmadan hükümetlere anlatmaya çalışmaktan başka çaremiz yok.
Son soru: Muhabirlerinizin size Türkiye’ye ile ilgili haber satması zor mu?
-Kesinlikle değil. Türkiye çok önemli bir ülke.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!