Hakkakı bir sepet üzüm yakalattı

Güncelleme Tarihi:

Hakkakı bir sepet üzüm yakalattı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 2005 00:00

Ağaçtan el oyması eserleriyle tanınan bir hakkaktı. Sergi bile açmıştı. Seydişehir Meslek Yüksek Okulu’nda kütüphaneci olarak çalışıyor, 350 milyon liralık maaşıyla iki çoğuna ve eşine bakıyordu. Muhafazakar, içine dönük kişiliğiyle büyük saygı görüyordu çevresinde. Eylül ayında Seydişehir’de 10 milyar lirayla kaybolan bankacının peşine düşen polis, ustaca işlenmiş cinayeti ortaya çıkardığında karşısında zanlı olarak hattat Mustafa Buğdaycı’yı buldu. Su gibi harcanan paralar, Gürcü metres ve vahşice işlenmiş cinayetin bir araya geldiği tuhaf öykü hattatın çevresinde yarattığı izlenime o kadar uzaktı ki Seydişehir’de isyan çıktı.

Tarık Kışla (29), Tekirdağ-Keşanlı. Uludağ Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu. Birbuçuk yıldır Akbank Malkara Şubesi’nde çalışıyordu. 5 Eylül 2005’te Konya-Seydişehir’e, Meslek Yüksek Okulu öğrencilerinin harçlarını tahsil etme göreviyle gitti. Kışla, kasada biriken parayı Akbank Merkez Şubesi’ne her gün bildirecek ve toplanan paraları zırhlı araçla Konya’ya gönderecekti. Seydişehir Küçükkonak Oteli’nde kalmaya başladı.

Ciddi ve ağırbaşlıydı, dürüsttü. Daha önce de büyük miktardaki paraların sorumluluğunu almış, suiistimal etmemişti. Banka yönetimi bu nedenle onu Seydişehir’e göndermişti. Kışla, kendi halindeydi ve zorunlu haller dışında kimseyle diyalog kurmuyordu. 8.30’da evden işe, 18.30’da mesaisi bitince de eve gidiyordu. İşyerinde kimse telefon numarasını bilmiyordu. Özel hayatına çok dikkat ediyordu. Kız arkadaşı Tekirdağ’da yolunu bekliyordu. Titizdi. Aksatmaksızın meblağ hakkında bilgi veriyordu merkeze. En son 19 Eylül saat 18.00’de kasada 10 milyar 440 milyon lira para olduğunu bildirdi. O saatten sonra Tarık Kışla kuş olup uçtu sanki.

PARALARI ALIP KAÇTIĞINI SANDILAR

20 Eylül’de harç yatırmaya gelen öğrenciler, gün boyu odasının kilitli kapısının önünde uzun bir sıra oluşturdu, beyhude beklediler. Okul yönetimi, Küçükkonak Oteli’ni aradı. Tarık Kışla, önceki akşam otele hiç gitmemişti. Tüm özel eşyaları, nüfus cüzdanı ve ehliyeti de otel odasındaydı. Akbank Genel Müdürlüğü’ne haber verildi. Bir gün beklendi ve polis ile banka görevlileri nezaretinde kasanın bulunduğu oda ve odadaki kasa, çilingir yardımıyla açıldı. Kasada, Kışla’nın bildirdiği paradan eser yoktu. Görünüşe bakılırsa kapı ve kasa zorlanmadan, anahtarla açılmış; paralar alınmıştı. Tekirdağ başta olmak üzere gideceği tüm adreslere bakıldı. Yoktu. Cep telefonu da hep kapalıydı. ‘Görevi kötüye kullanmak’ suçundan aranmaya başladı. Ortak kanı, paraları alıp kaçtığı yönündeydi.

Aradan bir ay geçti. Konya Emniyeti Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet ve Gasp Masası, özel bir ekip kurdu, Seydişehir’e gönderdi. Bir başkomiser ve beş polis memurundan oluşan bu ekip, kayıp bankacının izini sürmeye başladı. İşe, üniversiteden başladı. Bankacıya ayrılan oda, yüksekokulun giriş katındaydı. Bu odanın tam karşısında okul kütüphanesi vardı. Bina girişindeki güvenlik görevlisi, gelenler öğrenciyse kimliklerini kontrol ediyor, değilse ziyaretçi defterine kaydediyordu. Dışarıdan birinin gelip de kasadaki parayı çalması pek mümkün görünmüyordu. Polis, okul personelinin isim listesi üzerinde tek tek araştırma yapmaya başladı.

BÜRO KOMŞUSU DİNDAR HAKKAK

Tarık Kışla’nın odasını, kasayı gözlemleyebilecek bir kişi üzerinde dikkatlerini yoğunlaştırdı polis: Tam karşısındaki odada, ayda 350 milyon lira asgari ücretle çalışan kütüphane görevlisi Mustafa Buğdaycı (44).

Polis, araştırmanın her aşamasında gizlilik esasına uydu. Rahat çalışmak için sorulara hep aynı cevabı verdi. ‘Paraları alıp kaybolan bankacıyı arıyoruz’ dedi. Otel çalışanlarından biri, bankacıya ilişkin bir ayrıntı hatırladı. Kaybolmadan önce otele bir sepet üzüm getirdiğini, ‘İşyerinden bir arkadaşın bağ evine gittik. Sağolsun kendisi iyi bir insan. Bunları da sizin için topladım’ dediğini anlattı.

Polis kilit ayrıntıyı yakalamıştı. İşyerinde bağ evi olan tek şahıs, Kütüphaneci Mustafa Buğdaycı’ydı. Özel ekip hemen takibe aldı. Buğdaycı, Alaylar Mahallesi’nde, fakir bir gecekonduda oturuyordu. Evli ve iki çocuk babasıydı. Seydişehir’de ünlü bir hakkaktı aynı zamanda. Dindar bir Müslüman olarak saygı görüyordu. İçe kapanıktı. İşine eski bir motosikletle gidip geliyordu. İlçe halkı gibi okul personeli de onu çok sevip sayıyordu. Belki de bu olayda şüphe çekmeyecek tek kişiydi.

YASAK AŞKI DAREJAN

Polis, kütüphaneciyi takip ederken bir sürpriziyle karşılaştı. Buğdaycı, genç bir kadınla buluşuyordu. Günübirlik buluşmaların ardından kadın, otogardan Antalya otobüsüne biniyordu. Bankacının kaybolmasından sonra dört kez Seydişehir’e gelmişti. Adı, Darejan Emir’di (35) ve Gürcistan uyrukluydu. Buğdaycı, yasak aşkına ‘Derya’ diyordu. Darejan, astronomi eğitimi almıştı, Emir soyadı ise Antalya’da formalite icabı evlendiği bir Türk’ten ödünçtü. Kütüphanecinin, sevgilisi Darejan’a son bir ayda milyarlarca lira harcadığı belirlendi. En son Seydişehir Postanesi’nden 400 milyon göndermişti. Darejan’a bankacı kaybolduktan sonra dört cep telefonu, buzdolabı, televizyon ve çamaşır makinesi ve altın gerdanlık da almıştı. Kütüphaneci bütün borçlarını da kapatmıştı.

Takip devam ediyordu. Mustafa Buğdaycı’nın mahallesindeki araştırma derinleşti. Polis, komşularla görüştü ve Kışla’ya ait mavi kapaklı bir Nokia cep telefonu görüp görmediklerini sordu. Bir mahalle sakini, bir ay önce kızının tarife uygun bir telefon bulduğunu söyleyerek, telefonu polislere teslim etti. Telefonun bulunduğu çöp konteynerinin 70 metre ilerisinde ise kütüphanecinin evi vardı.

Polis artık operasyona hazırdı. Önce Mustafa Buğdaycı’nın gecekondu evinde, ardından bağ evinde arama yapıldı. Hiçbir şey ele geçirilemedi. Üstelik evlerin bahçesinde üzüm değil, elma ağaçları vardı. Bankacı üzümleri nereden almıştı? Bir başka bağ evi olmalıydı.

Konya polisi, Antalya’ya bir ekip gönderdi. Darejan Emir, 26 Eylül’de Seydişehir’e getirildi. Eş zamanlı olarak Buğdaycı da Seydişehir’de yakalandı. Emir, Seydişehir’e geldiğinde kaldığı üzümlü bağ evini polislere gösterdi. Mustafa Buğdaycı her şeyi anlatmak zorundaydı artık.

GÖMDÜĞÜ YERE KÖPEK BAĞLADI

19 Eylül. Mustafa Buğdaycı, Tarık Kışla’ya mesai bitiminde bağ evine gideceğini söyledi. Eski garajda buluşmayı teklif etti. 18.30’da buluştular. Buğdaycı’nın motosikletiyle bağ evine gittiler. Çok büyük bahçesi olan bu ev, ilçeye hayli uzaktı. Kütüphaneci köpeklere ekmek verirken bankacı da ağaçlardan kopardığı elmaları yiyordu. Kütüphaneci arkadan yaklaştı, büyük bir kaya parçasıyla defalarca vurdu. Bankacı ölmüştü. Cebindeki anahtarları ve telefonunu aldıktan sonra gömdü. Ertesi sabah işyerine yarım saat erken gitti. Okulda güvenlik görevlisinden başka kimse yoktu. Bankacının odasını, ardından kasayı açarak paraları çaldı. Anahtarları okul bahçesine attı. 10 milyar 440 milyon lirayı gazete kağıdına sararak bürosundaki dolaba koydu. Hiç kimse kendisinden şüphelenmeyecekti. Bağ evine dönüp köpeğini cesedi gömdüğü yerdeki ağaca bağladı. Oradan geçenler, köpek havlayınca yolunu değiştirsin diye. Ancak Kışla’ya verdiği bir sepet üzümün bütün planlarını bozacağını düşünmemişti. Konya Cinayet Masası, 38 gündür kayıp olan bankacının olayını beş günde çözmüştü. Buğdaycı, itiraflarından sonra ‘Kasten adam öldürme ve gasp suçundan’ tutuklandı. Sevgilisi Darejan Emir ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!