Güncelleme Tarihi:
HSYK’NIN YAPISI DEĞİŞMELİ
“Biz yargıda, cemaatçi bir yapılanma istemiyoruz. Biz yargıda reisçi bir yapılanma istemiyoruz. Biz yargıda şucu ya da bucu bir yapılanma istemiyoruz. Türkiye’de ilk yapılacak şey, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısını uzlaşmayla değiştirmek, yargı üzerinde siyasi parti etkisini tamamen ortadan kaldırmak ve ardından layık olanın layık olduğu göreve gelmesi şeklinde tanımladığımız bir sistemi, hâkim tarafsızlığını, adil yargılamayı ve hâkimin hesap verebilirliğini de sağlayacak şekilde hep birlikte yazmak. Kaygımız, ‘cemaatçi yapılanmayı temizliyoruz’ iddiasıyla siyasi iktidara tam anlamıyla bağlı hale gelecek yeni bir yüksek yargının oluşturulacağıdır. Bu kaygımızı gidermenin yolu, içi boş sözler vermek, hamasi nutuklar atmak değildir. Bu kaygının giderilmesinin yolu HSYK’nın uzlaşmayla değiştirilerek 78 milyona güvence verir hale getirilmesidir.
KAPALI KAPILAR ARDINDA
Çok hızlı yapılan bir değişiklik. En büyük sakınca, bu hususların kapalı kapılar ardından ve bir yarış gibi yapılıyor olması. Milli iradeden her gün dem vuranlar, milli iradenin oluşumunu güvenceye alacak, bilinen en etkili yöntem olan yargıç güvencesini tartışmaya açmalıdırlar. Yapılan iyidir ya da kötüdür bunu konuşmuyorum. Ama yapılan toplumun tartışmasına, söz söylemesine açılmaksızın alelacele, ‘ben yaptım oldu’ zihniyetiyle ortaya bir şey çıkarmaktır. Bu yöntemle ne yapılırsa yapılsın, dünyanın en güzel düzenlemesi de yapılsa sakıncalıdır. YSK güvencesinin olmadığı konuşulmaya başlanırsa ülkede işte o artık bir Rusya tipi, bir Suriye tipi, bir Saddam’ın Irak’ı tipi bir başka modelin gelmesi anlamına geliyor.
KEŞKE BİR ŞEY DEMESEYDİ
(Yargıtay Başkanı’nın 12 yıl süre sınırlamasına tepkisi) Tasarıdaki tek eksikliği Yargıtay hâkimliklerinin 12 yılla sınırlanmasında bulmasını üzüntüyle karşılıyoruz. Keşke hiçbir şey demeseydi. Bir ülkede yüksek mahkemenin hâkimlerini, kuvvetler ayrılığı ilkesi olmasına rağmen yasama organı azledebiliyorsa o ülkenin yüksek hâkimleri yasama organına tabi kılınmıştır. Yasama organının da yürütmenin etkisinde olduğunu tartışmaya bile gerek yok. Kanunla yüksek hâkimlerin azli, Yargıtay ve Danıştay’ın doğrudan doğruya fiili gücü elinde tutan kişiye bağlanması anlamına gelir. Sadece Türkiye’de buna kafa yoranların değil, dünyada Türkiye ile ilgilenen herkesin kaygısı, bu yasa çıkıp yeniden atamalar yapıldığında Yargıtay ve Danıştay’ın yapısının Başbakan gibi yetki kullanan Cumhurbaşkanı tarafından şekillendirileceğidir.