Oluşturulma Tarihi: Ekim 27, 2010 00:00
Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP’nin türban konusunda samimi olmadığının ortaya çıktığını belirterek, türban sorununun çözümünün 2011’deki seçimler sonrasına kaldığını vurguladı. Erdoğan, “2011 seçimleri ve ardından başlatacağımız yeni Anayasa çalışmaları işte bu özgürlüklerin temel alınacağı bir süreç olacaktır. Bundan sonra hakem millettir” dedi.
Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında bu konuda özetle şunları söyledi:
Bedelini öder
Zamana bıraktığımız, Türkiye’nin demokratikleşmesiyle anlamsız hale geleceğini ve kendiliğinden çözüleceğine inandığımız bu konuyu Sayın Kılıçdaroğlu gündeme getirdi. CHP Genel Başkanı, başörtüsü sorununu, halk oylaması öncesinde bir istismar aracı olarak kullandıysa, eminim ki millet nezdinde bunun siyasi bedelini ödeyecektir. Ama eğer CHP Genel Başkanı, bu konuda samimiyse işte o zaman meydanlarda böyle bir vaatte bulunurken CHP zihniyetini, dikkate almadığı açıktır.
Sayın Kılıçdaroğlu hiçbir hazırlık, hiçbir istişare yapmadan, CHP’nin kadim geleneklerini, ideolojik kodlarını hiç hesaba katmadan bir vaatte bulunmuştur. Bugün de bu vaadinin altında ezilmiştir. Süreç, CHP tarafından başörtülü kızların umudunun istismar edildiği, aynı zamanda provokasyona açık bir süreç haline getirilmiştir. ‘CHP sonunda demokratikleşiyor mi?’ diye heyecanlanan CHP’lilerin dahi hevesleri kursağında kalmıştır. CHP makus talihine uygun bir şekilde demokrasinin ve milletin gerisine düşmüş, cumhuriyeti bir adım ileri taşıma onuruna kavuşamamıştır.
Özgürlükler konusunda en az AK Parti kadar açık fikirli olması gereken MHP, bir kez daha statükonun yanında yer almış, ülkücü camiayı ve tüm kamuoyunu hayal kılıklığına uğratmıştır. AK Parti yasaklarla mücadelesinde bir kez daha yalnız kalmıştır.
Seçimden sonra
2011 seçimleri ve ardından başlatacağımız yeni Anayasa çalışmaları, işte bu özgürlüklerin temel alınacağı bir süreç olacaktır. Altını çizerek ifade ediyorum; ne 2011 seçimleri ne de sonrasında başlatacağımız Anayasa çalışmaları belli sorunların, belli özgürlüklerin dikkate alınacağı değil, Türkiye’deki her sorunun her özgürlük meselesinin çözüm yoluna kavuşacağı süreç olacaktır.
Şu son birkaç ay içerisinde yaşananlar, kimin samimi, kimin de istismar peşinde olduğunu açıkça göstermiştir. Yaşananlar kimin sözünün arkasında olduğunu, kimin de verdiği sözler altında ezildiğini göstermiştir. Bundan sonra hakem millettir. Özgürlükler konusunda da yine son kararı millet verecek, son sözü millet söyleyecektir. Biz şimdilik bu noktada, bu meseleyi milletimizin takdirine havale ediyoruz. Siyasetin müdahalesi olmadan fiilen çözüm yoluna girmiş olması elbette umut vericidir.
Cumhuriyetin kuruluşundan nice zaman sonra ortaya çıkan, tarihine ve coğrafyasına yabancılaşmış zümrenin tamamen aksine Cumhuriyet, sözde elitler tarafından, yani seçkinlikleri kendilerinden menkul belli bir zümre tarafından değil bizzat bu millet tarafından, bu milletin tüm unsurları tarafından kurulmuştur.
Korku Cumhuriyeti
Cumhuriyeti korumak adına, bir korku cumhuriyeti oluşturdular. Tehlikede olan Cumhuriyet rejimi değil bu korkulardan nemalanan çevrelerin imtiyazları oldu. Bu ülkenin bürokratı, hakimi, savcısı, askeri, polisi ne kadar bu Cumhuriyetin sahibi ise bu ülkenin işçisi, köylüsü, esnafı, sanatkarı, sokaktaki vatandaşı da bu Cumhuriyetin en az o kadar sahibidir ve sevdalısıdır.
Pompalanan korkuların boş olduğunu milletçe hep beraber gördük. Bu Cumhuriyet, çıtkırıldım bir cumhuriyet değildir. Bu Cumhuriyet kökü mazide olan bir âtidir. Bu Cumhuriyet kökü derinlerde olan, büyük ve güçlü bir milletin kurduğu ve yaşattığı bir cumhuriyettir. Statükoyu muhafaza etmek, değişime direnmek, yasaklarda ısrar etmek, Cumhuriyetimize de bu aziz milletimize de yapılabilecek en büyük haksızlıktır.