Güncelleme Tarihi:
GENELKURMAY
TANKLARIN ÖNÜNDE İNSAN SELİ
Araçları, elektrik direklerini, ağaçları ezip geçiyordu koca demir yığınları. Gözümü vizörden ayırmadan deklanşöre basıyordum. Fotoğraf makinemin kaydettiği her bir kare, dehşet vesikasıydı. Bir grubu Çankaya Köşkü’ne doğru giden tankların bir bölümü de polis araçlarını ezip geçerek Genelkurmay Başkanlığı önüne doğru hareket etti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çağrısının ardından kalabalık bir anda katlanarak arttı.
Genelkurmay Başkanlığı önünde etraflarını kuşatan kalabalığı korkutmak için tanklar gürültülü sesleri ile ileri geri hareket ederken elleri bayraklı vatandaşlar, bedenlerini tankların koca cüssesine siper ediyordu. Nizamiyeden açılan ateşle onlarca insan yaralandı. Yanı başımdaki bir adam karnına aldığı mermi ile yere düştü, ölmüştü. Fotoğraflarıma yansıyan dehşet giderek artıyor, hayatımda ilk kez kendimi ölüme bu kadar yakın hissediyordum.
MECLİS
İLK BOMBA BAHÇEYE
Elimdeki fotoğrafları gazeteye ulaştırmanın bir yolunu ararken etrafında silahları ile polislerin nöbete durduğu ve kimseye geçit verilmeyen Meclis’e gittim. Kapıdaki polislerin gazeteci olarak beni tanımasıyla içeri girebildim. Vekillerin Genel Kurul salonunda olacağı aklımın ucundan bile geçmemişti.
Ama içeride Başkan İsmail Kahraman, CHP Grup Başkanvekili olan Özgür Özel, MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay ile her partiden az sayıda milletvekili ve bazı bakanlar vardı. Basın locasından salona inmeye çalışırken uçakların attığı ilk bomba Meclis bahçesine düştü. Muhalefet kulisinin yakınındaki bütün camlar, sıvalar, çerçeveler birkaç metre ötemde patlamıştı. Benimle birlikte orada duran yalnızca bir polis vardı. Patlamayla dışarı doğru koşarak bembeyaz toz bulutu içinden haykırıyordu, “Kimse var mı? Kimse var mı?”
HAYATIMIN EN BÜYÜK DEHŞETİ
Genel Kurul Salonu’na ulaştığımda ise vekiller, atılan bombaya hem tepki gösteriyor hem birlik mesajlarıyla darbeye karşı çıkıyordu. AK Parti, CHP, MHP iktidar muhalefet tüm vekiller Meclis çatısından yapılan yayınlarla vatandaşları darbeye karşı durmaya çağırıyordu. Dışarıdan gelen yoğun çatışma sesleri ve bombaların dehşeti içinde vekillerle birlikte bir süre sonra sığınağa indik. Ellerinde ağır silahlı polisler, sağa sola koşarken çatışma sesleri giderek artıyordu. Meclis ana binası bu kez jetler tarafından öylesine bombalandı ki şiddetle her yanı bir toz bulutu kapladı. Sabah gün ağarırken polislerin helikopter ateşi kesilmedi. O gün 40 saati aşkın süre eve gitmeden görev yaptım. Savaşlarda, çatışmalarda görev yapmıştım. Ama hayatımın en büyük dehşet gecesini kendi ülkemde yaşamıştım. 15 Temmuz gecesi ölüm, herkes için çok yakındı...
JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
TEM DAİRE BAŞKANI ASLAN’I KAFASINDAN VURDULAR
Darbeci Hainler, FETÖ’nün o dönem en güçlü olduğu Jandarma Genel Komutanlığı’nı ele geçirdi. Beştepe’nin tam karşısında olan Jandarma’da çoğu rütbeli 300 kişiyle kontrol sağlayan darbecilere, havadan da 2 helikopter destek verdi. TEM Daire Başkanı Turgut Aslan, hainler tarafından rehin alındı. Ankara genelinde kontrolün sağlanmasının ardından Özel Harekât Polisi, Jandarma Genel Komutanlığı’na operasyon başlattı. Yaklaşık 7 saat süren operasyonda, şiddetli çatışmalar yaşandı. Sabah 07.53’te kontrol sağlandı. 16 darbe girişimcisi ölürken 250’si sağ yakalandı.
ÖLDÜ DİYE BIRAKILDI
Sabaha karşı kaybedeceklerini anlayan darbeciler, Turgut Aslan ile korumasını karargâhın arka bahçesine çıkardı. Önce gözlerini açtılar, ardından kafalarını eğip, ikisini de başlarından vurdular. Koruma Hasan Gülhan şehit oldu, Aslan ise öldü sanılarak bırakıldı. Karargâhın darbecilerden temizlenmesinin ardından Aslan hastaneye kaldırıldı, 103 gün sonra komadan çıktı, beş ay sonra tam olarak gözlerini açabildi. Aslan, daha sonra yaptığı açıklamasında “15 Temmuz için FETÖ’nün ihanetine kanıt aranıyorsa kanıt benim” ifadelerini kullandı.