OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 05, 2000 00:00
"HAİN SELÜLİT"TEN KAT'İYYEN KORKMAM! Varlığını sürdürebilmesi bireylerin daha fazla tüketmesine bağlı olan kapitalist düzen tüketimi arttırmak için her gün yeni ihtiyaçlar ve bunları karşılayacak yeni ürünler yaratıyor. Kadınların çalışma hayatına girmesiyle birlikte harcayabilecekleri para da eskiye göre daha fazla olduğundan özellikle kadınlara yönelik ürünler sürekli artıp çeşitleniyor. Bunların bazılarının yaşamı gerçekten kolaylaştırdıkları doğru; teknolojik gelişmelerin insanlara daha iyi yaşam olanakları sağladığı da inkar edilemez; ama kimi zaman tüketim tanrısı çarkını döndürebilmek için birtakım yapay sorunlar da yaratıyor ki işte selülit de bunlardan biri. 30-40 yıl öncesinin kadın dergilerini veya gazetelerin kadın sayfalarını gözden geçirirseniz selülit diye bir soruna rastlayamazsınız. Şimdi selülit olarak adlandırılan oluşum elbette tarih boyu varolmuştu ama şimdiki gibi büyük bir sorun haline getirilmesi son birkaç on yılın eseridir. Daha önceleri 'kapiton' diye adlandırılıyor ve kimseye de pek dert olmuyordu, ta ki şarlatan bir Fransız estetisyeni buna selülit adını takana kadar. Aslında selülit(cellulitis) tıpta 'cildin bağ dokusunun bakteri enfeksiyonundan doğan akut iltihabı' anlamında kullanılıyor, yani bildiğimiz anlamda kullanılması tıbben pek de doğru sayılmaz. Ama artık bütün dillere bu şekilde yerleştiğinden geri dönüşü de neredeyse imkansız. 'Selülit sorunu' gittikçe o kadar abartılıyor ki günümüzde başlıbaşına bir endüstri haline geldi. Gün geçmiyor ki 'selülitle savaş' (medya bunu neredeyse verem, sıtma veya kuduzla savaş kadar ciddiye alıyor) için yeni bir ürün piyasaya sürülmesin. Çeşit çeşit kremler, haplar, masaj aletleri, cerrahi ve kozmetik yöntemler, 'selülit tedavisi' yapan güzellik enstitüleri konusunda istemediğimiz kadar bilgilendiriliyoruz, bunların reklamları sürekli gözümüze sokuluyor; selülit bağışlanmaz bir kusur olarak kabul ettirilmeye çalışılıyor; kadınlar selülitleri olduğu için kendilerini kusurlu ve suçlu hissetmeye zorlanıyor; 'selülitleriyle yakalanan' ünlü kadınlar
magazin basınınca 'rezil rüsva ediliyor'; 'selülitli' sözü kadınlar için aşağılayıcı anlamda kullanılıyor. Kadın üzerindeki baskı öyle güçlü ki özellikle deniz mevsimi yaklaştıkça kadınları bir panik sarıyor, selülitlerinden kurtulmak için çoğu da hiçbir işe yaramayan çeşitli kozmetiklere ve kendilerini 'uzman' olarak tanıtan birtakım şarlatanlara avuç dolusu paralar döküyorlar. Peki bütün bunlar neye yarıyor? Bedeninin bazı bölgelerinin daha ince, teninin daha pürüzsüz olması kadına ne kazandırıyor? Selüliti olmayan kadının kafası daha mı iyi çalışıyor, daha mı kolay iş buluyor ('presantabl bayan' eleman arıyanlar bile henüz 'selülit kontrolü' yapmaya cüret edemiyorlar), işinde daha mı başarılı oluyor, daha çok mu seviliyor (bir kadına sırf 'selülitsiz' diye aşık olan bir erkek gördünüz mü?), daha mı mutlu oluyor? Selülitli olup olmamanın bütün bunlarla hiçbir ilgisi yok elbette, manken, fotomodel,
film oyuncusu gibi vücudunu sergileyerek para kazananlar ve onları görüntüleyen fotoÄŸrafçı, kameraman ve modacılar dışında kadında selülit olup olmaması kimseyi ilgilendirmiyor; ki bu kadınların çoÄŸunun da selüliti olduÄŸu ve çeÅŸitli fotoÄŸraf hileleri ve rötuÅŸlarla gizlendiÄŸi de biliniyor. Sıradan kadınlar ise kendilerine model olarak sunulan bu hileli resimlere bakıp bakıp 'niye ben de böyle deÄŸilim?' diye kahroluyor; onlar gibi olma sevdasıyla birtakım acı verici iÅŸlemlere katlanıyor; zaman ve para harcıyor; hatta düpedüz saÄŸlığını tehlikeye atıyor (kimi cerrahi yöntemlerin yaÅŸamsal tehlike yarattığı bir gerçek ve bu operasyonlar sırasında yaÅŸamını kaybedenler de var). Oysa selülitin saÄŸlık açısından önemli bir risk yarattığını iddia eden yok. Tek sakıncası çağımızın kimi tanrılarınca estetik dışı ilan edilmiÅŸ ve tüketim toplumu insanlarının buna inandırılmış olması. Selülit denen ÅŸey kadın bünyesinin bir üretimi, çok genç yaÅŸtan baÅŸlayarak bütün yaÅŸantınızı, yiyip içtiklerinizi buna göre ayarlasanız bile önlemeniz olanaksız, er ya da geç başınıza gelecek, kurtulmak için hangi yöntemi denerseniz deneyin, kökten bir çözümü de yok, vücudunuz bunu yine üretiyor, aynı iÅŸlemleri ömür boyu tekrarlamak zorunda kalabilirsiniz... Vücudunuza elinizden geldiÄŸince iyi bakın ama birkaç fazla yaÄŸ hücresi yüzünden bütün hayatınızı zehir etmeye, onca sıkıntıya deÄŸer mi? Güzellik öyle santimlerle kilolarla ölçülecek bir kavram da deÄŸil. Kendinizi ne durumda iyi hissediyorsanız öyle güzelsiniz. Sizi bu yüzden beÄŸenmeyip eleÅŸtirenler, reddedenler, dışlayanlar olursa da aldırmayın, bu kafada olanlara ihtiyacınız var mı?.. Pazarlama oyunlarıyla size dayatılan ölçütleri kolayca kabullenmeyin. Sizden hiç de daha akıllı, bilgili, nitelikli olmayan insanların böylesine beyninizi yıkamasına ve bedeninizi kendi zevklerine göre biçimlendirmeye kalkmalarına izin vermeyin. Yoksa baÅŸka doyumsuzluklarınızı gizlemek için selüliti mi bahane ediyorsunuz?.. Kendinizle barışık olun, kendiniz olun, hiçkimseye benzemek zorunda deÄŸilsiniz. Gülnur SeyhanoÄŸlu - 5 Ocak 2000, ÇarÅŸamba Â
button