Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2000 00:00
Hadi ULUENGİNTitrek elleriyle asasına dayandı ve gözlerinden yaşlar akıtarak duaya başladı: ‘Ey Mesih, senin adına işlediğimiz günahlarımıza mağfiret eyle’!Papa 2. Yuhanna Pavlus'un pazar günkü tarihi ‘tövbe’sini kastediyorum... Tarihi, çünkü Katolik lider İsevi mazide ilk kez, Kilise kökenli suçları alenen kabullendi. Haçlı seferlerinden sömürgeci katliamlara ve engizisyon ateşlerinden Yahudi mezalimlerine, istavroz damgalı cürümler için özür diledi.Modern deyişle, Vatikan'daki Polonyalı ruhban ‘özeleştiri’ yaptı.* * *ASLINA bakarsanız, teolojide ‘mea culpa’ denilen bu ‘özeleştiri’ geleneği Hristiyanlığın ‘ilahi suç’ dürtüsünden kaynaklanır. Onun da kökeni Adem ve Havva'nın cennetten kovulmuş olmalarına uzanır.Sırtına kamçı vurunarak ‘istiğfar’ etmek ve papaz önünde diz çökerek günah çıkartmak İsevi kültürün ruhunda ve ibadetinde neredeyse ezelden beri vardır.Zaten, bugüne dek hiçbir papa, Yuhanna Pavlus'unki gibi net bir ‘mea culpa’ duyurmamış bile olsa, siyasetten edebiyata ve resimden felsefeye, yukarıdaki ‘tövbe kültürü’ haçlı alemi bütün tarih boyunca sonsuz derinden etkilemiştir.Hatta, çok çelişkili görünse de, söz konusu etki en zirveye din düşmanı komünizmde ulaşmıştır. Bolşevik örgütlerin ‘özeleştiri mekanizması’ özünde kilisedeki günah çıkartma işleminden başka bir şey değildir.Doğrusu, Lenin'in Simbirsk'de aldığı ilk İncil eğitimi ve Stalin'in Gürcü manastırda yaptığı papaz çömezliği boşa gitmemiştir.Her halükarda, ister Vatikan'daki 2. Yuhanna Pavlus'un, ister Kızıl Meydan'daki Vladimir İliç'in ağzından çıksın; ilahi ‘mea culpa’ ya da dünyevi özeleştiri Hıristiyan kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır.* * *DAHA önce yazdım, Sezar'ın hakkını vererek 20. yüzyılın en akıllı devlet adamlarından birisi olduğunu kabullenmeme rağmen, mürteci kişiliğinden ve gerici retoriğinden dolayı ben bu Papa Efendi'yi hiç sevmem !Üstelik, İsevi ‘mea culpa’dan değil ama Bolşevik ‘özeleştiri’den ağzım fena halde yandı ve bunun ne sahte bir riyakarlık olduğunu tecrübelerimle biliyorum, dolayısıyla 2. Yuhanna Pavlus'un Katoliklerin bugüne dek işlemiş olduğu suçlar için ‘özür dileyeceğini’ duydum ki, nevrim tam attı.Elimden gelse Aziz Petrus Katedrali'ne gidip çıngar çıkartacağım.Sonra, birden durdum... Mülahaza yürütmeye başladım...Yahu, gayet geç ve epey eksik olsa bile, inananların en yukarıdaki ruhban addettiği şahsın alenen ortaya çıkıp, ‘evet, şunu, şunu, şunu yaparak günaha girdik ve büyük cürüm işledik. Ey Rabb, şimdi senden af diliyoruz ve bir daha tekerrür etmeyeceğine dair söz veriyoruz’ demesinin neresi kötü ?Şu detaya inmedi, bu ayrıntıyı es geçti gibi ikincil eleştiriler hariç, suçu kabullenmek ve maziyle hesaplaşmak refleksi hiç küçümsenebilir mi ?Öz olarak ne benim, ne de başkasının böyle bir hakkı var !* * *VE daldan dala, bunları düşünürken birden, geçende 55. yılını kutlayan ‘Le Monde’ gazetesinin kendisi için yaptığı diğer bir suç duyurusunu hatırladım. Fransız ceride, geçmişte gizli bir ‘Üçüncü Dünyacılığa’ kapılarak Vietnam'daki, SSCB'deki, Kamboçya'daki kızıl totalitarizmi kısmen görmezden geldiğini; böylelikle de okuyucularını yanılttığını söyleyerek özür diliyordu.Şeytan dürttü ve aklıma, ‘
Atatürk’ü anlayan tek şef: Hitler' manşetleri atmış, sonra da bunları koleksiyon yayınından toz etmiş başka gazeteler geldi.O zaman, 2. Yuhanna Pavlus'un ‘mea culpa’ özeleştirisini manevi ahlak ve maddi etik çerçevesinde, tekrar ve kendimiz için değerlendirmeye karar verdim.Bir bayram gününde böyle bir değerlendirmeye öyle ihtiyacımız var ki...
button