Haberlerde son moda

Güncelleme Tarihi:

Haberlerde son moda
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 13, 1998 00:00

Haberin Devamı

Asıl işlevi haber vermek olan medya bir başka özellik daha kazandı. Artık kendisi de bir haber konusu. Son on yılda dünyada gazete satışlarının azalması, televizyon kanallarının başdöndürücü bir biçimde artması medyanın başlıca sorunları. Bir de buna ‘‘güvenilirlik sorunu’’ eklendi. ‘‘Medya gerçeği’’ ile ‘‘asıl gerçek’’ arasında bir uçurum olduğunu ileri süren aydınların eleştirilerinden söz etmiyoruz. Sektör ‘‘uydurma haber’’, ‘‘yanıltıcı haber’’ gibi sorunlarla uğraşıyor.

Bu durumda haberlerin hazırlanışı da bir haber konusu haline geldi. İngiltere'de yayınlanan ‘‘The Economist’’ Dergisi 7-10 Temmuz sayısında kapağını bu konuya ayırdı. Kapakta televizyon ekranında haberleri sunan bir palyaço var. Altında da ‘‘Şimdi haberleri sunuyoruz ’’ yazıyor.

Dergide haber anlayışının, 1990'larda nasıl değiştiği anlatılıyor. Değişim bilinçsiz değil. Bu konuda dünyaya öncülük eden Amerikan televizyonlarının bilinçli seçiminden kaynaklanıyor. İşte haberlerdeki kayış:

MODASI GEÇEN HABERLER

Bütün dünyada devlete, hükümete ve parlamentoya ilişkin ‘‘siyasi’’ haberler puan kaybediyor. Bugün Türkiye'de TBMM oturumlarını yalnız devlet televizyonu TRT veriyor ve fazla reyting aldığı söylenemez. Bakanların isimlerini bir çırpıda sayacak gazeteci sayısı bile fazla değil. Eskiden her yıl bütçe yasasının parlamentoda görüşülmesi medyanın yakından izlediği önemli bir olayken, bugün farkına bile varılmıyor. Bunda günümüzde siyasetin parlamento dışına taşması, bu kurumların eski gücünü kaybetmesi, örneğin bütçenin eski anlamını yitirmesi rol oynuyor. The Economist'in şu yorumu herhalde Türkiye için de geçerli: ‘‘Politikacılar halkı sıkıyor; haberlerin devlet tarafından kontrolü azaldıkça politikacıların da ekranlarda boy gösterme sıklığı azalıyor.’’ Yani artık politikacı, milletvekili, bakan olmak, bir ‘‘medya kişisi’’ olmak için yetmiyor!

Modası geçen bir başka haber türü, diplomatik ilişkileri, ülkelerarası sorunları ele alan haberler. Bu sadece Türkiye'ye özgü bir sorun değil. The Economist'in yaptığı tabloya bakacak olursak, ABD'nin en büyük üç televizyonu NBC, ABC ve CBS'in dış habere ayırdığı dakika sayısı Körfez Savaşı'ndan bu yana sürekli düşmüş: Bu televizyonlar 1991'de yaklaşık 4 bin dakika ayırdıkları dış haberlere, 1997'de en fazla 2000 dakika ayırmışlar.

Geçen yıl siyasi tarih açısından en önemli gelişmelerden biri NATO'nun genişletilmesiyken, bu görüşmeler sırasında dünya basını bambaşka konularla ilgilenmeyi tercih ediyordu. Örneğin, Başkan Clinton, Başbakan Tony Blair ile konuyu tartışmak için İngiltere'ye gittiğinde, bütün kamera ve objektifler iki liderin eşlerinin üzerine çevrilmişti. Hem Cherie Blair, hem de Hillary Clinton, açık mavi ipek elbiseler giymiş, inci kolyeler takmışlardı tesadüfen. İkisi de okumuş, zeki kadınlardı ama, kocalarının arkasında yer almayı seçmişlerdi. İşte bu türden, iki kadını karşılaştıran uzun uzun yazılarla doluydu gazeteler.

İNSAN UNSURLU HABERLER

Türkiye'de gazetecilerin ‘‘insan unsuru’’ dediği, dünya medyasında da ‘‘human interest’’ (insani ilgi) adının takıldığı haber türü, şu anda çok moda. 16 Ağustos 1977'de CBS'in haber bülteni, Panama Kanalı anlaşmasıyla başlamış. Ya ikinci haber? Elvis Presley'in ölümü! Günümüz televizyoncularının tüylerini diken diken edecek bir haber sıralaması. Bugün artık hiçbir anlaşma, bir ünlü kişinin ölüm haberinin önüne geçemez.

Gazeteciliğin başından beri var olan ‘‘adliye haberleri’’nin büyük bir ‘‘medya kampanyası’’na dönüşmesi için de belli formüller var. İşlenilen suçun toplumsal bir tartışmaya yol açması gerekiyor. Bunun Türkiye'de en iyi bilinen örneği Kumkapı cinayeti davasıydı. Bir kadının bir eğlence yerinde kendisine sarkıntılık eden bir erkeği bıçaklaması, sıradan bir cinayet olmayıp, kadın hakları ve eğlence hakkının tartışılmasını, tüketicilerin (okuyucu ve izleyici) taraf tutmasını sağlayan bir haberdi. Bu tür haberlerde ‘‘kadın’’ ve ‘‘cinsellik’’ unsurunun ön planda olması da gerekmiyor. Örneğin ABD'de bakmakla yükümlü olduğu küçük çocuğu öldürmekle suçlanan İngiliz dadı davasında, tartışılacak çok şey vardı: Kariyer sahibi kadınların çocuklarını dadılara teslim edip ihmal etmesi sorunu, İngiltere-ABD ilişkileri, yabancı ülkelere giden au-pair'lerin durumu vb.

‘‘İnsan unsurlu’’ haber, başka türlü kimsenin ilgisini çekmeyen siyasi sorunlara da dikkat çekiyor. Örneğin şu anda İngiltere'yi ayağa kaldıran Stephen Lawrence cinayeti davasında siyah bir gencin beş beyaz delikanlı tarafından öldürülmesi büyük bir ırkçılık tartışmasına yol açarak bir numaralı haber haline geldi.

Müslüm Gündüz-Fadime Şahin olayını düşünelim: Türkiye'de İslamcılık, ‘‘irtica’’, tarikat vb. gibi konular saf hallerinde tartışılıyor ama, ismi cismi, hikayesi olan birkaç kişinin etrafında dönen bu sıradan olay, kuşkusuz geçen yıl Türk medyasının en büyük ‘‘haberi’’ olarak tarihe geçti.

SİZE YARARLI HABERLER

Moda olan ikinci haber türü ise dünya basınında ‘‘kullanabileceğiniz haber’’ olarak adlandırılan, bizim ‘‘tüketici haberi’’ olarak Türkçe'ye çevirebileceğimiz haberler. Tüketim sözü eğitimden kişisel yatırıma, sağlıktan trafiğe, psikolojiden cinselliğe geniş bir alanı kapsıyor. Formülü NBC Haber Servisi'nden Andrew Lack bulmuş: Eğitim, vergi, sağlık, sağlık, sağlık! Türkiye'de yeni keşfedilen bir haber türü bu. 11 Temmuz tarihli Türk basınından örnekler: İçinizdeki gurmeyi keşfedin. Zihinsel tedavi. Tatilde evcil hayvanınızı ne yaparsınız? Şekeri egzersizle yenin. Yeni yerliler (otomobil) sırada bekliyor. Güvenlik şeridini boş bırakalım. TÖMER'den çocuklara taksitle kamp...

Batı basınında sağlığın özel bir önemi var. Fransız filozof Jean Baudrillard'ın dediği gibi çağdaş Batılı insan mümkün olduğu kadar uzun, sağlıklı, güzel, genç yaşamak, hatta mümkünse ölmemek tutkusuna kapılmış. New York Times Magazine'de, Amerikan tıp medyası üzerine çıkan bir yazı bu görüşü doğruluyor. Ülkenin en saygın iki tıp yayını, JAMA ve New England Journal of Medicine, artık genel medyanın ilgisini çekmek için ‘‘halk sağlığı’’ araştırmalarına önem veriyorlar. Bu tür araştırmaların en büyük gazetelerde manşet olması işten bile değil. Örneğin JAMA'nın ‘‘Balık tüketimi ani kalp ölümü riskini arttırıyor’’ araştırması The Boston Globe'un manşeti; New England Journal of Medicine'in ‘‘Günde iki mil yürümek 61-81 yaş arasındaki erkeklerde ölüm oranını indiriyor’’ başlıklı araştırması televizyon haber bültenlerinde birinci haber olmuş.

İki şoför, iki haber

1914'te Saraybosna'da Avusturya-Macaristan Veliahtı Franz Ferdinand bir otomobilde vurularak öldürüldü ve I. Dünya Savaşı başladı. 1997'de İngiltere eski Veliaht Prensesi Diana bir otomobilde duvara çarparak öldü ve hiçbir savaş başlamadı. İngiliz araştırmacı John Dodd, geçen yıl Arşidük'ün şoförü Leopold Lojka'nın izine düştü. Yaptığı araştırmalar sırasında suikastten sonra şoförle tek bir gazetecinin röportaj yapmayı akıl ettiğini keşfetti. Karel Janicek adlı bu gazetecinin yaptığı

söyleşide şoför Leopold Lojka, suikasti dakika dakika anlatıyordu. Araştırmacı John Dodd kendini tutamıyor, şöyle diyordu: ‘‘Bir de bugünleri düşünün! Böyle büyük bir suikast olsa, şoför kamera ve objektiflerin altında ezilmez miydi?’’ Nitekim, Diana kazasından sonra şoför Henri Paul, öldüğü halde Arşidük'ün şoföründen çok daha fazla ilgi uyandırdı medyada. Hayatı didik didik edildi, ailesinin yaşadığı küçük kente gidildi, sayısız röportaj ve hayat öyküsü yayınlandı. İşte 83 yıl arayla medyanın farkı.

Cinayetin cazibesi

Cinayet haberleri tiraj arttırmada hiç yanıltmayan bir yöntem. İşte tarihten bir örnek. Eylül 1869'da Paris yakınlarında bir tarlada biri kadın beşi çocuk altı ceset çıkarılır. Bunlar, köyden Paris'e çalışmaya gelmiş çalışkan Kinck ailesine aittir. Önce babadan şüphelenilir, ama onun da cesedi bulunur. Sonra şüphe büyük oğula çevrilir. Ama onun da cesedi çıkar ortaya. Nihayet katil yakalanır. Troppmann adında, ailenin dostu olan yakışıklı bir gençtir bu. Büyük ihtimalle eşcinseldir. 1870'te idam edilir. Bu olayın ‘‘Le Petit Journal’’ gazetesi tarafından ele alınışı ise medya tarihine geçecek cinstendir. Cinayete önce iki, sonra üç, sonra dört sayfa ayrılır. 23 Eylül 1869'da 250 binlik satış yedinci ceset bulunduğunda 448 bine, sekizinci cesetle 467 bine yükselir. Katilin idam edildiği 15 Ocak 1870'te 594 bine çıkar. ‘‘Le Petit Journal’’, cesetlerin bulunduğu tarlanın bir planını verdiğinden pazar günleri Parisliler ellerinde gazete tarlalarda gezerler. Le Petit Journal o kadar başarı kazanır ki, rakipleri, gazetenin kazanç sağlamak için cinayetleri bizzat işlettirdiğini öne sürerler! (Başlangıcından Günümüze Medya Tarihi; Jean-Noel Jeanneney; çeviren Esra Atuk; Yapı Kredi Yayınları, 1997).






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!