Güncelleme Tarihi:
NATO ÜYELİĞİNDEN VAZGEÇMEYİZ
“Son dönemde NATO, Türkiye’nin güvenliği başta olmak üzere pek çok konuda kelimenin tam anlamıyla çuvallamış olsa da hâlâ bizim ve müttefiklerimiz için en önemli savunma işbirliği zemini olmayı sürdürüyor. Müttefik olduğumuz kimi devletler, ülkemize karşı asla bu kavramın lafsına ve ruhuna yakışmayacak tutumlar içerisinde bulunsa da dayanışmayı hâlâ değerli görüyoruz. Ne NATO üyeliğinden ne de müttefiklerimizden vazgeçme gibi bir niyetimiz yoktur.
Suriye ve Irak’ta üslenen DEAŞ, PKK, YPG, PYD örgütlerine mensup teröristlerin ülkemizi tehdit ve sınırlarımızı taciz ettikleri bir dönemde maalesef kimsenin samimi desteğini yanımızda bulamadık. Bizim bozguna uğrattığımız terör örgütünü müttefikimiz olan bir ülkenin etekleri altına sığınarak faaliyetlerini sürdürmesi ise bugün ayrı bir sorun olarak karşımızda duruyor. Münbiç’te bize verilen sözlerin tutulmaması sebebiyle ortaya çıkan demografik yapıya ve güvenliğe ilişkin kaygılar giderek artıyor.
MAKAS MAALESEF AÇIK
Türkiye olarak Fırat’ın doğusundan başlayıp Irak sınırına kadar bütün bu bölgede 450 km’lik hat boyunca en az 30 km derinliğine sahip bir güvenli bölge oluşturma teklifimizi, 2015 yılında Antalya’da gerçekleştirdiğimiz G-20 zirvesinde tüm liderlerle paylaştık. Her ne kadar herkes bu teklifi olumlu karşılamış olsa da maalesef kimse uygulama yönünde bir gayret ortaya koymadı. Şimdi aynı projeyi ABD ile birlikte konuşuyoruz. Gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bugüne kadar yaşanan gelişmeler güvenli bölge kavramı konusunda bizim söylediklerimizle, ABD’nin ifade ettiği arasındaki makasın maalesef çok açık olduğuna işaret ediyor. Gerçi müşterek harekât merkezinin kurulması, İHA ve helikopter uçuşları gibi bir takım müspet gelişmeler var. Ancak biz doğrudan kendi askerlerimizin güvenli bölgeyi kontrol etmesi dışında bir çözüme rıza gösteremeyiz. Çünkü biz bölgeyi sadece güvenli hale getirmekle kalmayacağız. Projemize destek verecek dostlarımızla birlikte burada inşa edeceğimiz yerleşim alanlarıyla ülkemizdeki ve Avrupa’daki Suriyeli kardeşlerimizden önemli bir bölümünü de kendi vatanlarına dönmesini sağlayacağız. Aksi takdirde 3 milyon 650 bin Suriyeli sığınmacıyı daha ne kadar yerlerinde tutabileceğimizi bilmiyoruz.
HAREKAT PLANIMIZ DEVREYE GİRER
Açık konuşuyorum, Fırat’ın doğusundaki tüm sınırlarımız boyunca kurulacak güvenli bölgeyle ilgili çok fazla zamanımız ve sabrımız yoktur. Birkaç hafta içinde askerlerimiz fiilen bu bölgeyi kontrol etmeye başlamazlarsa kendi harekat planlarımızı devreye almaktan başka çaremiz kalmayacaktır. Üç hafta sonra BM Genel Kurulu vesilesiyle gideceğimiz ABD’de yapacağımız temaslar bu bakımdan son fırsattır. Şayet bu tarihe kadar bizim arzu ettiğimiz güvenli bölge oluşumuna dair tatmin edici adım atılmazsa artık orada kendi işimize bakmaktan, kendi göbeğimizi kendimiz kesmekten başka çare görmüyoruz.
Hava savunma sistemi ihtiyaçlarımız için bizim açımızdan S-400 ile Patriot arasında bir fark yok. Ama Patriot satışı bize karşı bir baskı aracı haline getirilip ve bu şekilde güvenlik ihtiyaçlarımız zaafa uğratılmaya kalkılırsa, tercihimizi diğer sistemden yana kullanmaktan da çekinmeyiz. Nitekim de öyle yaptık...
Elimiz kolumuz bağlı şekilde başımıza gelecekleri herhalde bekleyecek halimiz yok. Şunu unutmayın biz Türk milletinin birer aziz evladıyız. Gereği neyse onu yapacağız?
BOYNUMUZUN BORCUDUR
Bir yandan yerli 5. nesil savaş uçağı projemizin geliştirme ve üretim sürecini hızlandırıyor bir yandan da alternatif tedarik yollarına bakıyoruz. Geçenlerde bir fuara katıldım Rusya’da. Rahatsız oldular. O fuara niye gitmişiz? Gideceğiz tabi. Nerede ne var? Arayacağız. Bakacağız. Bu uçak da olur, helikopter de olur. Bunun yanında sağlıkla ilgili uçaklar olur. Savunma sanayine yönelik ne varsa, her şey olur. Kimsenin bize, kendi şartlarını dayatarak, köşeye sıkıştırma ve dilediğini yaptırma hakkına sahip olmadığını tekrar ifade ediyorum. Bu milletin, şanlı tarihinin ve mücadele azminin sadakası dahi önüne konulan dayatmaları parçalayıp kendine yeni yollar açmaya yeter. Türkiye’yi üçüncü dünyanın şamar oğlanı ülkeleriyle karıştıranlar, şayet bugüne kadar yanıldıklarını anlamadılarsa, bundan sonra onlara bunu göstermek boynumuzun borcudur.
Aynı ittifak içinde olmak, Türkiye’nin savunma ihtiyaçlarını karşılamasını sağlayacak iş birliklerinin önünü açmakla olur. Türkiye kendisine bir adım gelene üç adım yaklaşmaktan asla geri durmaz. Ama kendisini kurduğu tuzaklara yuvarlamak için sahte bir müttefiklik maskesiyle oyalayanlara da eyvallah etmez. Fırat’ın doğusunda iki, üç hafta içinde belirlediğimiz şartlar dahilinde, askerlerimizle, fiilen bölgeyi oluşturmaya başlamazsak, varsın gerisini karşımızdakiler düşünsün.”
‘VİRA BİSMİLLAH’
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün gece Beykoz Poyrazköy’deki Balıkçı Barınağı’nda 2019-2020 su ürünleri av sezonu açılışını yaptı. Tören öncesi vatandaşlarla sohbet eden Erdoğan, sahnedeki Karadeniz halk oyunları ekibinin gösterisini izledi. Erdoğan konuşmasında ise şunları söyledi: “İnşallah bu geceden itibaren balıkçılarımız, vira bismillah diyerek denizlere açılacak. Sizlerin şahsında tüm balıkçı kardeşlerimize Mevla’dan bereketli ve başarılı bir sezon diliyorum. Siz balıkçılarımızın hasretle beklediği su ürünleri kanunundaki değişikliği, teknik düzeyde tamamladık. Meclisimizin açılmasıyla beraber, milletvekillerimiz gerekli yasa teklifini sunacaklardır.
Milyonlarca insanın rızık kapısı olan denizlerimiz göllerimiz ve okyanuslar maalesef çok ciddi tehdit altında. Her yıl on binlerce ton plastik atık, denizlerimize boca ediliyor. Kirlilik sadece insanlara değil, denizde yaşayan canlılara balıklara da, çok ciddi zararlar veriyor. Denizlerimizi korumak herkesten önce balıkçılarımızın görevidir. Kaçak, kuralsız avlananlara yönelik yaptırımı da ağırlaştıracağız.”