Güncelleme Tarihi:
Fransa'da işçi olarak çalışan Ersin Cansız, inanılmaz bir yöntemle soyuldu. Uçakla İstanbul'a gelen Cansız, otogara gitmek için taksi ararken, yanına yanaşan üniformalı bir polisin ‘‘İsterseniz sizi ben otomobilimle taşıyayım. Daha ucuza götürürüm’’ sözlerine kandı ve
3 milyarından oldu.
İşçi olarak çalıştığı Fransa'dan tam altı yıl sonra hasret gidermek için Türkiye'ye gelen Ersin Cansız, Atatürk Havalimanı'nda, uçaktan indikten kısa bir süre sonra akıllara durgunluk veren bir yöntemle soyuldu. İçinde 3 milyara yakın döviz, altın, pasaportları ve uçak biletleri bulunan çantası, 'Polis' diye bindiği bir kişinin aracından uçup giden Ersin Cansız, aynı soygun tezgahında başkalarının da canı yanmasın diye, başından geçenleri Hürriyet'e anlatı.
Fransa'nın Strasbourg şehrinde işçi olarak çalışan Ersin Cansız, 1992 yılından beri Türkiye'ye gelmemişti. Daha önceki gelişlerinde çok sıkıntı yaşamıştı. ‘‘Altı yılda düzen değişmiştir’’ diye uçağa atladı. 10 Ağustos günü 19.30'da Atatürk Havalimanı'nda kayınbiraderi Hayati Celepci ile kayınvalidesi Naciye Celepci memlekete ayak bastı.
TAKSİCİ POLİS
Yanındaki tüm para Fransız Frangıydı. Taksiciye vermek için döviz bozdurmak üzere Havalimanı'ndaki Garanti Bankası'na girdi. Bu sırada resmi giysili bir polis yanına yaklaştı. Ersin ansız, ‘‘Çantamdan dövizleri çıkartırken, dikkatle bana bakıyordu. Yanıma yaklaşıp nereye gideceğimi sordu. Otogara dedim. Trabzon'a gidecektik. Uçak bileti bulamamıştık. İstersem, bizi taksilerden daha ucuza götürebileceğini söyledi. Birazdan mesaisi bitiyormuş. Kendi aracı varmış. Güvendik, kabul ettik.’’
Hiç rahatsız olmadı Ersin Cansız.. Hatta, ‘‘İstanbul'da bir polisin yanımda olması beni rahatlattı’’ diyor.
LASTİK PATLADI
Sonrasını, Ersin Cansız'dan dinliyoruz:
‘‘Dış hatlardan iç hatlara geçtik. Biraz beklememizi söyleyip, ortadan kayboldu. Kısa bir süre sonra sivil giysileriyle yanımıza geldi. Saat 20.30 sıralarında, adının Ahmet Dinler olduğunu öğrendiğimiz polise ait 34 V 3662 plakalı Renault 9 otomobile bindik. Yola çıkmadan önce, ‘‘Çeviren olursa sakın polis olduğumu söylemeyin’’ diye tembih etti. Türkiye'de memurların az maaş aldığı için mesai sonrası başka işler yaptığını duymuştum. Hiç üstünde durmadım.’’
TEM otoyolundan Bayrampaşa'daki otogara doğru giden otomobilin, İkitelli yakınlarında lastiği patladı. Canı sıkıldı Ersin Cansız'ın. Doğru dürüst bir taksiye binmediği için hata mı ettiğini düşünüyordu. Baktı, polisin otomobilinde kriko yok. Yedek lastik sönük. Canı daha da sıkıldı.
Sürücü Ahmet Dinler, yoldan bir kamyonet çevirdi. Kriko ile anahtar istedi. Niyeti, lastiği söküp, en yakın yerde yaptırmaktı.
ESRARENGİZ OTOMOBİL
İşte o sırada poliin aracıyla, yardım için durdurulan kamyonet arasına, 34 RK 782 plakalı, kırmızı bir otomobil yanaştı. İçinde dört kadın ve iki çocuk vardı. Direksiyondaki kadın ısrarla bir şeyler söylüyor, garip hareketler yapıyordu.
Sürücü polis Ahmet Dinler'in, araca doğru gittiğini söyleyen Ersin Cansız, bir servet kaybettiği gelişmeleri şöyle anlatıyor:
‘‘Polis Ahmet Dinler, kadınların bulunduğu aracın yanına gitti. Telaşlı bir şeyler konuştular. Bu sırada palarımız, uçak biletleri, bazı mücevherlerin bulunduğu çantayı kucağında tutan kayınvalidem Naciye Celepçi, olayı merak edip araçtan indi. Çantayı da koltuğa bırakmış. Bu sırada kırmızı otomobilden inen iki kadın da yanıza geldi. Biri çevrede dolaşıyordu. Biri de ısrarla, yardıma ihtiyacımız olup olmadığını soruyordu. Polis Ahmet Dinler, bir süre kadınla konuştuktan sonra, bulunduğumuz aracın yanına geldi telaşla. İçeriden bir şey alıp yeniden kadınların yanına gitti. Bir süre daha konuştular. Sonra araç oradan ayrıldı. Daha Ahmet Dinler'e ne olduğunu sormaya fırsat bulamadan kayınvalidem 'Çanta, çanta çalınmış' diye bağırmaya başladı.’’
FAZLA TELAŞLANMADI
Çantanın kayboluğunu öğrenen Ahmet Dinler'in, polis olduğu halde fazla telaşlanmamısının o anda dikkatini çekmediğini söyleyen Ersin Cansız, ‘‘Karakola haber vereceğini söyleyip yarım saat ortadan kayboldu. Döndüğünde bir kez daha o aracın plakasını sordu. Plakayı söyledik. 'Galiba plakayı yanlış verdim' dedi. Sonra lastiği yaptırmaya gitti. Güvenli diye bindiğimiz polis otomobilinde, çantamızı kaybettik. Bir saatten fazla otobanda beklemek zorunda kaldık’’ dedi. Parası ve pasaportunun bulunduğu çanta kaybolunca, Trabzon'a gitmekten vazgeçti Ersin Cansız. Yenibosna'daki evine bavullarını bırakıp önce bölge karakoluna gitti. Daha sonra, Asayiş Şubesi, Yankesicilik ve Dolandırıcılık Bürosu'na başvurdu.
Bu güne kadar hiç bir bilgi alamadıklarını söyleyen Ersin Cansız, ‘‘Çantanın bulunmasını istiyoruz. Perişan olduk. Başımıza gelen herşeyin önceden planlandığına inanıyoruz. Biz yandık başkaları yanmasın' diyor.
Milyarlar umarken 700 milyonu gitti
Bir başka dolandırıcılık öyküsü de Manisa'da yaşandı. Manisa Köy Hizmetleri Müdürlüğü'nde bekçilik yapan Remzi Kayacan, Sayısal-Loto'dan 84 milyar kazandığını iddia eden Necati Erdoğan tarafından, 700 milyon lira dolandırıldı.
Geçen hafta Köy Hizmetleri Müdürlüğü'ne gelen Necati Erdoğan, tanıştığı bekçi Kayacan'a, İstanbul'dan Manisa'ya Kayıt Evrak Memuru olarak tayin edildiğini söyledi. Müdürü bekliyor gibi yapıp, gazetede sayısal loto sonuçlarına bakan Erdoğan, bir anda sevinç çığlıkları attı. Erdoğan, kuponunu bekçiye göstererek sayısal lotonun 8 Ağustos'ta çekilişinde büyük ikramiyeyi kazanan 4 kişiden birinin kendisi olduğunu söyledi. Daha sonra biranda durgunlaşan Erdoğan, Ankara'ya gitmesi gerektiğini, ancak yeterli parası olmadığını anlattı, ardından da bekçi Remzi Kayacan'dan yardım istedi. Borç para verirse, kazandığı ikramiyeden pay vermeyi vaadeden Erdoğan'a güvenen Kayacan, dolandırıcıyı kendi otomobiliyle İzmir'e götürdü.
Kayacan, 38 milyon lira vererek, kendisi ve Erdoğan için Ankara'ya uçak bileti aldı ve ikisi birlikte Ankara'ya gittiler. Erdoğan, bu arada kupona ortak olmasını teklif etti. Kayacan, hemen kabul etti. Erdoğan, Noter'den vekaletname çıkarılması gerektiğini söyledi ve birlikte Ankara 7. Noteri'ne gidip vekaletname hazırlattılar. Noterde işlemler sürerken, Erdoğan 84 milyarın binde 12'lik stopajı olduğunu ve 960 milyon lira ödemeleri gerektiğini söyledi.
Kayacan, Manisa'daki eşini ve ağabeyinin arayarak para istedi, gelen 600 milyon lirayı Erdoğan'a verdi. Parayı alan Erdoğan, Kayacan'a elindeki belgeleri, bankadan imzalatması gerektiğini söyledi, Notere gitmek üzere yanından ayrıldı. Kayacan, bankaya gittiğinde, acı gerçeği öğrendi. Bekçi, ‘‘Bankaya gittim ancak öyle bir imza istenilmediğini görünce notere döndüm. Necati Erdoğan gitmişti. Ulus'taki Sayısal Loto bayiine giderek kuponun 8 Ağustos 1998 tarihli haftaya ait olmadığını ve sahte olduğunu öğrendim. İstanbul'dan Manisa Köy Hizmetleri'ne atandığı da palavraymış. Gerçekleri öğrenince dünyam başıma yıkıldı. Zengin olmayı hayal ederken, eşime dostuma borçlandım’’ dedi.
Elinde vekaletname, sahte sayısal loto kuponu bulunan Remzi Kayacan, Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.