Güncelleme Tarihi:
Yalnızlık, artık tüm dünyayı etkileyen küresel bir sağlık sorunu haline dönüştü. Covid-19 pandemisinin ardından yeni bir pandemi olarak tanımlanan ‘yalnızlık eğilimi, Türkiye’de de özellikle gençler üzerinde etkisini sürdürüyor. Uzmanlar, yeni neslin sosyal becerilerinin zayıf olması nedeniyle ilişki kuramadığını belirtirken Psikiyatrist Tanju Sürmeli yalnızlığın neden olduğu çok daha büyük bir tehlikeye dikkat çekerek, çocuklarda madde bağımlılığı yaşının 11’e kadar düştüğünü söylüyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), geçtiğimiz yıl mevcut küresel tahminlere göre her 4 yetişkinden birinin yalnızlık yaşadığını açıkladı ve sosyal ilişkileri olmayan insanların erken ölüm riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtti. Ayrıca sosyal izolasyon ve yalnızlığın anksiyete, depresyon ve demansla da bağlantılı olduğunu internet sitesinde yayınlayan DSÖ, yalnızlığı küresel sağlık sorunu olarak ilan ederek bununla mücadele etmek için bir komisyon kurdu. Diğer yandan pandemi sonrası Harvard Üniversitesi’nde 950 Amerikan vatandaşıyla yapılan bir araştırma ise yetişkinlerin yüzde 36’sının, 18-25 yaş arası gençlerin de yüzde 61’inin ciddi bir yalnızlık yaşadığını ortaya koydu. Yeni bir pandemi olarak tanımlanan yalnızlığın Türkiye’de hayata nasıl yansıdığını uzmanlarla konuştuk. Psikiyatrist Tanju Sürmeli, ülkemizde de durumun çok farklı olmadığına dikkat çekerek şunları söyledi:
SOSYALLEŞME BEYNİ GELİŞTİRİYOR
Ayrıca gençlerin pandemi döneminde aileyle çok fazla zaman geçirmesi çatışmaların yaşanmasına yol açtı. Bu da onları daha fazla yalnızlığa itti ve depresif hissettirdi. Günümüzün aile yaşantısı da değişti. Ailelerin çocuklarının üstündeki görev ve sorumlukları farklılaştı ve bu da bir sorun yarattı. Ebeveynler, çocuklarından daha olgun davranmalarını beklerken özellikle ergenlikle ilgili hassasiyetleri çoğu zaman göz ardı etti. . Öte yandan beyin, fonksiyonlarını sürdürebilmek ve gelişmek için sosyalleşmeye ihtiyaç duyan bir organ.”
İLİŞKİ YÜRÜTMEDE SORUN YAŞIYORLAR
Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Eryılmaz ise gençler üzerinde yaptığı gözlemlerini şöyle anlattı:
KÜLTÜREL YAPI DA ÖNEMLİ
Türkiye’de ABD’deki kadar büyük bir yalnızlık olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Amerika, daha bireyci bir kültür yapısına sahip. Onlarda yalnız kalmak ve bununla başa çıkmak aslında toplum tarafından isteniyor. Fakat Türkiye’de durum pek böyle değil. Diğer yandan bireyci bakış açısı, gençlere sosyal becerilerini geliştirme konusunda sorumluluk yüklüyor. Türkiye’deki gençlerin ise böyle bir zorunluluğu yok çünkü aile bireyleri onları sosyalleşebilecekleri ortamlara maruz bırakıyor. Fakat genç nesil buna rağmen bu becerilerini geliştiremiyor. İlişkilerinde bencil bir yaklaşım sergiliyorlar. Bu neslin en önemli sorunu bu..”
DERİNLEMESİNE İLETİŞİM KURAMIYORLAR
Yalnızlığın tanımının günümüzde yeniden yapılması gerektiğini dile getiren Necmettin Erbakan Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurten Sargın da şöyle konuştu:
‘TRAVMATİK BİR NESİL’ ORTAYA ÇIKTI
Aileler de yalnızlaşmaya başladı. Bu değişimin önemli nedenlerinden biri de son yıllarda yaşanan teknolojik gelişmeler. Z kuşağı zaten dijital mecralardaki içeriklerin kısa süresi nedeniyle gerçek hayatlarını da hızlandırılmış bir şekilde yaşıyor. Derslerde bile 20 dakikada sıkılıyor çabucak bir sonuca ulaşmak istiyorlar. Ancak insan ilişkileri sabır, dinleme, sakinlik ve hoşgörü gibi özellikleri gerektiriyor. Bu ne yazık ki günümüz çocuklarında yok. Yaşadığımız pandemi de bu durumu tetikledi ve ‘travmatik bir nesil’ ortaya çıktı.”