Güncelleme Tarihi:
Harry Potter’in hikáyesi
ABD son günlerde Harry Potter adında küçük bir çocuğu konuşuyor.
Harry Potter, annesiyle babasını bir yaşındayken kaybetmiş.
Ona, kötü kalpli teyzesi ve eniştesi bakıyor.
Harry, teyzesinin evinde, merdiven altında, örümceklerle dolu küçük bir dolapta yaşıyor.
11 yaşına kadar doğum gününü hiç kutlamamış. Ayrıca iri yarı kuzeni Dudley'den sürekli dayak yiyor.
Günün birinde bir baykuş, Harry'ye küçük bir zarf getiriyor. Zarfın içindeki mektupta, Harry'nin daha önce hiç duymadığı bir okula kabul edildiği yazıyor. Okula kendi başvurmadığı için haliyle çok şaşırıyor Harry.
Teyzesinin ve eniştesinin tüm itirazlarına rağmen okula gitmeye karar veriyor ve macera böylece başlamış oluyor.
Bir dev sayesinde, doğa üstü güçleri olduğunu keşfeden Harry Potter, bu okulda binbir türlü sihirbazlık numarası öğreniyor, ejderhalarla karşılaşıyor ve onu bekleyen müthiş bir geleceğe yelken açıyor.
LİSTE BAŞI
İngiliz yazar J.K.Rowling'in Harry Potter üçlemesi, 2 haftadır The New York Times gazetesi, En Çok Satanlar listesinde 1 numara.
Üstelik çocuk kitapları arasında değil, büyükler listesinde.
Çünkü Harry'nin maceraları, 7'den 70'e, herkesi büyülemiş durumda.
HERKES OKUMALI
Geceleri, en az 5-10 sayfa okumadan uyayamam.
Ufacık bir gece lambasının aydınlattığı karanlığın içinde, yatağımda iyice büzülerek, kocaman yorganı boğazıma kadar çeker, bir elimde kitabım, bir elimde yeşil çay, tanımadığım insanların maceralarına dalar giderim.
Ama bazı kitaplar, öyle her gece 5-10 sayfa okunarak bırakılamaz.
Sizi öyle bir yakalar ki, sabaha kadar oturup mutlaka bitirmek istersiniz.
İşte Harry Potter üçlemesinin ilk kitabı, ‘‘Harry Potter ve Büyücünün Taşı’’ bunlardan biri.
Öyle sürükleyici, komik ve insanı ki, onu bırakıp uykuya dalmak, romanın kahramanı Harry'ye ihanet etmek gibi bir şey.
Her macerası sımsıcak sarıyor insanın içini.
Bu kitap, bir an önce Türkçe'ye çevrilmeli ve herkes okumalı.
Özellikle de yaşam ve iktidar mücadelesinden yüreği katılaşmış kişilerin mutlaka okumasını tavsiye ediyorum.
Katil sivrisinekler
Geçen gün New York'un kalbi Central Park'ı gösterdiler haberlerde. Bir baktım, kocaman gökdelenler arasında şehire nefes aldıran bu yemyeşil alan bomboş.
Her gün, özellikle de şu sıralar hava güzelken Joggerların koştuğu, insanların piknik yaptığı, çocukların gezdirildiği, köpeklerin oynadığı, Roller Blade'lilerin bin türlü cambazlık gösterisi sergiledikleri yer, bir hayalet parkı görünümünde.
İlk bakışta, yine bir cinayet işlendi sandım.
Çünkü orada yıllardır işlenen cinayetin, ırza geçmenin ve hırsızlığın haddi hesabı yok.
Neyse ki son zamanlarda, Belediye Başkanı Rudolph Giuliani'nin sert politikaları sayesinde, New York'un her tarafında şiddet olayları azaldı.
Parkın bomboş olmasının sebebi katil sivrisineklermiş.
Yanlış okumadınız. Katil sivrisinekler.
New York'un başı bu sivrisineklerle epeydir dertte. Encephalitis adlı ölümcül bir virüs taşıyan sinekler, son günlerde 4 kişinin ölümüne, en az dokuz kişinin de hastaneye kaldırılmasına neden oldu.
Bir arkadaşım, ‘‘ böyle şeylerin sadece üçüncü dünya ülkelerinde olduğunu sanırdık’’ diyor.
Televizyonlar alarma geçti, ‘‘evden çıkmayın, çıkarsanız uzun kollu t-shirt ve pantalon giyin’’ diye anons edip duruyor.
Katil sivrisineklere savaş açan belediye, ‘‘LET'S SPRAY’’ (Spreyleyelim) sloganıyla, sineklerin bulunduğu tahmin edilen her yeri, helikopterlerle ilaçlıyor.
Bu yerler arasında Central Park da var.
Bir yandan zehirli ilaç, bir yandan katil sivrisinekler...
Tabi haliyle kimse parka gitmeye cesaret edemiyor.
Görünüşe bakılırsa epey bir süre de gidemiyecekler.
Benim gitmeyeceğim kesin.