Güncelleme Tarihi:
En iyi yaz arkadaşları
Yazın kitap satışları düşer derler.
Nedendir anlamam.
Çünkü, insana daha çok vakit bırakan yaz ayları, kitap okumak için de ideal mevsim.
Kentte olsun, tatil yörelerinde olsun, eline güzel yazılmış bir kitap alıp da ilginç karakterlerin karmaşık dünyasına gömülüp gitmekten daha zevkli ne olabilir?
Düşünün ki bir yazar yıllarca uğraşıyor, kafasında bir hikaye oluşturuyor, karakterleri belirginleştiriyor, kitabın finalini buluyor, sonra aylarca, bazen yıllarca süren bir yazma serüvenine girişiyor.
Ve siz bir kitapçıya gidip, üç beş kuruş vererek, okumanız için bekleyen kitaplardan birini seçip, alıveriyorsunuz.
Kısacası yazarın işi zor, okurunki kolay.
Ben de bu kolaylıktan yararlanan bir okur olarak bu yaz okuduğum birkaç kitaptan söz etmek istiyorum.
BANA BENİ ANLAT!
Psikoloji kitapları giderek daha çok satılır oldu. Herkes kendisini daha iyi tanımak, kişiliğini daha derinden kavramak istiyor.
Psikoloji kitabı alan kişi, mutlaka kendisine ait ipuçları arıyor orada.
Bu açıdan bakınca, psikolojiyi edebiyatla birleştirip ilginç romanlar yazan Irvin Yalom'un uluslararası başarısına şaşmamak gerekiyor.
Yalom, Stanford Üniversitesi'nde psikoloji okutuyor.
Rus asıllı, Amerikalı bir bilim adamı.
Türkçe'ye de çevrilen ve büyük ilgi gören kitapları arasında en ilginç olanları, ‘‘Nietzche Ağladığında...’’ ve psikiyatri öyküleri anlattığı ‘‘Aşkın Celladı.’’
‘Nietzche Ağladığında’ adını taşıyan roman, Viyana entelektüel atmosferinde psikanalizin doğum sancılarını anlatıyor.
Kitabın kahramanları gerçek yaşamdan alınmış.
Alman felsefesinin ‘‘küpüne zarar veren keskin sirkesi’’ Friedrich Nietzche, onu kendisine kör kütük aşık eden Lou Salome, psikanalizin babası Sigmund Freud ve bunlar kadar tanınmamış olan Doktor Breuer.
Yalom gerçekten çok ilginç bir roman yazmış.
Elinizden bırakamıyorsunuz.
‘Aşkın Celladı’ndaki öyküler ise mutlaka gerçek yaşamdan alınmış oldukları izlenimi uyandırıyor.
Çünkü hiçbir sanatçının düşgücü, bu ilginç konuları ve kişileri yaratamaz.
SON VASİYET
Bir başka ilginç kitap da sıradışı İngiliz yazarı Oscar Wilde üzerine.
Peter Ackyroyd'un yazdığı kitap ‘‘Oscar Wilde'ın Son Vasiyeti’’ adını taşıyor.
Sözüm ona Wild'ın günlüğünü okuyorsunuz, ama bu günlük Wilde değil, Ackroyd tarafından yazılmış.
Kitabın müthiş başarısı da buradan kaynaklanıyor işte.
Ackroyd neredeyse kişilik değiştirerek Wilde olmuş ve bu müthiş zekánın, kimselere benzemeyen çarpıcı üslubunu ve düşünme biçimini tutturmuş.
Kitabı okurken yazarı unutuyor ve Wilde'ın size doğrudan doğruya seslendiği duygusuna kapılıyorsunuz.
Bazı sanatçılar zamanından erken doğdukları için büyük acılar çekiyor, acı içinde ölüyorlar.
Oscar Wilde da bunlardan biri.
Günümüzün İngilteresi'nde cinsel tercihleri farklı olan Elton John ‘‘sir’’ payesiyle ödüllendiriliyor.
Ama geçmişin püriten İngiltere'si Oscar Wilde'dan bu hoşgörüyü esirgedi. Onu bir cehennemde yaşattı, hapsetti, ülkeden kaçmak zorunda bıraktı.
Oscar Wilde bu gün yaşasaydı, çizgi dışı oluşuyla ününe ün katardı.
Oscar Wilde gibi sanatçıların son vasiyeti herhalde şöyle olmalı:
‘‘Siz siz olun, farklı insanları kendinize benzetmek için baskı yapmaya kalkmayın.’’
Not: Tomris Uyar'ın çevirisi de beklenebileceği gibi son derece başarılı.
Selahattin Duman’ın atası
Evde, yıllardır çok ilginç bir kitaptan söz ederlerdi:
Giovanni Papini'nin ‘‘Gog’’ adlı kitabından.
Bir türlü ele geçirip okuyamamıştım. Şimdi yeni baskısı yapılmış.
Bu çok ilginç eserin arka kapağında şöyle bir tanıtma yazısı yer alıyor: ‘‘Kuşkucu bir düşünceye, mücadeleci bir ruha sahip olan Giovanni Papini, Gog'ta yarattığı saf, cahil, dünyada olup bitenin nedenlerini arayan, öğrenmek için çırpınan bir Amerikalı milyarder tipi aracılığıyla her şeyin boşluğunu, bütün olanların hiçliğini ortaya koyuyor.’’
Kitaptaki mizah bana Selahattin Duman'ı hatırlattı.
İki yazarda da aynı çarpıcı gözlem yeteneği ve bunu baharatlı, sivri, tatlı-sert bir üslupla çeşnilendirme becerisi var.
İkisi de genellikle, kamuoyunun tanıdığı insanlar hakkında yazıyor.
Gog çok tatlı bir kitap.