GÜNEYDOĞU'DA 4 BİN KİLOMETRE

Güncelleme Tarihi:

GÜNEYDOĞUDA 4 BİN KİLOMETRE
Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 2008 07:56

Diyarbakır-Bismil-Batman-Midyat-İdil-Cizre-Kasrik Boğazı-Güçlükonak-Şırnak-Uludere-Şenoba-Habur-Çukurca-Hakkari-Yüksekova-Van... Bu isimler yıllardır dillerde. Çoğu kez "terörle" birlikte anılan bu coğrafyada 4 bin kilometre yol gittik. Günlerce kapı kapı dolaştık. Unutulmayacak olaylara, konuşmalara tanıklık ettik. Uzaklardan görülmeyen, ancak yakınına gidince yüze tokat gibi çarpan gerçekleri gördük. Birinci ağızlardan dinledik.

Haberin Devamı

Güneydoğu’da devletin valilerinden, DTP’lilere, belediye başkanlarına, sınıra sıfır köylerden, sokaklardaki gençlerden, esnafa, yaşlılara, emniyet müdürlerinden, bu ülkenin kahraman askerlerine, milli eğitim müdürlerinden, müftülere dek çok sayıda kişiyle konuştuk.

Gökyüzünü yırtarcasına yükselen dağlarda, Zap suyunun gürültüsünden başka bir şeyin duyulmadığı coğrafyalarda küçücük gözetleme kulübesinde, sızma olmasın diye aylarca sınırı bekleyen fedakar askerlerle sohbet ettik. Su olmadığı için altı aydır yıkanmayan çocukları gördük. Çaresizlik içinde onların orada büyümesini izleyen işsiz ailelerinin feryadını dinledik.

 İşte bu düşüncelerle bundan sonrasında sizi, son dönemlerde hazırlanan en detaylı güneydoğu raporu ile baş başa bırakıyoruz…

Haberin Devamı

Bakın, bu güneydoğu izlenimleri bakın bizi nerelere götürüyor…

GÜNEYDOĞUDA 4 BİN KİLOMETRE

CHP’nin Diyarbakır İl Başkanı Muzaffer Değer

DİYARBAKIR CHP İL BAŞKANI: ULUSALCILIK SONUMUZ OLDU

Ankara-Diyarbakır uçağından indikten sonra şehrin bakımsız kirli sokaklarından geçip, Diyarbakır’daki duraklarımızdan biri olan CHP İl Başkanı Muzaffer Değer’in yanına geliyoruz. Artık bakımsızlıktan dökülen il merkez binasından az bir vakit geçirdikten sonra, DHA’dan arkadaşımız Ferit Aslan ile birlikte Sanat Sokağında bir kahvehanede başkanla oturuyoruz. Arkamızdaki dükkanın ismi ise ‘Amed’. CHP bir zamanlar 1. parti olarak fırtına gibi estiği Diyarbakır’da son seçimde yüzde 5’i bile geçememiş. Bu sözlerin benzerlerini güneydoğuda bir çok CHP’liden duyduk. Ama en cesur çıkışlar Diyarbakır İl Başkanı  CHP’nin Diyarbakır İl Başkanı Muzaffer Değer'den geldi. Açık açık anlattı ve samimiyetle, gündeme oturacak gerçeklerle bakın neler söyledi:

‘Genel Başkanımız son genel kongrede önemli çıkışlarda bulundu. Kürtçe şarkılar bile çalındı. Ama bazı şeyleri açıkça anlatmak lazım. CHP’nin son dönemde ulusalcı kimliği ve devlet partisi görünümünü öne çıkarması bizim bölgede sonumuz oldu. Şimdi herkes CHP sağa kaydı diyor. Böyle olunca da oylarımız AKP’ye ve DTP’ye kaydı. Bölge insanının haklarını savunmak yerine onlardan uzaklaştık ve maalesef üstlenmemiz gereken rolü DTP’ye kaptırdık. Burada bazı cesur ve samimi adımlar atılmalı. Size bir şey söyleyeyim mi…CHP’nin bu hatalı politikaları yüzünden kimseye burada yaranamıyoruz. Devlete göre bölücü ve komünist, AKP seçmenine göre dinsiz, DTP’ye göre de hainiz. Aslında biz bunların hiçbiri değiliz. Diyarbakır’da son genel seçimlerde askeri birliğin sandığından bile 3. parti çıktık. O zaman ulusalcı CHP bu sandıkta neden 3.. İşte durum bu. Burada bizi kimse bir yere oturtamıyor.  Sağa kaydıkça ve ulusalcı söylemlerin şiddetini artırdıkça bölge bizden uzaklaşıyor. Seçimlerde, genel merkezden reklam pankartları istettik. ‘Vatanı Böldürtmeyeceğiz’ diye pankartlar geldi. Burada, ‘Biz size güvenmiyoruz’ diye bunu nasıl asarsınız? Bence, AKP burayı DTP’den alamaz. Çünkü, Başbakan’ın hiçbir şey yapmadan Diyarbakır’ı istiyorum’ sözleri burayı gerdi. Sadece yardımla olmaz. Şimdi, CHP olarak Sayın Baykal’ın yaptığı son Güneydoğu çıkışlarını bölgeye anlatmaya çalışıyoruz. Ama bu imaj kaybını gidermemiz zaman alacak. Bence, daha eskiden sadece iş ve aşla çözülebilecek sorun artık hem siyasi hem de sosyal adımlarla ortadan kaldırılabilir. Dağa çıkan gençlerin önemli olan çıkış yollarını kapamak. Bunu artık devletin görmesi lazım.’ Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Mehmet Kaya ise sivil toplum örgütleri (STÖ) ile birlikte Ankara’ya giderek Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve CHP Lideri Baykal ile görüşmüş. Erdoğan ile görüşmeleri Diyarbakır Baro Başkanı ile tartışmasından dolayı gergin geçmiş. Baykal için ise, kendinden beklenen cesur adımları atmasını umduklarını belirtiyor. Ama Mehmet Kaya, en çok Gül’den etkilenmiş

Haberin Devamı

GÜL YAKINDA GÜNEYDOĞU’DA

Gül onlara görüşmelerinde, ‘İleri çok hızlı gitmesek de olur. Ama önemli olan geri kalmamak’ demiş. Mehmet Kaya’nın söylediğine göre, Gül kendisine sunulan 20 maddelik rapor üzerinde şu an çalışıyor. Göreve geldiğinde ilk iş olarak bölgeye giden Cumhurbaşkanı Gül, yine aynı rota için hazırlık içinde. Bu nedenle de Köşk’te, Gül’ün bölgeye gitmesi yönünde planlama yapılıyor.

MHP KABUL ETMEMİŞ

MHP’ye de başvurmuşlar ama kendilerine Ankara’da genel merkez’den randevu yanıtı verilmemiş. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kaya sözlerine şöyle devam ediyor:

‘HERKES AKLINI BAŞINA ALSIN’

‘Başbakan, Kürt sorunu dediğinde bölgede muazzam bir umut oluşmuş ve herkes AKP hükümetinin bir adım atacağını düşünmüştü. Ancak sonradan ağız değiştirmesi bölge insanında bir hayal kırıklığı yarattı. Görüşmemiz de dahil, bu aralar Başbakan’ı bu bölge ile sürekli kızgın ve gergin görüyoruz. Bu çok yanlış. Bunlar aynı zamanda PKK’nın elini de güçlendiriyor. Bu iş artık çok kritik bir noktaya geldi.

Haberin Devamı

ADIM ATILMAZSA PKK İYİCE GÜÇLENECEK

Benim aldığım sinyaller, eğer hükümet 2 yıl içinde ekonomik ve siyasi açılımlar yapamazsa bundan güçlenen PKK doğrudan bölünmeyi savunan bir heyecanlı söylem dalgası başlatacak. Burada, biz herkesin aklını başına almasını istiyoruz. DTP’nin radikal söylemlerini de, Başbakan’ın Kürt sorunu olmadığını söyleyen tutumunu da tasvip etmiyoruz. 

AKP, SADECE DİN VE YARDIMLA DİYARBAKIR’I KAZANAMAZ

 Şunu söyleyeyim, eğer AKP sadece sosyal ekonomik yardım ve dini söylemle bir yere varacağını düşünüyorsa yanılıyor. Mutlaka Kürt sorunu konusunda da adımlar atmalı. Bölgede, geçen Nevruz olaylarında bir isyan provası yapıldığı endişemiz hakim. Bu çerçevede, müdahalelerde emniyet güçleri çok dikkat etmeli. Bir gencin gösterilerde kolunun kırılması her yerde olumsuz tepkilere yol açtı. Nevruz’u kutlayanla, provokatörü ayırt etmeyip herkese hücum ederseniz bir süre sonra anlamsız yere bir bütünleşmeye yol açıyorsunuz’

Haberin Devamı

 Diyarbakır eşrafından önemli bir isim ise şunları söylüyor: ‘Bakın size açıkça söyleyeyim. Bir küçük grup var. Ayrılma ve bir Kürt devleti rüyası içinde tehlikeli ve güdümlü bir söylem içindeler. Ama çok önemli bir grup da, sadece dil, kültürel ve anayasal haklarının peşinde. Devletin bunların arasına kalın bir çizgi çekip, kendine güvenip 2. gruba destek vermesi ve böylece radikalleri iyice marjinalize etmesi gerekiyor. Kazanım böylece çok büyük olur. Ilımları da yanınıza çekmiş olursunuz. Zamanında da, Kürtçe kasetler ve kurslar için yaygara kopmuştu. Sonra ne oldu, kurslar ilgisizlikten kapandı. Türkçe kasetlerin yanında Kürtçe kasetlere kimse rağbet etmedi. Bunlar yasaklandıkça tabu oluyor. Millet de daha da yasağa karşı bir istek oluşuyor. Bence, bu adımlar PKK’yı da radikalleri de bitirir.’

Haberin Devamı

KARŞILIKLI AÇMAZLAR

Diyarbakırlı bir işadamı böyle söylüyor ama devletin kentteki bazı önemli isimleri ise hatta Ankara’da konu ile ilgili kritik konumdakiler de, ‘Böyle söylendiğine bakmayın. Böyle böyle başlar Sonra da özgürlük ve ayrılma talepleri gelir. Taviz tavizi doğurur’ diyor.

Bu açı da onlara göre doğru. Çünkü, aynı sözleri batıda bir çok vatandaştan da duyuyoruz. Yani ortada ‘istekler-güven’ ekseninde içinden çıkılmaz muazzam bir açmaz var. Peki bu güven nasıl tesis edilecek?  Gerçekten bu isteklerin nerede duracağının garantisini kim verecek?

Bazıları, hatta, ‘Ne Kürtçe sorunu. Her yerde konuşuyorlar. Mahkemelerde bile kendilerine tercüman tutuluyor. Konu saptırılıyor’ iddiasında. Ama karşı taraf da, ‘beni Kürt olarak tanıyın’ ısrarında. İşte böyle olunca çıkmazın boğucu havası Güneydoğu’nun üstüne çöküyor.

Ama ne olursa olsun, onlarca kişi ile yaptığımız konuşmada, Güneydoğu’da zamanında karşılıklı bu güvensizlik ortamının tohumlarının şimdilerde değil ama özellikle 1984 ve sonrası kısa bir sürede atıldığını ve hala o dönem travmalarının devam ettiğini gözlemliyorsunuz.

Bu nedenle, burada artık yeni kafalara ihtiyaç var. Bunu aslında gerek sivil devlet gerek asker yaklaşımlarında bölgede genelde hissediyorsunuz. Ama bu gerçeği, aradaki genel iyi niyete ve politikalara istemeden zarar veren hareketlerde bulunabilecek bazı eğitimsiz genç personele de anlatmak hayati önemde.

O GÜVENLİK YETKİLİSİNİN DEDİKLERİ…

Mesela, şehirde görüştüğüm bir güvenlik yetkilisi şöyle ilginç bir tespitte bulunuyor: ‘En büyük Apo’ diye bağıran bir tanesinin yanına gittim. Tamam rahatladın mı, sen bağırınca, oldu mu Apo en büyük şimdi’ diye sordum. Utandı. Bunların bazıları içi boş şovlar da yapıyor ya da yaptırılıyor. Oyuna gelmemek lazım. Kadınları coplatmak için PKK ve teröristbaşı lehine bağırttırıyorlar. Orada işte tuzağa düşmemeli. Bu bağıranları sessizce izlediğimiz bir olaydan sonra gelip bizden taş attıkları için özür dileyenler bile olmuştu. Orada gaza gelen gençleri ayırt etmemiz onları küstürmemek açısından bence önemli. Hepsine hücum edince garip bir toplum psikolojisi ve tepkisi yaratıyorsunuz’

AŞIRILARI DEĞİL 7 MİLYON İNSANI KAZANMAK

GÜNEYDOĞUDA 4 BİN KİLOMETRE
Diyarbakır’a gidip Selim Amca’da yemek yememek olur mu…Vali Mutlu’nun ardından Selim Amca ile de sohbet ettik. Son olarak Erbil’e bir şube açmış ama Iraklılar onu dolandırmış. Şaka gibi ama doğru, Diyarbakır’a devlet ziyaret protokolünün mutlaka bir yerlerine Selim Amca da yemek başlığı konuluyor
Gösterilerde kaç kişi olursa olsun devletin gösterilerdeki binlerce kişiyi değil, bölgedeki 7 milyon insanı yanına çekme önceliklerini çok iyi değerlendirmesi gerekiyor.

 Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu da yıllarını bu bölgeye vermiş. Oldukça birikim sahibi ve geniş vizyon sahibi. Şimdi Başbakanlık Müsteşarı olan eski başarılı vali Efkan Ala sonrası boşluğu çok iyi doldurmuş. Vali Mutlu ile Diyarbakır’ın ünlü kaburgacısı Selim Amca’da yemek yedik.
 
Havalar ısındı. Şimdi endişe TSK’nın operasyonları ile ağır darbe alan PKK terör örgütünün son günlerde olduğu gibi eylemlere devam edip, kendini ispatlama içine girebileceği. Bir tez, yaklaşan yerel seçimler öncesi, zaten Diyarbakır’da dersane önünde bomba ile masum çocukları katlederek en radikalleri bile kızdıran PKK’nın pek o kadar da eylem yapmayacağı yönünde. Ama bir grup da, örgütün, ‘yıkılmadım ayaktayım’ mesajı vermek ve halkı daha da korkutma için kanlı saldırıları yurt çapında iyice arttıracağını savunuyor. Ancak bu noktada, TSK’nın başarılı harekatlarının terör örgütüne büyük darbeler vurarak hareket kabiliyetini önemli ölçüde kırdığı da üzerinde durulması gereken bir durum.

Diyarbakır’ın Valisi Hüseyin Avni Mutlu yetenekli ve vizyon sahibi bir vali. Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Yardımcılığı sırasında, bu bölgeye atamalarda valilerin en iyilerden seçildiğini bizzat bana ve Fatih Çekirge’ye söylemişti. Vali Mutlu da böyle bir isim. Son Nevruz kutlamalarına izin vermiş ve on binlerce insanın katıldığı gösterilerde bir kişinin burnu bile kanamamış. Güneydoğu’da Cizre, Van ve bazı yerlerde büyük olaylar çıkarken Diyarbakır şehir merkezinde kimseye bir şey olmamış. Hatta, DTP’li yöneticiler bile, karakol ve noktalara aşırılar saldırmasın diye buraların önünde nöbet beklemiş.

Diyarbakır Valisi Mutlu, bu konuda, örgüte harekatlarda vurulan darbeler ve alınan kapsamlı güvenlik tedbirleri sayesinde PKK’nın pek eylem yapamayacağı kanısında.

Bu seyahatte dikkat ettiğim noktalardan biri de, devletin bölgenin hala kangrenlerinden biri olan aşiretler aileler arası kan davalarını çözmek için seferber olması. Doğrusu çok da başarılı.

‘DEVLET KAN DAVASI TUZAĞINA DÜŞMEMELİ’

Ama, Vali Mutlu’nun da dikkat çektiği gibi, devletin, kendisi ile bölge insanı arasında kan davası çıkarmak için uğraşan provokatörlerin tuzağına düşmemesi de çok önemli. Çünkü bu konuda bazı hataların yapıldığı bir gerçek.

BÖLGEYE SOSYOLOGLAR ATANMALI
 
Yıllarca bölgede çeşitli kritik görevlerde bulunmuş Vali Hüseyin Avni Mutlu’nun bir önerisi de, toplumu çok iyi okuyabilecek sosyologların buralarla ile ilgili devletin zirvesine düzenli raporlar hazırlamaları. Çünkü, toplumsal analizler de bir çok şifrenin kırılmasına ayrıca Ankara’nın da sorunu daha net görmesine yardımcı olabilir.

DİYARBAKIRSPOR’A HALK SAHİP ÇIKMIYOR

Burada, bir noktanın da altını çizmek gerekiyor. Diyarbakırspor neredeyse Süper Lig’e çıkacaktı. Bu aynı zamanda büyük bir psikolojik destek olacaktı. Çok uğraşıldı ama olmadı. Ancak, bu süreç ve ödenekler yaratılması o kadar zor oldu ki, çıksa da zaten bir mucize gerçekleşecekti. Takımın yönetiminde olanlarla konuştuğunuzda, garip bir durum göze çarpıyor. Bol miktarda zengini olan Diyarbakır’da takıma destek için yüz önemli isme çağrıda bulunulmuş. Ciddi paraya ihtiyaç varmış. Futbolcular alacakları ödenmediği için play off maçlarına bile zor götürülüyormuş. Bu nedenle toplanacak para çok önemliymiş. Ama bu önde gelen 100 yerli isimden toplana toplana, 5 kişiden 10’ar bin ytl olmak üzere toplamda 70 bin ytl toplanabilmiş. Yani, devletin yetkililerinin seferber olduğu Diyarbakırspor için çoğu zenginden neredeyse beş kuruş bile yok. Böyle olunca da, hali vakti yerinde olan bölge zenginlerinin elini taşın altına sokmaması üzücü bir durum.

Şimdi de gelelim son dönemde Diyarbakır merkezli bir gelecek senaryosuna. Bu öylesine önemli bir konu ki, kimilerine göre Türkiye’nin kaderi ve PKK’nın bitişinin hızlandırılması ile doğrudan ilgili. Konu, Diyarbakır başta olmak üzere yerel seçimlerde ne olacağı.

DİYARBAKIR’DA YEREL SEÇİM SONUCU ÇOK ÖNEMLİ

Çok farklı değerlendirmeler yapılıyor. Doğu ve Güneydoğu’nun yüzde 95’inden fazlasında AKP ve DTP’den başka bir siyasi parti hemen hemen yok gibi. Genel seçim sonuçlarında DTP ile AKP genelde neredeyse başa baş. Son anda değişiklik olmaz ise, Mart 2009’a planlı yerel seçimlerinde de başka partilere şans verilmiyor. İşte düğüm de burada ortaya çıkıyor.

Bir değerlendirmeye göre, Başbakan’ında büyük önem verdiği Diyarbakır’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın alınması hayati derecede önemli. Asıl AKP için de değil. PKK’nın bitirilmesinde hem moral açısından, hem de devletin rahatlaması açısından. Böylece, halkın artık PKK’dan uzaklaşmak istediği tescillenecek. DTP’yi de beğenmediği ve Ankara’nın yanında yer almak istediği düşünülecek. Israrlarımıza rağmen bir türlü konuşmak istemeyen Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in de kale olarak değerlendirdiği bu şehirde, DTP’nin seçim kazanması ise tam tersi olarak görülüyor. Yani dolaylı olarak PKK’nın iyice güç kazanması. Böyle düşünenler çok.

AKP ÜZERİNE TEZLER

Bir teoriye göre-ki çok ilginç- laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olduğu gerekçesi ile kendisine dava açılan AKP’nin rolü herkes açısından çok hassas. Çünkü, AKP’nin Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu’da belediye başkanlıklarını kazanmasıyla PKK’nın bitirilmesi ve halkın tamamen kazanılması yolunda ciddi mesafe katedilecek. Oluşan psikolojik hava bölgede kullanılacak.

Yani, üniter yapının korunması ve terörün bitirilmesi ekseninde, laiklik karşıtı odak iddiasıyla kendisine dava açılan AKP’nin bu pozisyonu çok konuşuluyor. Fakat, mesela Diyarbakır merkezde son genel seçimde DTP 215 bin, AKP 190 bin civarında oy almış. Şimdi DTP taban kaybetmemek için din olgusu dahil tüm silahları kullanıyor. AKP de ağalar sisteminde feodal yapıdaki tüm güçlü isimleri yanına çekmeye çalışıyor. Ne olursa olsun, Diyarbakır ve paralelinde güneydoğu yerel seçimleri belki de Cumhuriyet tarihinin sonuçları açısından en çok merak edilen kritik seçimleri olacak.

DİYARBAKIR’DA BELEDİYE  BAŞKANLIĞI İÇİN HANGİ AKP’Lİ BAKANIN ADI GEÇİYOR?

AKP’den Diyarbakır’da Belediye Başkanlığı için adı geçenler var.
Bunların içinde en ilginci ve konuşulanı “bizim bölgenin çocuğu” denilen , Tarım Bakanı Mehdi Eker (Bismil doğumlu). AKP’den diğer isimler arasında, Abdurrahman Koç, Nihat Hatipoğlu ve Altan Tan var.

DTP’DE KRİZE DOĞRU

DTP’den Osman Baydemir gelecek seçimlerde yerini koruyacak gibi olsa da mesela eğer siyasi yasak problemi ile karşılaşmaz ise Hatip Dicle bile aday olabilir diyenler var. DTP’de genel seçimlerden bu yana dışarıdan dayatma adayların tabanda rahatsızlık yarattığını da göz ardı etmemek gerekli. Bu nedenle, DTP’de gerek Diyarbakır’da, gerekse diğer güçlü olduğu yerlerde aday belirleme konusunda hatırı sayılır çatlaklar meydana gelebilir. Bu da DTP’nin bir iç krize doğru sürüklendiği havasını veriyor.

DİYARBAKIR’DA DTP’LİLER

Diyarbakır’da DTP İl Başkanlığı kapısını çalıyoruz. 31 yaşında genç bir başkan Necdet Atalay karşılıyor. Daha önce Belediye Başkanı Baydemir’in sağ kolu olarak çalışmış. Dicle Üniversitesi mezunu makine mühendisi. Kısa süre oturduktan sonra yakındaki çay bahçelerinin olduğu Park-Orman’a gidiyoruz. Masada oturanlardan birilerinin yanına yaklaşıyoruz. ‘Evet, anlatın…sizi dinliyorum’ diyorum. Etrafında ciddi bir DTP hatta PKK taraftarı oluşan Atalay’a göre, Başbakan Erdoğan’ın Kürt sorunu çıkışı sonrası söylem değiştirmesi hayal kırıklığı yaratmış. Bunun üzerine Kuzey Irak’a harekat da ‘onlara göre’, iyice bölgede ‘güvenilirliğini’ azaltmış. ‘Bu harekatın terör örgütünün kanlı saldırılarının hesabının sorulması için yapıldığını ve Erdoğan’ın sadece kendi düşüncesi olmadığını söyleyince tepki gösterenler oluyor. Atalay ise, birkaç adımla olayların sona ereceği kanısında. Biraz daha açmasını isteyince saymaya başlıyor: ‘Öncelikle, TV olsun. Kürt kimliği tanınsın. Kimlik, dil ve kültürümüzü yaşamamız anayasal düzenleme ile garantilensin. Kürtçe eğitim hakkı olsun.’ Bütün bunlar üzerine, ‘ Bölgede herkes dilini rahatlıkla konuşuyor. Kültür konusunda da eksiklik nedir?’ deyince Atalay, hala çok ciddi sorunlar yaşandığını savunuyor. Nevruz olaylarında izin verilen yerlerde olaylar çıkmadığını ve bunun için kendilerin de devreye girdiğini belirtiyor. Tam o sırada masadakilerden biri Abdullah Öcalan dahil bir genel af çıkması gerektiğini söylüyor. Bunun milletin vicdanında mümkün olmadığını söyleyince, daha da kızıyor. ‘Ben de Türkiye’yi, askerleri sevmiyorum’ diyor. Konu kızışınca, ‘DTP ne zaman PKK’yı terör örgütü ilan edecek?’ gibi bir sonuç alamayacağım soru yerine, ‘Bu kadar nefret olur mu?..Peki siz olanlardan çok mu mutlusunuz, yani televizyonda şehit asker cenazelerinde oh olsun diyebiliyor musunuz’ diye sorunca ortamda bir sessizlik oluyor. İlk olarak bir tanesi, ‘evet’ diyecek gibi oluyor. Ama ardından, ‘Abi…olur mu…annem televizyonda o cenazeleri görünce hüngür hüngür ağlıyor’ diyor. Tekrar sessizliğin ardından, bu kez Necdet Atalay devreye giriyor ve şunları söylüyor:

‘Herkes veya bir yakını bu bölgede belli noktalarda zamanında bir şeyler yaşamış. Kimi küsmüş, kimi intikam almaya yemin etmiş ama inanın kimsenin bu ülkenin bölünmesi gibi bir düşünce kafasında yok. Mesela ben küçükken üzerimde kimliğim yok diye beni alıp işkence ile dövdüler. O gün dava için yemin ettim.

GÜNEYDOĞUDA 4 BİN KİLOMETRE
Diyarbakır DTP İl Başkanı Necdet Atalay ile önce makamında, sonra da bir parkta beraberindekilerle uzun uzun konuştuk.
DTP’Lİ BAŞKAN: EŞİM TÜRK

Ama size şunu da söyleyeyim. Benim eşim Türk. İki çocuğumuz var. Her birinin iki ismi var. Biri Türkçe, biri Kürtçe. Ben işte bunu istiyorum. Bu isimleri de özgürce kullanmak. Yoksa, bölünme olsa, hangi aile nereye gider, kim birbirinden ayrılır.’

Durum böyle. Ama tam bu noktada, şu genel algıyı Atalay’a aktarıyorum. ‘İyi güzel de, ama bir çok insan da, sizin bu isteklerinizin kabul edilemeyeceğini, bunların tamamen bağımsız Kürt devletinin ön hazırlıkları olduğunu belirterek samimiyetinize inanmıyor. İnsanlar, kanlı örgüt PKK ile olan yakınlığınızdan dolayı da kızgın. Kendinizi bu PKK’dan bir türlü soyutlayamadınız. Yani her şey bu istediklerinizle bitecek mi?’

Atalay’ın cevabı ‘niyet okuyanlar var’ şeklinde ama ardından ekledikleri ilginç: ‘Biz bağımsızlık hiç demedik. Ayrı bir ülke hiç demedik. Sadece kimliğimizin peşindeyiz. Ama gün gelir, merkezi Ankara otoritesi altında bir bölge meclisi kurulabilmesi gündeme gelir. Yani savunma dışişleri Ankara’nın altında ama yerel hakları bu mecliste olan bir yapı gibi.’

Parktakilerle sohbet bitmiyor ve onlara, ‘Haklarınızı istediğinizi söylüyorsunuz. Tamam ama sokaklar pis. Çöp içinde. Belediyenize sormuyor musunuz, politika yaparken bize sorumluluklarınızı yerine getirmiyorsunuz’ diye soruyorum.

Kısacası Diyarbakır’da DTP’lilerin, ‘açılım istiyoruz’ diye başladıkları parktaki bu sohbet, batıda algılamalar için aslında tamamen bir açmaz ve şu anda kabullenilmesi mümkün olmayan istekler manzumesi.

Tamam, artık yerleşen bir kanı var: Bölgede sorunlar sadece silahla çözülmez. Ama çözüm ne olacak, kim, kime nasıl güvenecek? Kim kimi muhatap alacak? Ve gerçekten provokasyonlar içinde ve hala PKK, askerlerimize saldırırken bu psikoloji ile ne olacak?..DTP; kendini PKK’dan ayırabilecek mi? Bunlar dünyanın en zor soruları.

YARIN: PKK’NIN MAAŞLI MEDRESE MEZUNU İMAMLARI

1. BÖLÜMÜN SONU

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!