Güncelleme Tarihi:
Hanse, Eylem, Maşallah, Bahriye ve diğerleri. İstanbul'da olaylı geçen
8 Mart gününü onlarla birlikte Mardin'in Dargeçit ilçesinde kutladık. Anakültür'ün, Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma İdaresi, Dargeçit Kaymakamlığı, Türkiye Kalkınma Vakfı'nın sponsorluğuyla gerçekleştirdiği Sevgi Şöleni'nde İstanbul ve Ankara'dan gelen 32 kadın Doğulu kadınlarla buluştu.
Sabahın erken saatlerinde Mardin'den yola çıktığımız otobüste, bölge kadınının koşullarını anlatan Dargeçitli Şükran ‘‘Çok geç kaldınız, keşke daha erken gelseydiniz’’ derken haklıydı galiba... Çünkü Dargeçit'te bizi sımsıcak ‘‘hoşgeldiniz’’lerle karşılayan kadınların bakışlarında umudun yanı sıra sorgulama vardı: ‘‘Şimdiye kadar neredeydiniz?’’
Yıllardan beri, çektikleri sıkıntıları paylaşmak, dertlerini anlatmak istemişlerdi. Onlar için seslerini batıya duyurmak o kadar zordu ki...
Güneydoğulu kadın, şimdi azalmış olsa da terör tehdidi altında yaşar. Hem tarlada, hem evde ağır işçi gibi çalıştığı yetmezmiş gibi töreler yakasını bırakmaz. Erkeklerin mutlak hakimiyeti altındadırlar. Hemen hemen her yıl bir çocuk doğurur. Peşpeşe gelen çocuklar nedeniyle pek çoğu hayatları boyunca üç ya da dört kez adet görür. Orta yaşın üzerindekilerin büyük bir çoğunluğu okuma, yazma bilmez.
SEVDA’NIN ANISINA
16 yaşında namus meselesi yüzünden ailesi tarafından öldürülen 16 yaşındaki Sevda Gök anısına geçtiğimiz yıl Şanlıurfa'da yine 8 Mart günü Sevgi Şöleni düzenleyen Anakültür'ün hareket noktası da zaten onlara ‘‘Yalnız değilsiniz’’ mesajını vermek. Bir gün için olsa bile onlarla dayanıştığını göstermek.
Yasemin'in rüyası
Yasemin, Dargeçit ÇATOM'da kilim yapıyor. Folklor giysisiyle görülen Yasemin, okumak ve ağır koşulların altında ezilen annesinden farklı olmak istiyor. ÇATOM onun için bir bilgi yuvası, evin dışında bir sığınak. Ona kilim dokumasını öğreten öğretmeni ise yakın bir dostu. İlki 1995 yılında Şanlıurfa'da kurulan ÇATOM'ların sayısı bugün 14. GAP İdaresi'nin hedefi 1998 yılına kadar bu merkezlerin sayısını 20'ye çıkarmak, 2000 yılında ise 500 bin kadına ulaşmak. Zamanla ÇATOM'ları sivil toplum kuruluşlarını devretmeyi planlayan GAP İdaresi yetkililerine göre bugün 58 yaşındaki bir kadının okuma yazma öğrenip, askerdeki oğluna mektup yazması bu merkezlerin ne denli gerekli olduğunu gösteriyor. ÇATOM'ları benimseyen kadınların zamanla bunlarla ilgili talepleri de artıyormuş. Hatta bazıları, bilgisayar ve İngilizce kursları, erkeklerin eğitilmesine yönelik programlar istiyormuş.
DERT ORTAKLARI
Doğulu kadın artık sesini duyurmak ve konuşmak istiyor. İlk kez görse de İstanbullu olsa da kadının kendi derdini paylaşacağını biliyor. Şükriye Tutkun ve Boğaziçi Üniversitesi'nden Nur Mardin, Midyatlı kadınlarla.
AYNALARA BAKMAK
Grafiker Muteber'in asimetrik ayna parçacıkları liseyi çevreleyen tellere asılıyor. Aynalara önce biz bakıyoruz sonra yanımızdakine tutuyoruz ve böylelikle yansımalar çoğalıyor.
Otobüsle Mardin'den iki saat uzaklıktaki Dargeçit ilçesine vardığımızda önce ÇATOM'da ağırlandık.
Yeri gelmişken ÇATOM'un (Çok Amaçlı Toplumsal Merkezi) ne anlama geldiğini açıklamam gerekiyor. GAP İdaresi tarafından oluşturulan ÇATOM'lar kadınların becerilerini geliştirmeye, üretime katılımlarını sağlamaya yönelik merkezler. 14 ile 50 yaşlarındaki kadınlara ulaşmayı hedefleyen ÇATOM'larda kadınlara okuma yazma, halıcılık, dikiş nakış, bebek bakımı kursları veriliyor. En önemlisi kadını bilinçlendirmek. ÇATOM'larla yakından ilgilenen bir GAP yetkilisinin bize anlattıkları ilginç: ‘‘Yörenin kadınlarının önce sorunlarını dile getirmelerini istiyoruz. Mesela doktora başvurduklarında çoğu kez somut olarak neden şikayetçi olduklarını söyleyemiyorlar. Karnı ağrısa bunu ifade edemez. ÇATOM'ların amacı onları evin dışına çekmek, başka dünyaların da varolduğunu göstermek aynı zamanda’’.
Dargeçit ÇATOM, İstanbul ve Ankara'dan gelen kadınlar için bir gelin evi gibi süslenmiş. Odalarında Dargeçitli kadınların kilimleri, nakışları sergileniyor. Dargeçit ne kadar kurak ve hüzünlüyse, kilimler, masa örtüleri, yorganlar inadına o kadar canlı, parlak. Kadınlar, renkli hayallerini günler boyunca kumaş parçalarına işlemişler sanki.ÇATOM'dan sonra ikinci durağımız Sevgi Şöleni'nin yapılacağı Dargeçit Lisesi. Onaya yürüyerek gidiyoruz. Yol boyunca bana 11 yaşındaki Eylem ile 14 yaşındaki Maşallah eşlik ediyor. Biri 8 Mart Kadın Günü'nü duymuş, diğeri ne olduğunu bilmiyor, Ancak ikisi de Dargeçit'te günlerden beri bir bayram havasının farkında. Eylem’in başı açık, okumak istiyor, öğretmen olacakmış. Maşallah ise kapalı ve Kur'an kursuna gidiyor. İlkokulu bitirmiş, belki gelecek yıl ortaokula devam edecek. Lisenin etrafı tellerle çevrili bahçesi kalabalık. Davullu zurnalı folklor ekibinin gösterisinden sonra şölen, Anakültür'un kurucularından Ceylan Orhun'un ve genç Kaymakam Ahmet Çınar'ın yaptıkları bir konuşmayla başlıyor. Liseli kızlar kendi yazdıkları şiirleri okuyorlar. Yazar Buket Uzuner ‘‘Ben hikaye ve roman yazıyorum. Ama hepimizin kendi hikayesi var, bunlara sahip çıkalım. Hikayelerimizin sonunu biz yazalım’’ diyerek kadınların kendi yazgılarına sahip çıkmalarını istiyor. Söylediklerini kürtçeye çeviren Leyla bunları ifade etmekte zorlanıyor biraz. Sabah Gazetesi'nden Seda Kaya ile antropolog Nevval Sevindi de kadınlara bazı şeyleri değiştirmeleri çağrısında bulunuyorlar. Şükriye Tutkun soprano sesiyle Arda Boyları ve Çökertme'yi söyleyince kadın, erkek herkes tempo tutuyor. Kalabalıktan şölen yerine giremeyen küçük çocukların kulakları girişe yerleştirilen dev hoparlörlerde. İyice kulaklarını yapıştırmışlar, Şükriye'nin berrak sesini dinliyorlar.
Dargeçitli kadınlar, okul binasında biz konuklarına şölenden sonra gerçek bir ziyafet veriyorlar. Pilav, tandır, ayran çorbası ve tabii ki içli köfte. Saat dörde doğru bizi uğurladıklarında mutlular ama gözlerinde aynı sorgulayan bakışlar ‘‘Bizi unutmayın’’.....
ŞÜKRİYE SAHNEDE
Midyat'taki Mar Barsavmu Kilisesi'ni gezerken Ave Maria aryasını söyleyerek neredeyse bizi ağlatan Şükriye, Dargeçitlileri de büyüledi.