Güncelleme Tarihi:
HACETTEPE Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Özlem Cankurtaran, “Suriye’den Türkiye’ye kadın olmak” araştırmasıyla ilgili milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Komisyonda, özetle şu değerlendirmeler yapıldı:
AK Parti İstanbul Milletvekili Serap Yaşar (Avrupa Konseyi Göç Komitesi Başkan Yardımcısı): En çok merak ettiğim şey, günde 350 bebek doğduğu rapor ediliyor. Bu kadar korunaksız, bu kadar zayıf durumda, bu kadar gelecek vaat etmeyen bir yaşamın içinde hangi saikle, hangi ruhsal dürtüyle ve neden kadınlar çocuk doğuruyorlar? Bunu bana yetimhanede bir kız çocuğu da sordu. Bunun bir cevabı var mı? Arakan’da kampa gittiğimde, çok az şey var, birazcık pirinç, çok az yağ. Yani su yok, elektrik yok, şilte yok. Bambu çubukların üstünde yatıyorlar ama hepsinin kucağında birer tane başı kabak baldırı çıplak çocuk var ve belli ki “non-stop” da doğuyor. Göçün bir siyasi bedeli de var. AK Parti milletvekili olarak sahada bunun siyasi bedelini de ödeyerek geldik. Dolayısıyla verilecek bir cevabımızın olması gerekli. Toplum da hüsnükabule rağmen yine de bunu anlamakta güçlük çekiyor.
BELKİ SINIF ATLARIZ
Prof. Dr. Özlem Cankurtaran: Evet aslında bir bilgimiz var. Kadınlar da bunu ifade ettiler. Biliyorsunuz ki travma, yani ölümle yüzleşme soyumuzun tükeneceği korkusu yaratıyor. Depremde de aynı şey oldu, depremden sonra inanılmaz bir nüfus artışı oldu. İnsanın kendi varlığını devam ettirmesi saikiyle ilgili. Ölümle yüzleşmek böyle bir şey yaratıyor, hepimizde yapıyor bunu. Birincisi bu. Bir başkası da kadınların kendi bedenine ilişkin karar verme hakları hâlâ çok güçsüz. Yani kadınlar korunamıyorlar. Bizim projede aracı olarak çalışan bir kayınvalide vardı, muhteşem bir kadındı. Gelinlerini oğullarından saklı gizli getirdi, doğum kontrol yöntemi uygulatırdı mesela. Bütün bunlar saklı gizli yapılıyor hâlâ. Ayrıca yoksul olmak şöyle bir şey yaratıyor; bir sınıf atlama aracı olabilir. Herhangi bir çocuğunuz bir biçimiyle size sınıf atlatabilir. Sadece doğuda değil, gitseniz Amerika’nın yoksul bölgelerinde de aynı şeyle karşılaşırsınız. Kültürün etkisi, yoksulluğun etkisi, bir de ölümle yüzleşmek çok önemli. Ben hep sordum; “Kaç çocuk normal” diye. “4” diyor. Ama şöyle, Türkiye böyle çok da başka bir ülke değil yani. Urfalı bir kadın da “4 tane normal” diyor.
Atay Uslu (Komisyon Başkanı): Tüm dünyadaki göçmenlerde durum aynı. Doğurganlık oranı hızlı bir şekilde yükseliyor. Aynı şey tüm canlılarda oluyormuş. Yani doğada da ağaçlarda bile bu oluyormuş.
KADINLAR TÜRKİYE’DE GÜÇLENİYOR
DÖRT yıllık saha incelemesinden ilginç sonuçlar aktaran Prof. Dr. Özlem Cankurtaran, “Burada ne oldu Suriyeli kadınlar açısından?” sorusunu şöyle yanıtladı: “Bir kere kadınların çalışma yaşamına başlaması onlar açısından güçlendiren bir şey olmuş. Para kazanmak, o parayı nasıl harcayacağına karar vermek, çocuklarına herhangi bir şey alıyor olmak. Bu anlamda bireysel olarak kendilerini çok güçlenmiş hissetmişler. Bizim çalıştığımız grup Suriye’de kadın olmakla Türkiye’de kadın olmak arasındaki farkı daha farklı yaşayan bir gruptu. Bir grubu, ‘Burada gerçekten kendimi ifade edebiliyorum, kendim karar verebiliyorum’ diyordu. Ve mesela şiddetin yasak olduğunu, suç olduğunu öğrenmek onlara çok iyi gelmişti. Bunlar gerçekten onların güçlenmesi açısından önemliydi. Ama çok fazla sorun var. Yasal hakları açısından sorun var, çünkü mülteci değiller. Bir bölümü üçüncü bir ülkeye geçmek istiyordu. Geri dönmek isteyen var mıydı aralarında, hiç hatırlamıyorum. Çünkü kadınlar açısından Türkiye başka bir ülke oldu ve bundan vazgeçeceklerini de sanmıyorum. Yani gittiklerinde tekrar ne yaşayacaklarını da bilmiyorlar bence.”