OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 16, 2000 00:00
GÃœNAH OLAN HASTALIKLAR VE KEFARETÄ° Türkiye'ye futbol oynamak için gelen yabancı bir sporcunun kan testinde AIDS (+) çıkınca yetkililerimizin bu musibetten kurtulmak için yaptığı çalışmalar unutulmaz insanlık ayıplarından yeni birini daha oluÅŸturmayı baÅŸardı. Bir gün okuduk ki bu mikrop adam yakalanarak sınır dışı edilecek. Trajedi Avrupalıların da devreye girmesiyle daha büyüdü. Adamcağızı hiç bir uçak ÅŸirketi kabul etmedi. 5 gün havaalanında mahsur kalan hastamız sonunda apar topar kovuldu.Bu konudaki cehaletin ulaÅŸmış olduÄŸu boyut, bu hafta konu olarak yüzyılın vebasını seçmemize neden oluyor..Tarih boyunca her yüzyılın kendine has bir salgına tanıklık ettiÄŸini görüyoruz. Christopher Colombus Amerika'dan döndükten hemen sonra Fransız ordusu Napoli'yi iÅŸgal edince ÅŸehir bir salgına yakalanmıştı. Fransızlar buna Napoliten Hastalığı, Ä°talyanlar ise Fransız Hastalığı adını vermiÅŸlerdi. Aynı yıllarda benzer bir salgın Kuzey Hindistan'da da görülmüş, bu kez Müslümanlar Hinduları, Hindular da Müslümanları suçlamaya baÅŸlamışlardı. Ama çok kiÅŸi Frenginin Avrupa'ya Colombus'un gemileriyle ulaÅŸtığını söylüyordu. Frengiye yakalananlar tarih boyunca lanetlendiler. Ne de olsa cinsel iliÅŸki ile bulaÅŸan bir hastalıktı. Etken olan mikrobun belirlenmesi için 20. Yüzyıl beklenecekti. 18. Yüzyılda adı konan Tüberküloz, tamamen aÅŸağı sınıfın hastalığı olarak bilindi. 19. Yüzyılda Yahudilerin bu hastalığa genetik olarak dirençli olduÄŸu iddia ediliyordu.Yine o yıllarda ortaya çıkan Gut Hastalığı ise yüksek sınıfın bir rahatsızlığıydı. Kolera ise Asya'nın Avrupa'nın başına bela ettiÄŸi bir hastalıktı. Tamamen geri kalmış toplumlarda görülüyordu. 20. yüzyıl baÅŸlarında beliren Kanserin nedeni de "sigara"ydı. Dolayısıyla sigara içenler toplum için birer hastalık kaynağıydı. Hitler, Kanserin Ari ırkı zedelemek için özellikle oluÅŸturulmuÅŸ bir hastalık olduÄŸunu bile iddia etti. 1980'lerde ortaya AIDS çıktı. Önceleri bir çeÅŸit homoseksüel hastalığı olarak biliniyordu. Kökeni Afrika'lılar veya Haitililerdi. Allah'ın günahkarlara verdiÄŸi bir ceza olmalıydı. Hastalık Amerika ve Avrupalıların da başına bela olunca iÅŸin rengi deÄŸiÅŸti. Yine dünyayı kurtarma görevi onlara düştü. Dünya SaÄŸlık Örgütü AIDS için seferber edildi ve Ocak 1999'da 'Hangi ülkeden gelmiÅŸ olursa olsun HIV/AIDS ile yaÅŸayan insan sınır dışı edilemez, aÅŸağılayıcı muamele ya da ayrımcılık uygulanamaz' diye deklarasyon bile yayınladı.AIDS hakkında kısa bir bilgi verelim:AIDS (Acquired Immune Defficiency Syndrome) sözcük anlamı olarak edinsel (sonradan kazanılmış-doÄŸumsal olmayan) bağışıklık yetmezliÄŸi sendromu demek oluyor. Bu hastalıkta vücudun bağışıklık sistemi tamamen çöküyor. Bağışıklık sistemi vücudu baÅŸta enfeksiyonlar olmak üzere çeÅŸitli hastalıklara karşı koruyan bir yapı olduÄŸu için, kiÅŸide yaÅŸamı tehdit eden hastalıklar ortaya çıkmaya baÅŸlıyor. Hastalık etkeni HIV virüsü. Enfeksiyon oluÅŸtuktan sonra kan tetkiklerinde bu virüse karşı geliÅŸmiÅŸ antikorlar aranıyor. Maalesef hastalığa yakalanmış bir kiÅŸi hiç bir belirti olmasa da diÄŸer kiÅŸilere bulaÅŸtırabiliyor.Belirtiler arasında aşırı kilo kaybı, ciddi akciÄŸer enfeksiyonları, deÄŸiÅŸik tip kanserler, sinir sistemi hastalıkları sayılabilir. Bu belirtiler bazı kiÅŸilerde iki yıl içinde ortaya çıkabiliyor, bu süre 10 yıla kadar uzayabiliyor. HIV (+) kiÅŸi demek bu virüsün bir ÅŸekilde bulaÅŸmış olduÄŸu kiÅŸi anlamına geliyor. Ancak bu kiÅŸinin gerçek AIDS tanısını alması kandaki CD4+ T hücre sayısının (virüsün tutunduÄŸu ve yok ettiÄŸi bağışıklık hücreleri) mm3 de 200'ün altına düşmesiyle onaylanıyor. Yine kandaki HIV virüsü miktarı arttıkça kiÅŸi AIDS'e daha fazla yaklaşıyor. Tedavide amaç kiÅŸinin kanındaki virüs miktarını azaltmak. Birçok hastada 12-16 haftada kandaki seviye önemsiz oranlara kadar indirilebiliyor. Ancak tedavinin gidiÅŸi kiÅŸilere göre çok farklılık gösteriyor.Amerika'da son on yılda AIDS'e baÄŸlı ölümlerde bir azalma izlenirken hasta sayısında belirgin bir artış olmuÅŸ. Halen 20-30 yaÅŸları arasında 100.000 civarında hasta izleniyor. Tedavi konusunda çalışmalar devam ediyor. Son uygulama olan üçlü tedaviden baÅŸarılı sonuçlar alınmış. ARV adı verilen bu yöntemde uygulama yine de çok zor ve pahalı. Hastalar günde 15-20 tablet yutmak zorunda kalıyor. Ãœlkemize gelince…224 Sayılı Hıfzısıhha Kanununa göre AIDS bildirimi zorunlu bir hastalık ama gizlilik içinde sır saklama ilkesi ihmal edilmeden, isimsiz bildirim yapılması gerekiyor. Türk Ceza Kanunu açısından AIDS bulaşıcı hastalıklar arasında deÄŸerlendirilmediÄŸi için hastalara resmi iÅŸlem yapılması yükümlülüğü yok. SaÄŸlık Bakanlığı istatistiklerinde AIDS henüz yer almıyor. "Zaten ÅŸu yabancı kadınlar ülkemize gelmese…" adını bile duymayacağımıza inanılıyor. 1990 baÅŸlarında biraz moda olsa da artık AIDS gündemden tamamen kalkmış görünüyor. En son hatalı kan nakli ile bulaÅŸan bir kaç hasta saptandığında biraz ses getirmiÅŸti o kadar. Bu konuda tek olumlu geliÅŸme ameliyat için hastaneye yatan her hastaya HIV testi de yapılması. EÄŸer sonuç (+) çıkarsa, kan hakem hastane olan Refik Saydam Enstitüsü'ne gönderiliyor. Orada da sonuç onaylanırsa sonrası karışık.Yine de ülkemiz, gerçekten, Batı ülkelerine oranla bu konuda emniyetli sayılabilir. Bir futbolcudan kalkıp nerelere geldik demeyiniz. Olayın tıbbi yönü bir yana insan hakları ve etik açısından deÄŸerlendirilmesi önemli bizce. Tıbbi arama motorlarına insan hakları ve AIDS diye tarama verince 2500 makale çıkıyor. Sadece son yıl içinde 60 yayın yapılmış. Batılılar kendilerince belli hastalıkların görülme sıklığını bir geliÅŸmiÅŸlik düzeyi sayadursun, pratikte düşünce olarak "biz geri kalmışlar"dan çok da farklı olmadıklarını bu örneklerle ortaya koyuyorlar. Hindistan SaÄŸlık Bakanlığı yayınlamış olduÄŸu son bildiride geliÅŸmiÅŸ ülkelerin Dünya SaÄŸlık Örgütü ve UNICEF çerçevesinde AIDS için alınacak önlemler konusunda yapmış olduÄŸu önerilerin tamamen Mc Carty'ci entellektüel faÅŸizm özellikleri içerdiÄŸini ve Goebbels benzeri bir propaganda olduÄŸunu belirtti. Bizdeki uygulamaların da hiç bir yasal dayanağı yok. Ãœstelik bu ayrımcılığın ve sınıfsal farklılaÅŸma duygusunun hastalıklar düzeyine indirgenmesi de acı. Ama merak etmeyiniz. AIDS' li hastayı uçaklarına almayanlar yarın yine bu orijinal konudan bir 'Geceyarısı Uçağı' filmi yaparlar ve bizim yetkililer de bu filmin gösterimini yasaklarlar. SaÄŸlıklı bir hafta dileÄŸiyle… Dr. Serdar GÃœNAYDIN - 16 Åžubat 2000, ÇarÅŸamba Â
button