Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Yıldız Teknik Üniversitesi'nin akademik yıl açılışında konuştu. Gül, üniversitelerin sadece eğitim veren kurumlar olmaması gerektiğini belirterek, “Üniversiteler sadece eğitim veren kurumlar haline gelirse, o zaman bilgiyi ve teknolojiyi transfer eden bir ülke olarak kalmaya devam ederiz. Halbuki üniversitelerimiz bilgi ve teknoloji üretmeli ve ürettiklerimizi de başkalarına transfer etmesini bilmeliyiz” dedi.
Gül, Yıldız Teknik Üniversitesinin (YTÜ) 2010-2011 Akademik Yılının açılış töreninde yaptığı konuşmada, asırlık bir üniversite olan YTÜ'nün Türkiye'nin kalkınmasına, gelişmesine çok büyük katkısı olduğunu belirterek, böyle bir üniversitenin akademik yıl açılışında bulunmaktan büyük memnuniyet duyduğunu söyledi.
Üniversitelerin Türkiye'nin gözbebeği kuruluşlar olduğunu, bu nedenle değişik üniversitelerin akademik yıl açılışlarına katılmaya çalıştığını ifade eden Gül, üniversitelerin Türkiye'nin kalkınmasının, gelişmesinin esas öncüsü olduğunu belirtti.
Serbest düşüncenin, bilimin, özgür bir şekilde akademik ortamda geliştirildiğini, olgunlaştırıldığını, tartışıldığını, doğrulukları ve yanlışlıklarının sağlandığını, sonuçta onların toplumun malı olarak ülkelere yön verdiğini ve nihayetinde de evrensel olarak bütün insanlığın faydalanmasına sunulduğunu anlatan Gül, Türk eğitim sisteminin de bu bilgi üretimine katkıda bulunduğunu söyledi.
Gül, şunları kaydetti:
“Üniversitelerin, sadece eğitim veren kurumlar olmaması gerekir. Üniversitede tabii ki eğitim veriliyor ama eğitim verenler aynı zamanda bilim ve teknoloji üretmekle de sorumlular. O açıdan öğretim üyelerinin yüklerini sadece eğitimle sorumluymuşlar gibi sınırlandırmamak gerekiyor. Çünkü, üniversiteler sadece eğitim veren kurumlar haline gelirse, o zaman bilgiyi ve teknolojiyi transfer eden bir ülke olarak kalmaya devam ederiz. Halbuki üniversitelerimiz bilgi ve teknoloji üretmeli ve ürettiklerimizi de başkalarına transfer etmesini bilmeliyiz. Bu konuda ne yazık ki uzun bir durgunluk dönemi yaşadığımızı itiraf etmek isterim. Çünkü, üniversitelerimiz enerjilerini ve önceliklerini başka konulara çok sarf ettiler ve bu ortam, bu iklim oluşmadığı için bu konularda çok başarılı olamadık. Büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim ki üniversiteler kendi asli görevleri ve önceliklerinin ne olduğunun farkına vardılar ve büyük bir yarış içine girdiler. Üniversiteler arasında büyük bir rekabet var. Bu rekabet sadece Türkiye ölçeğinde değil, küresel ölçekte büyük bir rekabet var. Vakıf üniversitelerinin çoğalması ve onların da iddialı bir şekilde eğitim hayatına girmesiyle devlet üniversiteleri ve vakıf üniversitelerinin yarattığı ayrı bir rekabet ortamı da söz konusu oldu. Bu rekabet ortamından çok iyi neticelerin çıkacağına inanıyorum.”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin, çok büyük bir değişim ve çok büyük bir hamle içerisinde olduğunu ifade ederek, “Şuna Cumhurbaşkanı olarak açıkça inanıyorum; Türkiye 10-15 sene sonra, bugünkünden çok daha farklı olacaktır” dedi.
Gül, Yıldız Teknik Üniversitesinin (YTÜ), 2010-2011 akademik yılının açılışı nedeniyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada, YTÜ'nün bir özelliğinin bilgiyi üreten ama bunun uygulamasına da önem veren bir üniversite olduğunu söyledi.
Üretilen teknolojiyi ekonomiye transfer etmek, bunun sonucunda bir ekonomik kazanç elde edebilmek ve insanlığın yararına sunmanın ayrı bir meziyet olduğunu anlatan Gül, YTÜ'nün diğer üniversitelerden farklı olarak bu konuda öne çıktığını ancak bunun daha da geliştirilmesi gerektiğini söyledi.
Abdullah Gül, bütün üniversitelerin son yıllarda teknoparklar oluşturduğunu, YTÜ'nün de teknoparkının bittiğini ve çok sayıda firmanın orada faaliyete geçtiğini ifade ederek, öğretim üyelerinin, bir ayağının teknik fakültelerde olması, diğer taraftan da öğrencilerin mezun olmadan küçük şirketlerde hayata hızlı bir şekilde hazırlanmalarını sağlamaları gerektiğini söyledi.
Bunun Türkiye'ye çok büyük kazanç elde ettireceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, şunları kaydetti:
“Şunu unutmayalım: Türkiye çok büyük bir değişim ve çok büyük bir hamle içerisinde. Genel bir şekilde değerlendirdiğimizde, çok mutlu olacağımız şeyler var. Bazen, kendi problemlerimiz ve meselelerimizle boğuşurken, Türkiye'nin geldiği noktayı ihmal ediyoruz ve göremeyebiliyoruz. Ama Türkiye içindeki kendi konularımızdan sıyrılarak yukardan baktığımızda ve diğer ülkelerle mukayese ettiğimizde, Türkiye'de önemli gelişmeler ve önemli hamleler söz konusu. Özellikle ekonomik gelişme, kalkınma, bunun sürekliliği ve daha da sürekli olması için makro ekonomik düzenlemeler, reformlar, bütün bunlar önümüzü açan çok güzel konulardır. Yabancı sermayenin Türkiye'ye ilgisi, bilim adamlarının tekrar Türkiye'ye yavaş yavaş dönmeye başlaması... Bunlar Türkiye'nin geleceğinin çok daha parlak olacağını açıkça göstermektedir. Şuna Cumhurbaşkanı olarak açıkça inanıyorum; Türkiye 10-15 sene sonra bugünkünden çok daha farklı olacaktır.”
“YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ OLUŞTURULMAK ÜZERE”
Cumhurbaşkanı Gül, dünyanın bir değişim içerisinde bulunduğunu, iki kutuplu dünyanın sona erdiğini ama bir kargaşanın sürdüğünü söyledi. Bu kargaşanın içerisinde yeni bir dünya düzeni ve sisteminin oluşturulmak üzere olduğunu belirten Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ortaya çıkan yeni yeni ülkeler var. Büyüklükleri artık herkes tarafından kabul edilen. Dünya yeni şekil alırken, bu şekil almasına Türkiye'nin de katkıda bulunması gerekir. Türkiye'nin bu potansiyeli ve bu kapasitesi var. Ama bunu yaparken Türkiye'nin 15-20 yıl sonraki geleceğini yakalaması gerekir. Onun için Türkiye'nin büyük hamleler yapması gerekiyor. 10-15 yılı çok kritik olarak görüyoruz. Türkiye'nin çok hızlı hamleler yapması, geleceğe kendisini çok iyi odaklaması gerekir ve geleceği yakalamak için uğraşması ve kaynaklarını seferber etmesi gerekiyor. Bunun en önemli alanı da bilim ve teknoloji alanıdır. Türkiye gibi büyük bir ülke, çok büyük tarihi derinliği olan, hinterlandı çok geniş olan, bölgesinde takip edilen bir ülke, teknolojiyi sadece transfer ederek devam edemez. Bu, Türkiye'nin en büyük yumuşak karnıdır. Onun için Türkiye'nin teknoloji üretmesi gerekiyor. Muhakkak ki teknolojiyi biz de üretiyoruz ama tatmin edici düzeyde teknoloji üreten bir ülke haline gelmesi gerekir. Özellikle, araştırma, geliştirme, bilimsel faaliyetlere tanınan imkanların genişlemesi ve üniversitelerin kendi asli fonksiyonlarına dönük bu kaynakları kullanmaya başlaması... İşte esas ümit kaynağı burada yatmaktadır.”
FONLARDAN YARARLANILAMAMASI
Abdullah Gül, kurumlar arasında iş birliği yapılmaktan çekinildiğini, TÜBİTAK'dan proje almanın sakıncalı mı, değil mi tartışmalarının yapıldığını, uluslararası ve bölgesel fonlar, Türkiye'nin de hizmetindeyken, bunlara ulaşmak, bunlarla ilgili temasa geçmek, bilgilendirilmek konusunda bile büyük yetersizlikler bulunduğunu belirtti.
Avrupa Çevre Programları bünyesinde Türkiye'nin 4. Çevre Programı'na 250 milyon avro yatırdığını ama 4 yıl içinde sadece 52 milyon avroluk proje teslim edildiğini ifade eden Gül, kalan 200 milyon avro ile Türkiye'nin Avrupa'nın en gelişmiş ülkelerini sübvanse ettiğini kaydetti.
Gül, Türkiye'nin kapasitesi olduğu halde yeteri kadar proje vermediği için bu fonlardan faydalanamadığını dile getirerek, “Çünkü kurumlarımız arasında kopukluk vardı. Yeteri kadar bilgilendirme, motivasyon yoktu. Bütün bunlar yerli yerine oturunca şimdi 7. Çerçeve Programı'na daha büyük bir miktarla katılıyoruz. Parayı taksitle veriyoruz ama yakından takip ediyorum verdiğimizden daha çok proje almaya başladık. Daha çok oradan Türkiye'ye fon gelmeye başladı. Bütün bunlar bir ülkede sinerjinin oluşturulmasıyla ilgili. Bilim adamlarımızın, öğrencilerimizin, herkesin bu yönde yoğunlaşması, Türkiye'nin geleceğinin en büyük yatırımıdır. Bunları söylerken ülke meseleleriyle ilgili, Türkiye'nin ciddi sorunlarıyla ilgili, onlara duyarsız kalalım asla demiyorum. Muhakkak ki onlarla ilgili en objektif, en değerli değerlendirmeler üniversitelerde yapılacaktır. Bilen insanlarla, bilmeyen insanların yorumları, tavsiyeleri bir olur mu? Asla olmaz. Televizyonlarda tartışmaları takip ediyoruz. Siyasi konularla ilgili, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili çeşitli tekliflerle ilgili, mesela başkanlık sistemiyle ilgili çeşitli tartışmalar görüyoruz. Bilim adamlarının söyledikleriyle genel konuşanlar arasında ne kadar çok fark olduğunu açıkça görüyoruz. O bakımdan Türkiye'nin temel konularıyla ki bunlar hepimizin gerçekleridir. 'Bunları sakın konuşmayın', 'Bunlarla sakın uğraşmayın' kesinlikle demiyorum. Ama bunlarla ilgili yorumlarınızı tavsiyelerinizi eleştirilerinizi yaparken, akademiye yakışır şekilde, bilim adamına yakışır şekilde günlük siyasetin içine ve onun polemiklerine girmeden bütün bunları yapın ve bunların hepsi kabul görebilsin ve dikkate alınabilsin çağrısını yapmak istiyorum.”
Cumhurbaşkanı Gül, öğrencilerin en değerli varlıklar olduğunu, onların sunulan imkanları en iyi şekilde değerlendirmeleri gerektiğini söyledi.
Öğrencilik yılları geçtikten ve bu dönemdeki fırsatlardan yararlanılmadığı takdirde, daha sonra birçok konuda gecikmiş olacaklarına işaret eden Gül, “Bu yılların kıymetini bilmek, sunulan imkanları en iyi şekilde değerlendirmek, öğrencilerin birinci görevi olmalıdır” dedi.
Abdullah Gül, yeni akademik yılda öğrencilere başarılar dileyerek, bu yılın hayırlı ve verimli bir öğretim yılı olması temennisinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Gül'e konuşmasının ardından YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek tarafından plaket sunuldu. Gül de 2009-2010 eğitim öğretim döneminde Makine Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümünü birincilikle bitiren Hasan Beyazörtü, Makine Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencisi Kevser Küçükuysal ve Kimya-Metalurji Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümünden üniversiteyi üçüncülükle bitiren İbrahim Gökhan Gündüz'e ödüllerini verdi.