Güncelleme Tarihi:
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisi ve diğer bakanların yurt dışında nasıl kabul gördüğünün, “herkesin dilinde destan olduğunu” söyledi.
Gül, kendisi hakkında verilen gensoru önergesinin TBMM Genel Kurulundaki görüşmelerinde yaptığı konuşmada, gensorunun, denetimin bir parçası ve anayasal mekanizma olduğunu söyledi.
Bu konuda gerekli dikkati gösterdiklerini, gensoru verenlerin de aynı şeyi yapması gerektiğini belirten Gül, “Konuşmamda, arkadaşlarla hamaset yarışına girmeyeceğim” dedi.
Gül, konuşulanların, şaka değil, milletin geleceğiyle ilgili konular olduğunu belirterek, bu konuda sorumlu hareket etmeleri gerektiğini vurguladı.
Verilen gensoru önergesini saygıyla karşıladığını dile getiren Gül, bunu, yapılanları anlatmak açısından fırsat olarak gördüğünü kaydetti.
Gül, Türkiye'nin, 4-5 yıl önce dünyadaki profili ile bugünkü algılanmasının hatırlanmasını istedi. Gül, Türkiye'nin daha önce Avrupa ve ABD basınında karamsar ve kriz tablolarıyla, bugün ise başarılarıyla gündeme geldiğini kaydetti.
“HERKESİN DİLİNDE DESTAN”
Daha önce Türkiye'ye gelenlerin muhatap bulamadığını kaydeden Gül, “Belki de o yüzden gelmek istemezlerdi” dedi. Gül, Rusya, Suriye ve Suudi Arabistan'dan ilk kez bir devlet başkanının, Avrupa Komisyonu Başkanının Türkiye'ye geldiğini anlattı.
Bakan Gül, Açe'den Darfur'a kadar Türkiye'nin konuşulmaya, Türk bayrağının dalgalanmaya başlandığını vurguladı.
“Başbakanımızın, benim, bakan arkadaşlarımızın dışarıda nasıl kabul gördükleri, herkesin dilinde destandır” diyen Gül, Türkiye'nin propagandasının, hiçbir dönemde olmadığı kadar fazla yapıldığını kaydetti. Gül, ABD Başkanının bile Dolmabahçe'de cami önünde durma ihtiyacı hissettiğini söyledi.
“Türkiye krizler içinde, itibarsız ülke olsaydı, kimse Türkiye'ye koşarak gelmezdi” diyen Gül, herkesin Türkiye ile beraber olmaya çaba harcadığını vurguladı.
“BİZDEN ÖNCEKİ FIRSATLAR KAÇIRILDI”
Abdullah Gül, AB'ye üyelik sürecine de yer verdiği konuşmasında, şöyle devam etti:
“Bazen öyle manzara çiziliyor ki; AB ile müzakereler başladı, birçok faslı açtık, kapattık, AK Parti geldi işleri geriye götürdü...
Bizden önce Türkiye sadece adaydı, ancak her şey sanal ortamdaydı. Rayına oturmuş, karşılıklı onaylanmış bir ilişki yoktu. Bizden önce çok büyük fırsatlar vardı, bunlar partileriniz tarafından kaçırılmıştır. Avrupa'da çok daha iyi konjonktörün olduğu dönemde, Türkiye içindeki görevlerimizi yapmadığımız için o fırsatları kaçırdık.
Bulgaristan ve Romanya AB'ye tabii girer. Çünkü sizin iktidarınızda onlar müzakerelere başladılar, mesafe aldılar. Eski komünist, sosyalist ülkeler bile evlerinin içini düzene koydular, ülkelerini daha çok demokratik yaptılar.”
AB'nin, yapılan propagandalar sonucunda AK Parti'nin Türkiye'yi AB'den alacağını sandığını belirten Gül, reform paketleriyle Türkiye'nin, evinin içini düzene koymaya çalıştığını kaydetti.
Gül, 17 Aralık 2004'te Türkiye ile katılım müzakerelerinin başlaması kararı alındığını anımsatarak, Türkiye ile AB ilişkilerinde Kıbrıs söz konusu olduğunda, Türkiye'nin hukukunun ilk kez yazılı olarak zapturapt altına alındığını kaydetti.
CHP'NİN TAYLAND GEZİLERİNE BENZEMEZ
AK Parti Grup Başkanvekili Faruk Çelik, ”'Dışişleri Bakanımızın yaptığı gezileri ufkunuz almaz. Yanlış anlaşılmasın; bu geziler, Tayland gezisine benzemez” dedi.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül hakkında, Anavatan Partisi milletvekillerinin verdiği gensoru önergesi üzerinde partisinin görüşlerini açıklayan AK Parti Grup Başkanvekili Çelik, Türkiye'nin komşuları ile ticaret hacminin 2002 yılında 9.2 milyar dolar olduğunu; bu rakamın 2006'da 26 milyar dolara çıktığını söyledi.
Bu rakamların dış ticaretle dış politika arasındaki ilişkiyi ortaya koyduğunu anlatan Çelik, “Ankara'da oturursanız rakamlar da sizinle oturur. Koşarsanız rakamlar da arkanızdan gelir” diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 73 ülkeye 150 ziyaret gerçekleştirdiğini bildiren Çelik, “Bu önerge sahiplerine 'bu 73 ülkeyi say' desen, sayamazlar. Ellerine liste versen okuyamazlar” dedi. “Takati olmadığı için Kapıkule'den çıkamayan bir politika anlayışından” bu günlere gelindiğini ifade eden Çelik, ”Dışişleri Bakanımızın gezilerine ufkunuz yetmez. Yanlış anlaşılmasın; bu geziler, Tayland gezilerine benzemez” diye konuştu.
İktidara teşekkür edilmesi gerekirken gensoru önergesi ile yüce Meclisin meşgul edildiğini öne süren Çelik, önergenin hazırlanmasına özen gösterilmediğini de söyledi.
AB SÜRECİ
AB sürecinde, 40 yılda yapılanlarla son 4 yılda yapılanların ortada olduğunu ifade eden Çelik, bu süreçte yaşananların Türkiye'nin kriterleri yerine getirmemesinden değil, AB'nin kafa karışıklığından kaynaklandığını ileri sürdü.
Çelik, AB'nin 8 başlığın askıya alınması kararının ardından, muhalefetin iyi bir sınav vermediğini öne sürerek, “AB'yi eleştireceğinize, bu kararları iç politika malzemesi yaptınız ve AB içindeki Türkiye karşıtları ile aynı noktaya geldiniz” dedi.
AB ile yaşanan sorunların mutlaka hafızalara kaydedildiğini belirten Çelik, hümanizm, insan hakları ve demokratikleşme gibi kavramların ortaya çıktığı 20. yüzyılda en fazla insan kanının akıtıldığını ve çevreye zarar verildiğini anlattı. Çelik, AK Parti olarak, 20. yüzyıldan gerekli dersleri çıkardıklarını ve bunun için Medeniyetler İttifakını benimseyerek, gündeme getirdiklerini söyledi.
“Her şeye rağmen AB...” anlayışına “hayır” dediklerini kaydeden Çelik, ”Onurumuzla ve kültürel değerlerimizle bir AB diyoruz” dedi.
Çelik, Romanya, Bulgaristan ve Hırvatistan ile Türkiye'yi kıyaslayarak bunu iç politika malzemesi yapanların, Türkiye'nin gücünü ve potansiyelini bilmediklerini ifade etti.
KIBRIS SORUNU
AK Parti Grup Başkanvekili Çelik, Kıbrıs konusunun da iç politika malzemesi yapıldığını ve iktidarın sık sık “Kıbrıs'ta taviz vermekle suçlandığını” söyledi. “Hangi tavizi verdik? Bir tek asker mi çektik; bir karış toprak mı verdik?” diye soran Çelik, bu sorulara hiç bir zaman cevap alamadıklarını kaydetti.
AB ve İslam ülkelerinin KKTC ile ilişkilerinin arttığını ve son alınan kararlarla KKTC'nin “zımnen tanınmış” konumuna geldiğini ileri süren Çelik, ”Devlette sorumluluk almak, sorundan beslenmeyi değil, soruna çözüm getirmeyi gerektirir” dedi. Çelik, “Kıbrıs'ta bir açılım yapıldığında ilk Rumlar karşı çıkıyor, bir de sabaha kalmadan bizim muhalefet... Bu, ne anlama geliyor bir düşünsünler” diye konuştu.
ERMENİ İDDİALARI
Çelik, Ermeni soykırımı iddialarına karşılık somut adımlar attıklarını, bir ortak tarih komisyonu kurulması çağrısında bulunduklarını hatırlatarak, ”Arşivlerimizi dünyaya açtık. Diyasporanın, şanlı tarihimize attığı iftiraları temizlemeye kararlıyız” dedi.
Irak konusuna da değinen Çelik, iktidarın bu bölgede barış ve huzuru sağlamak için onlarca toplantı yaptığını ve aktif bir politika yürüttüğünü söyledi. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül'ün, Irak'ın toprak bütünlüğü ve Kerkük konusunda söylediklerinin kulaklarda çınlamaya devam ettiğini ifade eden Çelik, “Terörle mücadelede asla bir zafiyet söz konusu olamaz. Bu konuda sorumsuzca beyanda bulunanların, teröristi düz ovaya davet edenlerin, teröristi 'gerilla' olarak tanımlayan anlayışların, bizim terörle mücadelemizi sorgulama hakkı olamaz” diye konuştu.
Dışişleri Bakanı Gül ile Dışişleri çalışanlarının, bu gensorudan morallerinin bozulmamasını ve “cılız muhalefetin” sesine kulak asmamalarını isteyen Çelik, sözlerini, “Yolunuz açık olsun Sayın Gül. Allah hepimizin yolunu açık etsin ve bizleri güldürsün” diye tamamladı.
MİLLET İÇİNE SİNDİREMİYOR
TBMM Genel Kurulunda, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmamasına ilişkin CHP grubu adına konuşan Öymen, AB'ye üyelik, Kıbrıs ve ABD ile ilişkilere değindi.
Öymen, son 3-4 yıldan beri Türkiye'nin dış politika alanında üst üste darbeler aldığını, hak etmediği muamelelere maruz kaldığı, yenilgilere uğradığını söyledi.
Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecini anlatan Öymen, Avrupa'da 2002'de Türkiye'ye özel statü verilmesinden söz edilmezken, şimdi AB liderlerinin bundan bahsettiğini kaydetti. Öymen, AB ile ilişkilerde bazı kırılma noktalarının yaşandığını ifade etti.
“BUNU NASIL İÇİNİZE SİNDİRİRSİNİZ?”
Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinde kötü ve sıkıntılı bir mecraya girildiğini belirten Öymen, 1 Mart Tezkeresinden önce ABD'ye bazı sözler verildiğini vurguladı. Öymen, ABD'nin Türkiye'ye hak etmediği şeyler söylediğini, askerinin başına çuval geçirdiğini söyledi.
Gül'ün bu olay karşısında protesto notası gönderemediğini ifade eden Öymen, ”Bunu nasıl içinize sindirirsiniz?” diye sordu.
Öymen, bir çok konuda ABD ile görüş ayrılığı olmasına rağmen bu ülkeyle Ortak Stratejik Belgesi imzalandığına dikkati çekti.
“Her şeyi içinize sindiriyorsunuz, cesaretiniz yok” diyen Öymen, Türkiye'nin, İspanyollar ile terör örgütü ETA'nın görüşmesine ev sahipliği yaptığını kaydetti. Öymen, İspanyol Başbakanının, teröristlerle müzakere etmenin hata olduğunu kabul ederek özür dilediğini, ancak Gül'ün aynı davranışı göstermediğini belirtti.
Dış politikada yaşananları sineye çeken bir dışişleri bakanını, CHP'nin, Türk milletinin sineye çekemediğini öne süren Öymen, Türkiye'nin, alttan alıcı yönetime, bakanlık anlayışına müstahak olmadığını kaydetti. Öymen, Türkiye'nin, hak edilen cevabı anında vermesini beklediğini söyledi.
BAŞBAKANLIK'A HAZIRLANAN BİR PRENS
Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Süleyman Sarıbaş, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün dış politikadaki tutumunu eleştirirken, ”Türkiye size büyük geliyor, 72 milyon büyük geliyor. 72 milyon insanın sorumluluğunu taşımak yürek, vicdan, ahlak ister” dedi.
TBMM Genel Kurulunda, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin partisi ve önerge sahibi olarak söz alan Sarıbaş, hükümetin dış politikasını eleştirdi.
“Dışişleri denince Uganda ile yapılan elçilik antlaşması anlaşılmamalı” diyen Sarıbaş, Türkiye'nin dış politikasının Abdülhamit döneminden bugüne stratejik bir hesap üzerine yürütüldüğünü anlattı.
Bu politika sonucu Lozan'da Türkiye'nin kuruluş felsefesinin oluştuğunu dile getiren Süleyman Sarıbaş, Lozan'da başlayan Türk dışişleri politikasının 5 temel dosya üzerinde geliştiğini söyledi.
“KERKÜK'TE KIRMIZI ÇİZGİLERİ YOK ETTİNİZ”
ANAVATAN Grup Başkanvekili Sarıbaş, bunların AB ve ABD ile ilişkiler, Ortadoğu, Kıbrıs ve Kerkük olduğunu kaydederek, şunları kaydetti:
“Kıbrıs'ta bir devlet kurulmuştur, ama bu devlet yıkılmaya yüz tutmuştur. KKTC yıkılırken aynı bölgede Irak'ta etnik yapılı bir devletin kuruluşu adım adım gerçekleşiyor, fiilen gerçekleşiyor. Elini vicdanına koyan tüm insanlara soruyorum, Türkiye dış politikada 4 sene önceki durumunda mıdır? Türkiye neler kaybetmiştir? Kaybettiklerinin bir hesabı, sorumlusu aranmayacak mıdır?”
Sarıbaş, Bakan Gül'ün, “Kerkük'e müsaade etmeyiz?” yönünde sözlerinin bulunduğunu belirterek, “Günaydın Sayın Bakan, iki yıldır Kerkük'te kırmızı çizgileri yok ettiniz. Gelin kırmızı çizgileri söyleyin. 'Kerkük Türk'tür, Kerkük'ün Türk şehri olma tezinden asla vazgeçemeyiz' diyor musunuz? Söyleyin alnınızdan öpelim” diye konuştu.
ANAVATAN'lı Sarıbaş, Dışişleri Bakanı Gül'ün hiçbir yerde görünmeyen, hiçbir konuda konuşmayan, kendini Başbakanlığa hazırlayan bir prens olarak, Türkiye'nin hiçbir dış politikasına müdahil olmayan bir dışişleri bakanıyla karşı karşıya olduklarını ileri sürdü.
AK Parti hükümetlerinin AB'yi mundar ettiğini savunan Sarıbaş, Türk halkı içinde birlik karşıtı insanların sayısının arttığına dikkati çekti.
Süleyman Sarıbaş, hükümetin müzakere tarihi almasının ardından havai fişek gösterileri yaptığını, ama gelinen noktada duvara tosladığını öne sürerek, şunları kaydetti:
“Sayın Bakan Türkiye'yi bu sıkıntılara niye soktunuz? Biz sizin bu sayısal çoğunlukla bakanlıktan düşeceğini düşünmüyoruz. Biz sizden bu meclise hesap vermenizi, bu sıkıntılara neden düşürdüğünüzü izah etmenizi istiyoruz. Bu ülkeyi böldürtmeyeceğinize dair yemininiz var. Peki bürokratınız niye 'Türkiye bölünme tehlikesiyle karşı karşıya' diyor. Niye değiştirmediniz bürokratı? 'Bizim politikamızla Türkiye çağ atlıyor' deyin. Niye demiyorsunuz? Diyemezsiniz. Çünkü siz bir adım ileri iki adım geriye mehter takımı gibi yürümeye Akıncılar Derneği başkanıyken alıştınız. Türkiye size büyük geliyor. 72 milyon büyük geliyor. 72 milyon insanın sorumluluğunu taşımak, yürek ister vicdan ister, ahlak ister. Türkiye böyle bir ülke.”
“KUZEY IRAK'TA GELİNEN NOKTANIN HESABINI VERİN”
AK Parti milletvekillerinin tepkisi üzerine ANAVATAN Grup Başkanvekili Sarıbaş, “Elinizi vicdanınıza koyun, bugün Kuzey Irak'ta geldiğiniz noktanın hesabını bu millete verin. Ahlaklı davranın. AB'de gelinen noktanın hesabını verin” dedi.
Süleyman Sarıbaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın “kurban olam ayına yıldızına” sözüne atıfta bulunarak, “Bu millet kendisi için çalışmayanı kurban eder ve edecek de” diye konuştu.
Lozan Anlaşmasının “tartışılır” hale getirildiğini öne süren Sarıbaş, Abdullah Gül'e, “Bu ülke sizin babanızın çiftliği falan değil sayın bakan. Bu ülke, kanıyla, canıyla ülkeyi kuran bu milletindir” dedi.
Sarıbaş, Hükümete yönelik olarak da “Siz burada konuşuyorsunuz, onlar orada (ABD) yalanlıyor” sözlerini sarfetti.
Türkiye'nin eşbaşkanı olduğu Büyük Ortadoğu Projesinde (BOP) bir etkisinin olmadığını ileri süren Sarıbaş, “Türkiye, BOP'un eşbaşkanı ama hayali eşbaşkanı” diye konuştu.
ANAVATAN'lı Sarıbaş, 19 ülkenin kabul ettiği sözde Ermeni soykırımını ABD'nin de tanıması halinde Türkiye'nin Kuzey Irak'ta olduğu gibi Ermenistan tehditi ile de karşı karşıya kalacağını iddia etti.
Sarıbaş, laf atan AK Parti Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun'a, “Sen muhatabım değilsin, seni severim” karşılığını verdi.