A.A
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 2008 16:20
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin çağdaşlaşma projesinin daha da ileriye götürülmesinin Türk diplomasisi ve diğer devlet kurumlarının önceliklerinden biri olması gerektiğini söyledi.
Gül, Dışişleri Bakanlığının “1. Büyükelçiler Konferansı” kapsamında Türkiye'ye gelen büyükelçilere Çankaya Köşkü'nde öğle yemeği verdi.
Konferansı düzenlemesinden dolayı Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve bakanlık yönetimini tebrik eden Gül, “İstişare formatında yapılan bu dönüşüm, Türk diplomasisinin 21. yüzyılda daha kapsamlı bir faaliyet içinde bulunacağının ve yeni roller oynayacağının işaretini veren anlamlı ve isabetli bir karar olmuştur” dedi.
Gül, konferansın zamanlamasının da önemine işaret ederek, bir yandan büyük atılımlar yaşanırken bir yandan da ekonomik ve siyasi dengelerde öngörülemeyen değişimler olabildiğini belirtti. Bugünkü dünya koşullarının “tarif ve tasvir edilmesinde güçlükler çekilebildiğini” anlatan Gül, Büyükelçiler Konferansı'nın bu dönemde gerçekleşmesini günümüzün belirsizliklerle dolu siyasi, ekonomik, kültürel ve çevresel koşullarının Türkiye açısından kapsamlı bir şekilde analizinin yapılmasına fırsat vereceğini kaydetti.
-POZİTİF GÜÇ-
“Cumhuriyet diplomasisinin Osmanlı İmparatorluğu'nun uzun tarihi boyunca yaşadığı acı veya tatlı ancak muhakkak ki zengin tecrübelerden süzülmüş yeteneklere sahip olduğu dost düşman herkesin saygı ve takdirle teslim ettiği bir vakıadır” diyen Gül, Türkiye Cumhuriyeti'nin başından itibaren milli birliğini, bütünlüğünü ve güvenliğini pekiştirip, ülkenin refah düzeyini yükseltirken bölgesinde ve dünyada barış ve istikrar için “pozitif bir güç” olma hedefinde başarılı olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin bölgesel ve uluslararası barış, istikrar ve işbirliğine azami katkıda bulunmayı esas alan yapıcı diplomasi geleneğinin 2. Dünya Savaşı sonrası yaşanan çetin dönemde de devam ettiğini belirtti.
Gül, “Diplomasimizin yurt içindeki istikrar ve ilerlemeyi dünyadaki ve bölgemizdeki barış ve işbirliği çabalarıyla en mükemmel biçimde bağdaştırma yeteneği günümüzde de siz sayın büyükelçilerimizin emekleriyle en canlı biçimde hayata geçirilmektedir” dedi.
-TÜRKİYE'NİN ULUSLARARASI ALANDAKİ KONUMU-
Türkiye'nin, başta Orta Doğu olmak üzere bölgesel sorunlarda yürüttüğü girişimlere, çok uluslu barış koruma güçlerinde aldığı rollere değinen Gül, Türk diplomasisinin bölgesinde ve dünyadaki başlıca barış, uyum ve işbirliği faaliyetlerinde öncü ya da ortak olarak seçkin rol oynadığını kaydetti.
Orta Doğu bölgesindeki siyasi, ekonomik ve kültürel çatışmaların küresel barış ve istikrarı derinden etkilediğini anlatan Gül, bu sorunların çözümü için bu güne kadar gösterilen çabaların yeterli sonuç vermediğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Gül, şöyle konuştu:
“Bugün içinde bulunulan durumun fanatikler, teröristler ve spekülatörler dışında kimseye fayda sağlamadığının herkes tarafından anlaşılmaya başlandığını görüyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Orta Doğu'da yeni bir güven ve işbirliği ortamının teşkili için güven artırıcı önlemlerden başlamak suretiyle kapsamlı ve sistemli kriz ve ihtilaf önleyici mekanizmaların oluşturulması konusunun ciddi biçimdi ele alınması zamanının geldiğini düşünüyorum.”
-ERMENİSTAN İLE İLİŞKİLER-
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin bazı ikili dış meselelerinin çözümü için büyükelçilerin titiz çalışmaları ve yaratıcı fikirlerinin katkısıyla önemli çabalar gösterdiğini belirterek, Kıbrıs sorununa ilişkin Birleşmiş Milletler Planı'nın başarıyla müzakere edildiğini söyledi.
Türkiye'nin, Ermenistan ile ilişkilerinin normalleştirilmesi yolunda, Ermanistan'ın bağımsızlığını ilan ettiği günden bu yana birçok iyi niyetli açılımda bulunduğunu dile getiren Gül, “Bu açılımlar ve son olarak yapılan 'Ortak tarih komisyonu' kurulması önerisi eşit mukabele beklemektedir” dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin diğer komşularıyla olan sorunlarının çoğunun ortadan kaldırıldığını ifade ederek, “Kalanların ise ikili ilişkilerimizin önünde engel olmaktan çıkarılmış olması memnuniyet vericidir” diye konuştu.
-AB İLE İLİŞKİLER-
Türkiye'nin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti temel ilkeleri üzerinde çağdaş uygarlık düzeyi hedefine ulaşma yolunda 85 yıldır büyük mesafe katettiğini dile getiren Gül, bunun en önemli aşamasını AB ile tam üyelik müzakerelerinde gelinen noktanın oluşturduğunu söyledi.
Gül, sözlerine şöyle devam etti:
“AB'nin temel değerleri demokrasiye, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına, insan haklarının korunmasına, sosyal hakların tanınmasına, serbest piyasa ekonomisinin işlemesine ve kültürel çeşitliliğe saygıya dayanmaktadır. Bu değerler Cumhuriyetimizin felsefesi, Anayasamızın ilkeleri ve halkımızın beklentileriyle uyum içindedir. Dolayısıyla bu çağdaşlaşma projesinin daha da ileriye götürülmesi diplomasimizin ve diğer devlet kurumlarının önceliklerinden biri olmalıdır.
Türk milleti giderek kendisine daha çok güvenen, ufku alabildiğine açık olan, içine değil dünyaya dönük duran, modern, çoğulcu, sorunlarını derinlemesine tartışabilen, bunları çözüm üreterek aşabilen daha yaratıcı, daha üretken bir toplum haline gelmektedir. Yurt dışında yaşayan veya faaliyet gösteren Türk işçilerinin, mühendis ve teknisyenlerin, iş adamı, tüccar, müteahhit, bankacı ve yatırımcılarımızın, bilim adamı, sanatçı ve sporcularımızın Türk asıllı üst düzey yönetici ve siyasetçilerin başarıları hepimize gurur vermektedir. Devletimizin temsilcileri olarak siz sayın büyükelçilerimiz tarafından aktif biçimde destek ve teşvik edilmeyi fazlasıyla hak etmektedirler.”
Cumhurbaşkanı Gül, büyükelçilerin Türkiye'nin dinamizm ve potansiyelinin daha iyi tanınması için yoğun çaba gösterdiğini belirterek, ekonomik işbirliği fırsatları turizm, eğitim ve sağlık imkanlarının yurtdışında en geniş biçimde anlatılmasını istedi.
Küresel ekonomik performansın zayıflamasından ve bunun siyasi sonuçlarından az gelişmiş ülkelerin daha derin biçimde etkilendiğine dikkati çeken Gül, yoksulluk, açlık ve salgın hastalıkların yanı sıra yasa dışı göç, şiddet ve örgütlü suç eğilimlerinin artarak devam etmesi riski bulunduğunu kaydetti.
Gül, bu sorunların yanında “ırkçılık”, “yabancı düşmanlığı”, “anti semitizm” gibi eski hastalıkların bu tür ortamlarda nüksettiğini ya da “İslamofobi” gibi yeni ilişkilerin ortaya çıktığını belirterek, “Bu gelişmeler, ne yazık ki, artık diplomasinin ve büyükelçilerimizin de uyanık biçimde yakından izlemeleri ve gerektiğinde çözümüne katkıda bulunmaları gereken fenomenler haline gelmektedir” dedi.
Yemeğe, Dışişleri Bakanı Babacan'ın yanı sıra Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ertuğrul Apakan, CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ ve Dışişleri Bakanlığı bürokratlarının da aralarında bulunduğu 150'nin üstünde davetli katıldı.
Cumhurbaşkanı Gül, göreve gelmesinden bu yana ilk kez konuşma metnini “prompter” cihazından okudu.