Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Gül, Sütlüce Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen 5. Dünya Su Forumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye ile Dünya Su Konseyi tarafından ortaklaşa bu yıl beşincisi düzenlenen foruma Marakeş, Lahey, Kyoto ve Meksika'nın ardından İstanbul'da ev sahipliği yapmaktan, uluslararası su camiasının saygın temsilcilerini Türkiye'de ağırlamaktan büyük sevinç duyduklarını söyledi.
Dünya Su Forumu'na Türkiye'den ve yurt dışından iştirak eden devlet ve hükümet başkanlarını, bakanları, parlamenterleri, yerel yöneticileri, sivil toplum örgütlerini, iş çevrelerini, bilim ve akademi dünyası ile basın kuruluşlarının yetkililerini en içten duygularıyla selamladığını ifade eden Gül, “İstanbul'daki bu mühim buluşmamıza gösterilen büyük ve yakın ilgi, bizleri fevkalade mutlu etmiştir” diye konuştu.
Gül, Dünya Su Forumu çerçevesinde bir ilki gerçekleştirerek “devlet ve hükümet başkanları” olarak da ayrıca bir araya geleceklerini anımsattı. Cumhurbaşkanı Gül, “Böylece suyun sadece teknik bir konu olmadığını, en üst düzeyde siyasi önem ve öncelik verilmesi gereken, insanlığın müşterek geleceğini ilgilendiren bir mesele teşkil ettiğini” vurgulamaya imkan sağlamış olacaklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Gül, dünyanın bütün güçlüklere rağmen her geçen gün modernleştiğini, değiştiğini ve geliştiğini dile getirerek, “Küreselleşen, daha açık ve daha şeffaf bir dünyada yaşıyoruz. Ancak aynı zamanda bütün dünya milletlerinin eşit ekonomik ve teknolojik imkanlara, eşit gelişmişlik ve refah seviyelerine sahip
olmadıklarını da açık yüreklilikle kabul etmemiz gerekiyor” dedi.
Gül, daha önceki konuşmalarında da vurgulamaya özen gösterdiği bir unsuru öncelikle tekrar etmek istediğini belirterek, şöyle devam etti:
“İnsanlık, artık tüm milletlerin kaderlerinin birbirlerine kuvvetle bağlandığı yeni bir döneme girmiştir. Kimsenin 'Ben sadece kendi ülkemde, kendi bölgemde yaşıyorum' demeye hakkı yoktur. Zira susuzluk, kuraklık ve sel gibi felaketler artık sınır tanımamaktadır. Dünyanın en ücra köşelerinde meydana gelen gelişmeler, bir gün gelip bizleri de etkilemektedir. Dolayısıyla bugün varılan noktada, dünya milletleri olarak sahip olduğumuz siyasi, ekonomik ve toplumsal avantajları, keza mücadele etmemiz gereken olumsuzlukları, zorlukları, gerçekçi bir bakış açısıyla tahlil etmemiz, sorunlarımıza el birliğiyle ortak çözümler üretmemiz gereken keskin bir dönemeçten geçmekteyiz.”
ULUSLARARASI TOPLUMUN ORTAK SORUMLULUĞU
Cumhurbaşkanı Gül, dünyanın karşı karşıya kaldığı en hayati toplumsal ve ekonomik meselelerin başında çevrenin korunmasının geldiğini belirterek, daha fazla geç kalmadan tabiatla ahenk içinde yaşamayı şiar edinmenin tüm uluslararası toplumun ortak sorumluluğu olduğuna inandığını söyledi.
Gül, “Bugün yaptığımız hataları gelecekte nasıl olsa bir şekilde telafi edebileceğimiz yanılgısına düşmememiz gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, bizleri kaçınılmaz olarak artık hatalarımızı telafi edemeyeceğimiz bir aşamaya taşıyacaktır. Dolayısıyla esas hedefimiz, dünyayı beraber paylaştığımız, tüm canlıların üzerinde hayatlarını idame ettirdikleri zeminin muhafazası olmalıdır” diye konuştu.
Suyun hayatı idame ettirebilmek için vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, bu nedenle su konusuna özel bir önem verilmesi gerektiğinin de açık olduğunu kaydetti. Abdullah Gül, suyun, sürdürülebilir kalkınmanın en önemli itici güçlerinden biri olduğuna işaret ederek, su olmadan fakirlik, açlık ve hastalıklarla mücadele edilemeyeceğini dile getirdi. 7 milyara yakın insanın gıda güvenliğinin temini için tarımsal faaliyetlere yeterli miktarda su tahsis etmek durumunda bulunulduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ekonomik kalkınma ve refahımız, gıda üretimi, sağlık koşullarının iyileştirilmesi ve en temel gereksinimimiz olan içme suyu temini için her geçen gün su kaynaklarına daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Dolayısıyla su yalnızca hayat değil, aynı zamanda medeniyettir. Oysa elimizdeki rakamlar, maalesef endişe verici bazı gerçekleri de açık ve acı bir şekilde ortaya koymaktadır. Bugün dünyada yaklaşık 1 milyar insan temiz ve sağlıklı içme suyundan mahrumdur. 2,5 milyar insan sanitasyon olarak tabir edilen, suyla ilgili temizlik ve sağlık hizmetlerine sahip değildir. Bu rakamlar toplam dünya nüfusunun neredeyse yarısına tekabül etmektedir. Bir başka deyişle her 2 kişiden biri günlük hayatını idame ettirmek için ihtiyacı olan suyla ilgili hizmetlere erişim konusunda sorun yaşamaktadır.
Afrika ülkelerinde hastanelerde tedavi gören her 2 kişiden biri temiz içme ve kullanım suyu yokluğundan kaynaklanan rahatsızlıklardan mustariptir. Bu hastalıkların ne yazık ki ciddi bir bölümü ölümcüldür. Her gün binlerce çocuk, sağlıksız su tüketimi nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Dünyanın farklı bölge ve ülkelerindeki günlük su tüketim miktarları bakımından çok önemli eşitsizlikler, adaletsizlikler söz konusudur.”
Cumhurbaşkanı Gül, sanayileşmiş, ekonomik gelişmesini tamamlamış ülkelerde içme ve diğer ihtiyaçlar için kişi başına ortalama günde 266 litre su tüketilirken, Asya ortalamasının 143, Arap ülkeleri ortalamasının 158, Latin Amerika ortalamasının 184, Afrika ortalamasının ise sadece 67 litre olduğunu belirterek,
“Eşitsizliğin ve dengesizliğin rakamlarla açıkça ifade edildiğini görüyoruz” dedi.
BÜYÜK FELAKETLER KAÇINILMAZDIR
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, küresel sorunlara küresel cevaplar vermek zorunda bulunduklarını belirterek, “Böyle görmezsek, büyük felaketler kaçınılmazdır” dedi.
Gül, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 5. Dünya Su Forumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, su sıkıntısı yaşayan ülkeler arasında yer alan Türkiye'de kişi başına günde 11 litre su tüketildiğini, su zengini bir ülkede kişi başına yıllık su tüketiminin 10 bin metreküp olarak kabul edildiğini, Türkiye'de ise bu miktarın 1830 metreküp olduğunu bildirdi.
“Gerekli tedbirler alınmazsa Türkiye'nin de 2010 yılından itibaren su bakımından yoksulluk sınırının altına düşebileceğini hesaplamaktayız” diyen Gül, bu durumun Türkiye'nin sanıldığı gibi su zengini bir ülke olmadığını gösterdiğini kaydetti.
Gül, Türkiye gibi su zengini olmayan ülkelerin su kaynaklarını hakça, makul ve en iyi şekilde geliştirmek, yönetmek, kullanmak ve korumak zorunda olduklarını vurgulayarak, bununla beraber Türkiye'nin, su konusunda iş birliği yapılması gerekliliğinin bilincinde olduğunun altını çizdi.
Bu işbirliğine suyun faydalarının paylaşılmasıyla başlanabileceğini anlatan Gül, suyun milletleri ayrıştıran değil, yakınlaştıran bir iş birliği alanı haline gelmesine inandıklarını, bu itibarla bu yılki Dünya Su Forumu'nun ana temasının “Farklılıkların suda yakınlaşması” olarak belirlendiğini hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Gül, uluslararası toplumun susuz bir geleceğin olamayacağını göz önünde bulundurarak gerekli politika değişikliğine gitmek zorunda olduğuna dikkati çekerek, mevcut sorunların ortadan kaldırılmasının en etkin yolunun devletlerin su yatırımlarına ağırlık vermelerinden, içme ve kullanma suyuna ilişkin altyapı çalışmalarının artırılmasından geçtiğini söyledi.
DÜNYAYI ŞEKİLLENDİREN DOĞAL GÜÇ
Gül, “Suyu sınırsız bir kaynak olarak görmeye son vermeli, tüketimimizi bu değerli kaynağın sınırlı olduğu bilincine göre uyarlamalıyız” dedi.
Suyun aynı zamanda dünyayı şekillendiren büyük bir doğal güç olduğunu ve tabiatın bu gücünden en verimli şekilde ve sürdürülebilirlik ilkesini esas alarak istifade edilmesi gerektiğini vurgulayan Gül, bunun için de su kaynaklarının akılcı yönetimini başarmak ve modern teknolojiden kuyumcu terazisi hassaslığında bir dengeyle yararlanmak zorunda bulunulduğunu belirtti.
Abdullah Gül, 2000 yılındaki Birleşmiş Milletler Bin Yıl Bildirgesi ve 2002 senesindeki Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi'nin uluslararası camianın bu konuyu küresel düzeyde ele alma iradesini yansıttığına işaret ederek, BM Genel Kurulu'nun konunun arz ettiği önemin bir göstergesi olarak 2005-2015 yılları arasındaki 10 yıllık dönemi uluslararası “Hayat İçin Su Eylem Dönemi” olarak ilan ettiğini hatırlattı.
Konulan bu hedefler ve alınan kararların su kaynaklarının uygun şekilde yönetiminin önemini gösterdiğini ifade eden Gül, fakat bu hususta kayda değer bir ilerleme sağlayabilmek için hükümetlerin, yerel idarelerin ve diğer paydaşların yoğun işbirliği yapmalarına ihtiyaç bulunduğunu bildirdi.
Gül, Dünya Su Forumu'nun 3 yılı aşkın bir süreye yayılmış hazırlık faaliyetlerinin bir neticesi olarak küresel sorunlara somut çözümler getirilmesi amacını taşıyan çok önemli bir süreç olduğunu kaydederek, “İstanbul buluşması” kapsamında düzenlenecek 100'ü aşkın panelin, 500'ü aşkın tebliğin, gerçekleştirilecek konferans, toplantı ve oturumların suyla ilgili meselelerin tüm teknik yönleriyle en ayrıntılı şekilde ele alınmasına imkan tanıyacağını ve yeni fikirlere vesile olacağına inandığını ifade etti.
“ÇEVRE KONUSUNDA HATALARIN TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYACAKTIR”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Samimi kanaatim şudur; devlet adamlarının, yöneticilerin görevi yalnızca kendi milletlerinin ve bugünkü nesillerin mutluluk ve refahını düşünmek olmamalıdır. Gelecek nesillerin ve bizimle aynı olanaklara sahip olmayan milletlerin mutluluk ve refahını da gözetmekle mükellefiz. Bu müşterek sorumluluğumuz çevre konularında daha da önem kazanmaktadır. Zira, az önce de vurguladığım üzere, çevre konusundaki hatalarımızın telafisi sanılanın aksine mümkün olmayacaktır. Bunun bedelini de maalesef gelecek nesiller, çocuklarımız ve torunlarımız ödeyecektir.”
Geçmişte çevreci olup olmamanın bir siyasi tercih olarak algılandığını hatırlatan Gül, bugün artık herkesin çevreci olmak zorunda olduğunu dile getirdi. Gül, “Suyun kıtlığına dikkat çektiğimizde ve gelecek nesillerin devamı için suyun ne kadar elzem olduğunu bir kez daha hatırladığımızda bu konuda hepimizin bilinçli olması, çevreci olması mecburiyeti vardır” dedi.
Dolayısıyla, çevreci olmanın bir politik tercih değil, hangi politik görüşten olunursa olunsun, hangi düşünceden olunursa olunsun bu konuya ağırlık vermek ve bunu öncelikli bir politika olduğu kanaatinin herkeste yerleşmesi gerektiğini ifade eden Gül, şöyle konuştu:
“Küresel sorunlara küresel cevaplar vermek zorundayız. Böyle görmezsek, büyük felaketler kaçınılmazdır. Bu vesileyle hepimizi, çocuklarımız için suyu minnetle kucaklayıp gelecek nesillere miras bırakabilecekleri sürdürülebilir bir 21. yüzyıl inşa etmeye davet ediyorum. Geçmişte bunlar çok konuşuldu. Bugünkü toplantıda tabii ki bunlar konuşulacak ama sözlerime son vermeden önce bir kez daha şunları söylemek istiyorum; tüm uluslararası camiayı iki kıtanın birleştiği İstanbul'da, 5. Dünya Su Forumu çerçevesinde farklılıkları suda yakınlaştırmaya çağırıyor, katılımınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Forumun başarılı geçmesini diliyorum ve inanıyorum ki bu forum süresince ele alınacak birçok değerli tebliğler, konuşmalar, bu konuda dünyada yeni bir bilincin oluşmasına yardımcı olacaktır ve birçok tedbirlerin alınmasına vesile olacaktır ve su konusunda yeni politikaların geliştirilmesinde çok yardımcı olacaktır.”