Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, parti grubunda şunları söyledi:
EMNİYET VE YARGI'DAKİ ÖRGÜT
Türkiye’nin demokrasi ve hukuk tarihine kara bir leke olarak geçen 17 Aralık komplosu, hazırlık aşaması, uygulama şekli, içeriden ve dışarıdan aldığı destek ve talimatlar boyutuyla diğer tüm darbe girişimlerini geride bırakmıştır. Millete, devlete ve demokrasiye yönelik ihanet hareketi olarak kayıtlara geçmiştir. Yargı ve Emniyet içindeki bir örgüt son derece hukuksuz bir biçimde, tamamen gizli olarak yürüttükleri soruşturmaları mahalli seçimlere 3.5 ay kala, yani son derece manidar zamanda düğmeye basmak suretiyle başlatıyorlar.
İHANET MAŞASI
Bu ihanet operasyonunda maşa olarak kullanılan örgüt, tüm taraftarlarını harekete geçirmiş, hükümete karşı bir kampanyanın fitilini ateşlemiş. Bir anda itibarsızlaştırma girişimleri başlamış. İftira, itham, yalan, tehdit, korkutma, sindirme, şantaj, her ne varsa devreye alınmış. Yolsuzluk kisvesi altında, yolsuzluk süsü verilerek, bir anda Türkiye’de büyük bir belirsizlik, kaos ortamı oluşturmak için ne gerekiyorsa, hangi araca ihtiyaç varsa hepsi harekete geçirilmiş. Gelişmeleri son derece soğukkanlılıkla takip ettik. Çünkü bu bizim için ilk değildi, daha önce de yaptılar. Telaşa kapılmış olsaydık bunlara hizmet etmiş olurduk. Tedbirlerimizi çok hızlı bir şekilde aldık. Yolsuzluk iftirasıyla hükümeti yıpratalım derken, başka hesaplarını da görmek istiyorlardı. Şimdi çıkıyorlar bize dış mihrakları soruyorlar. Allah aşkına soruyorum, bu operasyon, darbe girişimi başarıya ulaşmış olsaydı kazanan kim olacaktı? Faiz, silah, savaş ve kaos kazanacağı bir operasyonun yerli, milli olabilme ihtimali var mı?
ADANA SAVCISI MAŞA
Bu ülkenin Milli İstihbarat Teşkilatı, Suriye’deki Türkmen kardeşlerimize yardım ulaştırmaya çalışıyor, Adana’dan bir savcı bunu engellemek için elinden geleni yapıyor. Dünyanın hiçbir yerinde bir yargı mensubunun, kendi ülkesinin istihbarat teşkilatına husumet beslediğine şahit olunmaz. Reyhanlı’daki olaylar olduğu zaman bu beyefendi, Adana’dan kalkıp Reyhanlı’ya gitmemiştir. 7 günün ardından oraya gitti. 7 gün senin aklın neredeydi? Reyhanlı’da o kadar insanımız şehit edildi, niye gitmedin oraya? Sormazlar mı? Ben buradan hatırlatıyorum, hadi ilgili olanlar bunu incelesinler, bunun da üzerinde dursunlar.
EFSUNLANMIŞ MENSUPLAR
Bir ülkenin istihbarat teşkilatının hasmı, sadece harici düşmanlardır, dahili değil. Milli bir teşkilata yönelik hasmane tutum kesinlikle milli olamaz. Bir savcı Adana’dan kalkıp Hatay’a MİT’in insani yardım operasyonunu engellemek üzere geliyorsa o savcı yasaları çiğnemiştir, milli çıkarlara kastetmiştir. Açıkça söylüyorum, ülkesinin düşmanlarına maşalık etmiştir. Aziz Türk Milleti değil, mensubu oldukları örgütten emir ve talimat alıyor ve öyle hareket ediyorlar. Uluslararası kirli odakların elinde oyuncak olmuş, maşa olmuş bir örgüt, adeta efsunladığı mensuplarını kendi ülkelerinin aleyhine yönlendiriyor. Siz kimsiniz ki bu ülkenin, milletin Milli İstihbarat Teşkilatı’na karşı düşmanca tutumlar içine giriyorsunuz?
SAHTE DELİLLERLE MAHKÛMLAR
Bir savcı çıkıp sadece iddialar üzerinden, sahte ihbarlar üzerinden demokrasiyi katletme, ekonomiyi durdurma, ülkeyi kaosa sürükleme cüretinde bulunabiliyor. Bugün artık geçmişteki bazı yargılamaların da üzerinde çok büyük soru işaretlerinin oluştuğunu daha net olarak görüyoruz. Sahte ihbar mektuplarıyla, yasadışı dinlemelerle, sahte delillerle tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkûm edildiklerini bugün çok daha belirgin şekilde görebiliyoruz. Bütün bunlar hukuk, adalet saikiyle, vicdan saikiyle değil, tamamen örgüt saikiyle yapılıyor.
SİNSİ VİRÜSLER
Biz bunları meydana çıkarmak zorundayız. Kim olursa olsun, artık olayın aslı şudur: Acırsanız acınacak hale gelirsiniz. Malezya’da beraberimizdeki medya mensuplarına da ifade ettim: Virüs vücuda girmiş, sinsi bir şekilde yerleşmiş, çoğalmış, bir anda vücudu esir almak üzere harekete geçmiş. Ancak bu bünye, kendisini sinsi virüslere teslim edecek kadar zayıf bir bünye değil.
TARİHTE DE GÖRDÜK
İncelediğimizde tarihte de bunu görüyoruz. Büyük Selçuklu Devleti’nde Haşhaşiler denilen gözü dönmüş gizli bir örgütün devlet bünyesini nasıl esir almaya çalıştığını, gerektiğinde düşmanlarla nasıl işbirliğine gittiğini, asırlar önce millet olarak yaşadık ve gördük. Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu sinsi virüslere, devlet bünyesini terk etmeye yönelik sızıntılara asla geçit vermez ve vermeyecektir.
MİT MÜŞTEŞARIMI TUTUKLAMAK İSTEDİLER
Örgütün üst yönetimiyle, oradaki diğer vatandaşlarımızın hassasiyetlerini birbirinden kesinlikle ayırıyoruz. Darbenin mimarı olan örgüt, daha önce de MİT Müsteşarı’nı tutuklayıp devre dışı bırakma girişiminde bulunmuştur. Biz buna sessiz kalmış olsaydık, benim müsteşarım kim bilir nerede olacaktı? Hiç endişeniz olmasın, tarihte biz nice hainler gördük. Nice ajanlara, casuslara, gayrimilli saldırılara şahit olduk.
Hasan Sabbah’ın suikastçıları
TARİHİN ilk suikastçıları olarak bilinen Haşhaşiler örgütü, Büyük Selçuklu Devleti zamanında Hasan Sabbah tarafından kuruldu. Dönemin önemli bilim ve edebiyat adamı Ömer Hayyam ile dostluğu olan Sabbah, Alamut Kalesi’ni ele geçirdikten sonra burada binlerce müridi ile yaşadı. Sabbah’ın fedailerini haşhaş vererek uyuşturduğu, onlar için cenneti tasvir eden ortamlar yarattığı, bu yolla zihinlerini kontrol ederek istediği eylemleri yapmalarını sağladığı anlatılır. Nâzirî-İsmaili Devleti’ni kuran Sabbah ve adamları, siyasi rakiplerine yönelik suikastların yanı sıra kurulu siyasi ve sosyal düzeni yıkmak için devletin önemli isimlerini hedef alıp, halkı kendi yanlarına çekmek için inanç temelli propaganda yürüttü. Sabbah’ın, Büyük Selçuklu Devleti’nin en önemli devlet adamlarından Nizamülmülk’ü de fedailerine öldürttüğü bilinir. Haşhaşiler, Büyük Selçuklu Devleti’nin en parlak döneminde düşüşe geçmesinde etkili oldu. Moğollar, başta Alamut olmak üzere tüm kalelerini yakıp yıktı.