Güncelleme Tarihi:
Kendisi 12 yaşındayken gözaltına alınan babası Mehmet Selim Orhan'ın cesedini yıllar sonra bulan Adnan Orhan, “Babam, amcam ve kuzenim askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra bir daha kendilerinden haber alamadık. 14 yıl sonra babamın kurşanlandıktan sonra yakılmış cesedini bulabildim” dedi. Adnan Orhan'ın başvurusu üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Türkiye'yi 2003 yılında ‘Yaşam hakkını ihlal' suçundan mahkum etmişti.
Diyarbakır İHD binasında İHD Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ ile İHD bölge temsilcisi Mehdi Perinçek, 24 Mayıs 1994 tarihinde Diyarbakır'ın Kulp İlçesi'ne bağlı Bağcılar Köyü yakınlarındaki Düzpelit Mezrası Kevrokok Mevkii'nde ortaya çıkarılan toplu mezarla ilgili basın toplantısı düzenledi. İHD Genel Başkan Yardımcısı Avukat Reyhan Yalçındağ, 13 yıl öncenin bölgede ‘kuralsız ve her türlü insan hakları ihlallerinin pervasızca yaşandığı çatışmalı yıllar' olduğunu söyledi. Yalçındağ, şöyle devam etti:
“Adnan Orhan o tarihte 12 yaşında bir çocuk idi. Kulp'un Çağlayan Köyü Deveboyu Mezrası'nda ailesi ile birlikte yaşıyordu. 24 Mayıs 1994 tarihinde babası Mehmet Selim, amcası Hasan ve kuzeni Cezayir mezralarına gelen askerler tarafından gözaltına alınıyor. Adnan, gözden kayboluncaya kadar bakıyor babasının arkasından. Ancak, babası son bir kez dahi olsa yüreğinin bir parçası olan 12 yaşındaki oğluna bakamıyor. Adnan 13 yıl boyunca babasına veya cesedine kavuşmak için çabalıyor. Kulp Cumhuriyet Savcılığı 2003 yılında Bağcılar Köyü Düzpelit Mezrası Kevrokok Mevkii'nde 12 Haziran 1994 tarihinde defnedilen kurşunlanmış ve yakılmış 8 cesedin kimlik tespiti için fek’i kebir işlemi yapıyor. Cesetlerin DNA profili tespit ediliyor. Bir gazetede bu konuyla ilgili 2005 yılında çıkan haber Adnan'a umut veriyor. Adnan, cumhuriyet savcılığına başvuruyor ve DNA örneklerinin alınarak rapor düzenlenmesini talep diyor. 24 Mayıs 2007 tarihinde Cumhuriyet Savcılığı tarafından düzenlenen raporda 8 cesetten birinin yüzde 99.99 ihtimalle Adnan'ın babası Mehmet Selim Orhan’a ait olduğu tespit ediliyor. Cesetlerden ikisi içinde yakınları kan örnekleri verdi. Ancak kalan 5 cesetle ilgili henüz kimse başvuruda bulunmadı. Diğer 5 cesedin de kimlik tespiti için o dönemde o bölgede yakınları kaybolanların başvuruda bulunmasını istiyoruz.”
ASKERLER YARGILANSIN
İHD Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ, 17- 31 Mayıs'taki ‘Kayıplar Haftası'na denk gelen bir tarihte kaybedildiği günün 14'üncü yıldönümünde kayıp M.Selim Orhan’ın gözaltına alındıktan sonra öldürülüp, kendisiyle aynı kaderi paylaşan 7 kişiyle aynı toplu mezara gömüldüğünün ortaya çıkarttıklarını belirterek, şu iddialarda bulundu:
“Tarih, coğrafya ve faillerin adresleri oldukça tanıdık. 1994'te operasyon yürüten Bolu Jandarma Tugayı'na bağlı askerlerce gözaltına alınan köylülerin, gözaltına alındıktan sonra öldürüldüklerinin açığa çıktığı yüzlerce vakadan sadece biri. O dönem İHD Dİyarbakır şubesine başvuran Orhan ailesi her hangi bir sonuç alamayınca dosya AİHM’e taşınmış ve Türkiye mahkum edilmişti. Cumhuriyet savcılığına fail olan askerler hakkında gerekli adli soruşturmanın başlatılması için başvurmamıza rağmen şu ana kadar derdest olan dosyalar, aradan geçen zamana rağmen herhangi bir gelişme göstermemiş ve sürümcemede bırakılmıştır. Bu vaka içinde yapılması gereken sorumlular hakkında derhal adil yargılamı sürecinin işletilmesidir.”
BÖLGEDE 5 BİN KAYIP VAR
Sivillere karşı işlenen zorla kaybedilme ve yaşam hakkı ihlalinin insanlığa karşı işlenmiş suç olduğunu söyleyen Reyhan Yalçındağ, “Zorla kaybedilen bir insanın yakını olmanın kendisi 24 saate yayılan pisikolojik işkence altındadır. Devlet, 1990'lı yıllarda gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınmayan yaklaşık 5 bin insanın ailesine ve tüm yurttaşlarımıza karşı sorumludur. Failler hak ettikleri cezaya çarptırılana kadar tüm sürecin ulusal ve uluslararası manada takipçisi olacağız” dedi.
Babası, amcası ve kuzenine ait fotoğrafla basın toplantısına katılan Adnan Orhan ise, babası gözaltına alındığı zaman kendisinin 12 yaşında olduğunu anlatırken şunları söyledi:
“O zaman 12 yasındaydım. O günden bugüne hiç yılmadım ve bir şekilde sonuca varmak için çaba sarf ettim. Cumhuriyet savcılığına, Kulp İlçe Jandarma Komutanlığı'na başvurdum ama sonuç alamadım. Aradan yıllar geçtikten sonra Bağcılar Köyü yakınlarında bulunan cesetlerin kimlik tespiti için DNA testine başvurduk. Cumhuriyet savcılığından bana gönderilen raporda cesetlerden birinin babama ait olduğu söylendi. Suçsuz sivil insanları öldürüp cesetlerine işkence yapan failleri tarih affetmeyecektir. Bütün hukuki mücadeleme devam edeceğim. Faillerin ortaya çıkarılıp yargılanmasını istiyoruz. Çünkü bu insanlar suçsuz yere götürülüp kurşunlandı ve yakıldı.”