Güncelleme Tarihi:
Suçlamaları kabul ermeyen sanıklar ifadelerinde şunlara yer verdi:
“HAMBURGER YERKEN GÖZALTINA ALINDIK”
Umur Arslan Eraslan: “Arkadaşlarımla Beşiktaş’ta buluştuk. Yemek yemek için Taksim’e gittik. Hamburger yerken bizi gözaltına aldılar ve buralara kadar geldi. Üzerimde sadece şort, tişört, cep telefonu ve cüzdanım vardı. Hiçbir eyleme katılmadım. Beraatimi istiyorum.”
“YARALI OLDUĞUM İÇİN POLİSLERE SIĞINDIM, DARP EDİLDİM”
Mahmut Mert Baygüz: “Hala suçlu olduğuma inanmıyorum. Polisin baskınından kaçmak isterken düştüm. Yaralandım. Yüzüm paramparça oldu, vücudum paramparça oldu. Yere suyun içine düştüm. Su da ilaçlıydı yaralarım da bundan etkilendi. Yaralı olduğum için polislere sığındım. Ancak ben yerde suyun içinde yatarken oradan geçen polisler taş attı. Sonra bir polis memuru beni alarak otobüse götürdü. Sağ olsun çok güzel davrandı. Yaralı olduğumu söylememe rağmen beni otobüste dövmeye başladı. Ben ‘yaralıyım’ dedikçe başıma vurdu. Başımı otobüsün camına çarptım. Üzerimde sadece şort ve tişört vardı. Suçlamayı kabul etmiyorum.”
“YANLIŞ ZAMANDA YANLIŞ YERDESİN”
Furkan Bülent Ongan: “O gün otobüs durakları hala açıkken Kağıthane’ye aktarma yapmak için Taksim’de indim. Sıkılan biber gazından etkilenince bir polise sığındım. Polis yüzüme sürmem için bana limon verdi. Sonra sivil polisler geldi. Toplu gözaltılar yapılıyordu. Beni de çekiştirdiler. Ne olduğunu sorunca ‘yanlış zamanda yanlış yerdesin’ dedi. Hiç resim ve video çekmemiş olmama rağmen cep telefonumu zorla elimden alarak bütün galeriyi temizlediler. İçinde aile resimlerim ve özel resimlerim vardı.”
“28 SAAT SU VE YİYECEK VERİLMEDİ”
Çağatay Karakuş: (Hakim, “Karakolda susma hakkını kullanmışsın, bir sıkıntı mı oldu?” diye sorunca) “Susma hakkımı kullandım çünkü karakolda inanılmaz baskı vardı. Burada dile getiremeyeceğim şeyler. Resmi olarak bir gün gözaltında kalmamız gerekirken 3,5 gün gözaltında kaldım. 28 saat su ve yiyecek verilmedi. Diğer hiçbir ihtiyacımız da giderilmedi. Savcılığa getirilince ifade verdim. Polis ‘dağılın’ diye uyarıda bulunmadı. Polis bir anda insanların içine girdi. Bir anda herkesi aldılar. Üzerimde hiçbir şey bulunmamasına rağmen ters kelepçe yaptılar. Tek kolumdan 3-4 polis tutuyordu. Mahmut Mert Baygüz’le de otobüste karşılaştım söylediklerine aynen katılıyorum.”
“TÜRK POLİSİ DARP ETMEDEN KİMSEYİ GÖZALTINA ALMADI”
Can Özhan: “Karakolda ifade vermedim susma hakkımı kullanmak istedim. Eşimle birlikte otelde (Taksim’de) rezervasyonumuz vardı. Eşim otelde kaldı. Ben köfte ekmek yemek için dışarı çıkmıştım. Gözaltına alındım. Mahmut Mert Baygüz’ü gözaltı otobüsünde gördüm. Darp izleri vardı. Ben de polisler tarafından darp edildim. Çünkü Türk polisi darp etmeden kimseyi gözaltına almadı. Yasal hakkımız olmasına ve talep edilmesine rağmen hastanede doktorla yalnız kalmamıza izin verilmedi.”
“GÖZLERİMİZ BİZİ YANILTMIŞ”
Davanın müştekisi avukat Ali Çezik: “İki gün önceki duruşmaya kadar Taksim-Beşiktaş’taki olayları insanların yaptığını biliyorduk. Oysa bu sanıkları dinlediğimde onlarca polis arabasının, otobüslerin yakılmasını, dükkanların yağmalanması olaylarını bu insanların yapmadığını öğrendik. Gözlerimiz de basın da bizi yanıltmış. İfadelerin hepsine itiraz ediyorum. Hiçbirini kabul etmiyorum. Sanık ve sanık avukatları beyanlarını politikleştiriyorlar.”
MAHKEME İFADE VEREN SANIKLARIN FOTOĞRAFINI İSTEDİ
Sanık avukatları müştekinin yalnızca Bezm-ialem Valide Sultan Camii’ndeki iddialardan manevi zarar gördüğünü ifade ettiğini anımsatarak Çezik’in açıklamasına tepki gösterdiler.
Mahkeme bu celse savunmaları alınan sanıkların önden, yandan ve boydan resimlerinin alınarak arkalarına isim, soy isim ve imzalarının aldırılmasına karar vererek duruşmayı 13 Mayıs’a erteledi.