Güncelleme Tarihi:
Türkiye'den kaçırılan Karun hazinelerini almaktan sabıkalı New York'taki Metropolitan Müzesi şimdi Türk sanatının en önemli örneklerinden birini elde etme hazırlığında: Çelebi Mehmed'in 15. yüzyılda yaptırttığı Bursa'daki Yeşil Cami'nin bir çinisini. Bu çini Bursa'dan New York'a nasıl gitti dersiniz?
New York'taki Metropolitan Müzesi hem dünyanın önde gelen müzelerinden biridir, hem de Amerika'nın belki de en seçkin sanat ve kültür merkezidir. Dünya müzelerinin en canlılarındandır, kendisini devamlı yeniler; birbirini izleyen şık davetlerin, yemeklerin, konferansların ve sergilerin mekânıdır.
Müze mükemmel bir vakıf sistemiyle idare edilir. Geniş bir üye ağı vardır, üyeler yüksek meblâğlara varan bağışlar yaparlar ve önemli kararlar mütevelli heyeti tarafından verilir.
Ama Metropolitan, bizim için biraz sabıkalıdır. Türkiye'den kaçırılıp götürülen Karun hazinelerini bu müze satın almış, senelerce deposunda sakladıktan sonra belki artık unutulduklarına hükmederek, belki de kimsenin pek bir şey anlamayacağını düşünerek sergilemiş ve Türkiye hazineyi ancak Özgen Acar'ın bastırmasıyla ve uzun seneler devam eden bir hukuk savaşından sonra geri alabilmiştir.
Metropolitan Müzesi'nde önceki hafta yemekli bir toplantı vardı. Toplantıya üyeler ve ‘‘yemeğin ücretini önceden ödemiş’’ misafirler katıldılar.
Konu, müzeye satın alınması düşünülen iki objeydi: Türkiye'den gelmiş iki parça... Biri Bursa'daki Yeşil Cami'ye, öteki İstanbul'daki Rüstem Paşa Camii'ne, yani 15. ve 16. asırlara ait iki adet İznik Çinisi... Çiniler davetlilere iftiharla gösterildi, müzenin o andaki bütçesinin sadece birini almaya yeteceği ve Yeşil Cami'den gelenin seçildiği açıklandı.
Yemekler yendi ve davetliler müzeden ayrıldılar... Müzede şimdi, 15. asırdan kalma İznik çinisinin alım muameleleri yapılıyor.
New York'taki Metropolitan Müzesi'nde önceki hafta olup bitenler kısaca böyle. Konuyla ilgili olarak tahmin yapmayacak ve kehanette bulunmayacağım ama birkaç hususu hatırlatmadan da edemeyeceğim.
Eminönü'ndeki Rüstempaşa Camii, en önemli İznik çinilerine sahip binaların başında gelir ve binada senelerdir devam eden, bir türlü birmek bilmeyen bir ‘‘restorasyon’’ vardır. Restorasyon Kültür Bakanlığı değil, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır, işin başladığı ilk günden bu yana çinilerin akıbeti hakkında bazı söylentiler dolaşmaktadır.
Önceki akşam Bursa'daki çiniyle bezenmiş mekânları yakından bilen bir uzmanla konuştum ve Yeşil Cami ile Yeşil Türbe'den bazı çinilerin daha önceleri tamir maksadıyla yerlerinden çıkartılıp sonradan ‘‘depoya’’ kaldırıldığını öğrendim.
Bakalım, iki İznik çinisinin Metropolitan Müzesi'ne nereden, nasıl ve kimlerin vasıtasıyla gittiğini merak eden bir devlet büyüğü çıkacak mı? Hep beraber göreceğiz...
Bitli Paşa'nın camii
Rüstem Paşa, Kanuni Süleyman'ın damadıydı ve yükselmesini ‘‘bitli’’ olmasına borçluydu...
Eski tarihlerde yazılanlara bakılırsa, Kanuni, kızı Mihrimah Sultan'ı Paşa'ya vermek istemiş ama Paşa'nın rakipleri ‘‘Bu adam cüzzamlıdır’’ demişlerdi. Rüstem Paşa hamamdayken hükümdarın gönderdiği bir tabip dışarıda bıraktığı elbiselerini muayene etmiş, gömleğinde bit bulunca ‘‘temiz’’ olduğuna hükmetmişti; zira o zamanın tıp bilgisine göre cüzzamlı vücutta bit yaşamazdı.
Kanuni'nin senelerce sadrazamlığını yapan Rüstem Paşa, Hırvat dönmesiydi. Tarihlere hem bitleriyle, hem de ‘‘rüşveti Osmanlı devletine ilk sokan devlet adamı olmakla’’ geçti. 1561'de öldüğünde 130'u mücevherlerle işlenmiş 8 bin civarında elyazması Kur'an, 170 köle, 2 bin 900 at, 780 bin altın, 2 bin zırh, mücevherli 860 kılıç, 1000 çiftlik, 476 değirmen, 130 çift altın üzengi gibi sadece listesi cildler dolduran bir servet bıraktı.
Hemen bütün tarihlerde kötü biçimde anılan Paşa'dan bugüne kalan tek eser, Mimar Sinan'a yaptırttığı, Türk çini sanatının en önemli örnekleriyle dolu olan Eminönü'ndeki kendi adıyla anılan cami... Paşa'nın ismi, ölümünden asırlar sonra birilerinin sayesinde şimdi New York'taki Metropolitan Müzesi'nde yankılanmada...
Sessiz reisin büyük zaferi
Avrupa'nın adını bile pek işitmediğimiz şehirlerinden birinde toplanan bilmem ne komitesinin Avrupa Topluluğu'na girmemiz için yeşil ışık yakıp yakmayacağını yahut filanca memleketin dışişleri bakanının son demecinin üyeliğimiz için ümit verip vermediğini tartışıp duralım...
İstanbul'un ilçelerinden birinin belediye başkanı senelerdir sessiz sadasız çalışıp projeler hazırladı. Bazı meslekdaşları gibi reklamını yapmak gibisinden yollara sapmadı, projelerini uygulayabilmek için etrafını ciddi olduğuna inandırmaya uğraştı ve semeresini de aldı. Bizler Avrupa Birliği'nin hakkımızda vereceği kararı bekleyip dururken, birlik, Sadettin Tantan'ın Fatih Belediyesi'ne ilçenin restorasyon projeleri için 6 milyon dolar vermeyi kabul etti.
Tantan'ın faaliyetlerinden daha önce de bahsetmiştim. Bizans’tan kalma çöplükten beter sarnıçları gençler için eğitim merkezi haline getirmiş, ilçeyi baştan aşağı restore etmeye soyunmuş ve bir hayli yol almıştı.
Sadettin Tantan, şimdi ‘‘Balat ve Fener Semtlerinin Rehabilitasyonu’’ projesini uygulamaya koyuyor. Birbirine yapışık, içiçe evlerle dolu mahalleler hale yola sokulup hayat standardı yükseltilecek, restorasyon okulu kurulacak ve ev sahiplerine restorasyon için kredi sağlanacak. Avrupa Birliği bu iş için 6 milyon dolar gönderiyor ve bizim Toplu Konut İdaresi'nin Fatih'ten esirgediği kredilerin çıkması halinde 6 milyonluk sınırın yükseltileceğini garanti ediyor.
Projenin tanıtımı önümüzdeki cumartesi günü saat 10'da İstanbul'un ilginç kiliselerinden birinde, kapılarını bağlı olduğu Kudüs Patrikhanesi'nden gelen özel izinle açacak olan Balat taraflarındaki Aya Yorgi Kilisesi'nde yapılacak.
Ben Sadettin Tantan'ın çalışmalarını yakından takip ediyorum ve projelerinin peşpeşe hayata geçtiğini gördükçe ‘‘Fatih'in değil, İstanbul'un belediye başkanı olsaydı daha kimbilir neler yapardı’’ diye düşünüyorum
Avrupa Birliği, ilk defa Türkiye'deki bir restorasyon projesine mali yardım yapma kararı aldı. Birlik, Fatih Belediye Başkanı Sadettin Tantan'ın ‘‘Balat ve Fener Semtlerinin Rehabilitasyonu’’ projesine 6 milyon dolar veriyor.
Bizim Siyamlar İnternet'te
Recep, benim en yakın dostum. Henüz iki buçuk yaşında, dünya güzeli bir Siyam kedisi. ‘‘İmparator’’ cinsinden, püskülü andıran kuyruğuyla mavi mavi bakan şirin bir yaratık. Sahipleri, Siyam kedilerinin zeki ve hassas ev hayvanlarının nasıl en başında geldiğini iyi bilirler.
Siyam kedisi meraklıları birkaç seneden beri İnternet'te buluşuyorlar. Özellikle Amerika'da birçok kedi klubü var, dört bir kıtadan bir kedi muhabbetidir gidiyor ve Recep de bu klüplerden birine ‘‘üye’’.
Ama yazışma dili tabii ki İngilizce ve Türk kedi dostları da birbirleriyle sadece İngilizce yazışabiliyorlar. SSK Kartal hastahanesi cerrahlarından Dr. Turgay Çetin işte bu eksiği görmüş, Web'de Türkçe bir Siyam kedileri kulübü açmış. Klübün biri bendeniz olmak üzere şimdilik sadece üç üyesi var.
Web sitesinin adresini aşağıda veriyorum ve isimlerine kedi sayfalarında rastladığım Siyam sahiplerini burada buluşmaya çağırıyorum. Gelin, ‘‘memleketin en büyük meselelerinden’’ olan Siyam kedilerinin dertlerini burada tartışalım:
http://www.geocities.com/Heartland/Park/3303
Azade SONER - İZMİR :
İngilizlerin çevirme hazırlıklarına giriştikleri ve bizi esirlere soykırım uygulamakla suçlayan filmle ilgili bütün bilgiler ‘Sunday Times’’ gazetesinin 3 Mayıs 1998 tarihli sayısında yer aldı. Meraklılarına ve filmi çevrilmesini önlemekle görevli olanların bilgisine sunulur.
DSP’li amatör politikacı - ANKARA:
Konya'nın ‘‘Cemal Bey’’ adında iki meşhur valisi vardır. İlki, Milli Mücadele'ye karşı çıktığı için ‘‘Artin’’ lâkabı takılan Cemal Bey'dir. Diğeri, Konya'da 1939'a kadar valilik etmiş olan Ali Cemal Bey (Bardakçı). Çift şeritli istiklâl madalyası sahibidir ve benim büyükbabamdır. Dolayısıyla ne benim ‘‘Artin’’ Cemal Bey'le bir alâkam vardır, ne ‘‘Artin’’ Cemal Bey'in Ermenilikle, ne de vali Ali Cemal Bey'in ‘‘Artin’’ Cemal Bey'le. Eteğinden vıcık vıcık cehalet akarken başbakanlık koridorlarında vali Cemal beyleri karıştırıp beni kastederek ‘‘Biz Osmanlı Arşivleri ihalesini bağlamıştık ama Artin Cemal'in torunu bozdu’’ diye konuşan amatör politikacıya duyururum.