Güncelleme Tarihi:
İzmir Barosu İnsan Hakları Merkezi’nden sorumlu yönetim kurulu üyesi Anıl Güler, dün akşam saatlerinde iki kadının avukatlığını yapmak üzere Alsancak Karakolu’nda bulunduklarını belirterek şunları söyledi: “Bir kere hem F.A.’nın hem K.B.’nin gözaltı işlemlerinde hukuksuzluk söz konusu. F.A.’nın eşi kapıyı açıyor ve en az 5-6 koyu renk sivil giyimli Başbakanlık korumaları kimlik göstermeden içeri girip F.A.’yı pijamalarıyla karakolu götürüyor. Buna gözlerimle de tanık oldum. Karakolda gecenin o vakti hala pijamalarıylaydı. K.B.’nin gözaltı işlemi ise daha vahim. Kafede otururken iki koyu renk takım elbiseli sivil tarafından alınıyor ve sivil bir araca bindiriliyor. Araç konvoyun arkasından Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’ndan Çeşme otobanına kadar çıkıyor. Kadın korkudan bir şey yapamıyor. Sonra döndürülüp Alsancak Karakolu’na getiriliyor. Bu bir alıkoymadır. Başbakanlık korumalarının etrafta yüzlerce polis varken talimat alıp gözaltı işlemi yapma yetkisi yoktur. Çok yakında polis merkezleri varken gözaltı işlemi uygulayıp araçla dolaştırma yetkileri de yoktur. Bu hukuka aykırıdır. Zaten K.B. de araçla alınması ve korku içinde gezdirilmesiyle ilgili ifadesinde şikayette de bulundu.”
Öte yandan Güler, sosyal medyada dönen seçim otobüsüne parmak işareti yapan kadının gözaltına alınanlarla bir ilgisi olmadığını da söyledi. Güler, “Giysilerini de gördüm. Kendisi de. Zaten kendisi de kabul etmiyor” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın korumaları tarafından oturduğu kafeden gözaltına alınan ve araçla gezdirildiğini söyleyen K.B. yaşananları onayladı. K.B. dün yaşadıklarını da Facebook adresinden duyurmuştu… B. Gözaltından sonra Facebook hesabında “Bir hareket. altı saatimize mal oldu.. Sözde bir de hakaret etmişiz .. Rte çok kızmış ( gözaltım bitti meraklanmayın )” ve Aşk insana rahatlığın batma şekliymiş. Ülke aşkı böyle bişey olmalı” mesajlarını paylaştı.
Hürriyetten alıkoyma ve görevi kötüye kullanma
İzmir Barosu Başkanı Ercan Demir ise baro olarak bu hukuksuz işlemleri takip edeceklerini ifade etti. Şu bilgileri verdi: “Başbakan korumaları gerek mevzuat gereği, gerek de genelde görüldüğü gibi, Başbakan’a yönelik fiili bir saldırıda koruma yetkisine sahiptir. Ancak burada ortada bir fiili saldırı yok. Kordon’da balkonunda oturan bir kadın ellerini açmış ‘Ne işin var İzmir’de iması yapıyor’, diğeri de bir kafede otururken eliyle arkadaşını çağırdığını söylüyor. Ancak Başbakan otobüsü durdurup, korumalara ‘Alın’ talimatı veriyor. Özür dilemesini istiyorlar. Bir insanın gözaltına alınması için talimatı kim verir? Savcı. Başbakan kendisine el hareketiyle hakaret edildiğini iddia ederse, şikayetçi olur. O zaman başkalarını gösterse onları da mı alacaklar? Bundan birkaç yıl önce Başbakan’ın korumaları İzmir’de bir avukatı dövmüştü. Korumaların bu uygulaması hürriyetinden alıkoymalarıdır, tahdit etmeleri suçudur. Zaten iki kadın da şikayetçi olmuşlar. Biz de takipçisi olacağız. Bu suç ha birini eve zorla kapatmışsınız ha evine yetkisiz girip, yoldan alıp arabaya koymuşsunuz… Aynıdır. Üstelik kamu görevlisi olmaları cezayı ağırlaştırır. Üzerine bir de görevi kötüye kullanma eklenir. Kişiyi hürriyetinden alıkoyma Türk Ceza Kanunu’nun 109.maddesi uyarınca 1 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezasıdır. Kamu gücünü kullanarak yapılırsa cezayı bir kat arttırır. Yani 2 ile 10 yıl arası bir hapis cezası söz konusu. Görevi kötüye kullanmada ise TCK’nın 257. Maddesi’ne göre 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istenebilir.”