Oluşturulma Tarihi: Ağustos 27, 2001 00:00
DÜN sabah basını baştan sona dikkatle okudum. Bir şey dikkatimi çekti. En solcusundan en sağcısına, en fanatiğinden en dindarına, en ciddisinden en magazinine, herkesin haberi veriş biçimi birbirine çok benziyordu.Bu haberlerin tercümesi şöyleydi:‘‘Türkiye Cumhuriyeti çok kıymetli bir evladını kaybetmişti.’’Neredeyse hiç kimse onun ‘‘Museviliğinin altını çizmemişti’’.* * *Hemen herkes olayı manşetlerine çekmişti. Hemen herkes bu kayıptan ne kadar büyük üzüntü duyduğunu yansıtabilmek için özel bir çaba göstermişti.Hepimiz temenni edelim ki bu bir adi cinayet çıksın. Çok acı ama bunu bile dileyecek durumdayız. Ama herkes çok içten bir biçimde Üzeyir Garih'in böylesine bir cinayete kurban gitmesine derinden üzülmüştü.Ben böyle bir üzüntüyü başka cenazelerde de gördüm.Mesela Turgut Özal'ın, mesela Zeki Müren'in, mesela Barış Manço'nun, mesela Yavuz Gökmen'in, Adnan Kahveci'nin ölümlerinde...Bazı insanlar yaşarken sanki günlük hayatımızın normal bir parçası gibi geliyor. Çünkü onlara sık sık her yerde rastlıyoruz.Belki de o yüzden yaşadıkları sırada o kadar ihtimam göstermiyoruz.Ama öldükleri anda duvardan çekilmiş büyük bir tuğla gibi yerlerini boş bıraktıkları anda işin farkına varıyoruz.Bazı insanlar varlıklarını toplumsal bir diyaloğa hibe ediyorlar. Ve o insanların ölümleri en çatışmalı toplumlarda bile kendi başına bir diyalog haline geliyor. Üzeyir Garih'i sık sık görürdüm. Çünkü gittiğim bütün toplantılarda o vardı.Devletin resmi törenlerinde, insanların düğünlerinde, siyasi partilerin davetlerinde, cenaze törenlerinde, tatlı anlarında, acılı anlarında her yere gelmeye özen gösterirdi.* * *Onu neredeyse her akşam televizyon programlarında seyrederdim.Hiç ayrım yapmazdı. Şu grubunmuş bu grubunmuş veya şu dinci televizyonmuş, herhangi bir televizyonmuş.Her yere giderdi.Oradan her zaman aynı mesajı verirdi.Derin bir Türkiye sevgisi, bilinçli bir vatandaşlık duygusu.Şimdi görüyor musunuz bu diyalog ne kadar güzel bir yatırımmış.İnsanın ölümünde nasıl büyük bir temettü getiriyormuş.Ortasından, orasından burasından çatlamış, üç beş, on kampa ayrılmış bir Türkiye'nin bütün gömlek yakaları bir düğmeden nasıl iliklenebilirmiş.Evet herkes haklı. Türkiye Cumhuriyeti aziz bir evladını kaybetti.* * *Üzeyir Garih'in arkasından oluşan bu duygu beraberliğini gördüğüm zaman aklıma geçen hafta takılan bir başka olay geldi.
Beşiktaş Teknik Direktörü Daum, ölen Beşiktaş yöneticisinin cenazesine gitmişti.Ve cenaze namazı kılanların arasına girmişti.Ertesi gün bir gazetede Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ın demecini okumuştum. ‘‘Kıldığı cenaze namazı kabul olmaz’’ diyordu.Ama Üzeyir Garih'in arkasından oluşan bu müthiş duygu beraberliğini görünce ben kendi kendime şöyle diyorum.‘‘Kabul edilir Sayın Yılmaz... Kabul edilir.’’Bir Üzeyir Garih sık sık bir şeyhin kabrine gidip orada huzur buluyorsa, ona olan minnet borcunu ödemekten dolayı rahatlayabiliyorsa, bir Müslümanın da gerektiğinde bir azizenin mezarı başında veya mütevazı bir kilisede huzur bulabilmesinin yadırganacak neresi olabilir. Galiba bu hengame, bu çatışma, bu itişme ve didişme içinde kendiliğinden bir diyalog, bir barışma iklimi kendi kendini kabul ettirmeye başlıyor.Biz görmesek de, bazılarımız kabul etmese de artık bir şeyler oluşmaya başlıyor.Kaynaşmış bir toplumun temelleri atılıyor.Siyasi planda bölünmüşlük bazıları için hálá ‘‘iyi bir rant’’ malzemesi olarak görülse de Türkiye'nin derin katmanlarında başka bir şeyler gelişiyor.* * *Yakın geçmişimize, son on beş yılımıza bir bakın.Hangi ölüm, hangi olay, gazete manşetlerimizi bu kadar birbirine yaklaştırmış.O olayları ve o insanları alıp derin bir tahlilini yapın.Bu toplum bu insanların ölümlerine neden bu kadar üzülmüş, onların arkasından neden bu kadar ortak bir elem iklimi yayılmış.Türkiye'nin huzuru, birbiri ile buluşması, barışması bu derin tahlilde yatıyor.İşte bu ölümlerde ve arkasından atılan bu manşetlerde Türkiye'nin huzur reçetesi saklı.Bir toplumun, ama bütün bir toplumun görünmeyen kalemleri ile, görünmeyen mürekkepleri ile yazdığı bir reçetedir bu.O mürekkep iyice uçup gitmeden bu reçeteyi okumak gerekiyor.
button