Görmemişin Naomi’si...

Güncelleme Tarihi:

Görmemişin Naomi’si...
Oluşturulma Tarihi: Ekim 26, 2003 00:00

Sene 1999... Abdullah Öcalan'ın İtalya'da ev hapsinde tutulduğu, Türkiye'ye teslim edilmediği dönem... Ankara'nın gündemine bomba düşmüş. Dakika başı yeni bir söylenti çıkıyor... Gerilim had safhada... Millet sokaklarda İtalyan kıravatları kesip İtalyan malı beyaz eşya falan yakıyor.Mal bulmuş medya Aynı günlerde Ankara'da bir mücevher firmasının açılışı var. Tanıtım için topmodel Claudia Schiffer getirilmiş. Genelde bu gibi davetlerden pek hazzetmememize rağmen, işten güçten iyice bezmiş olduğumuz için aynı dergide çalışan bir arkadaşımla; ‘‘Tebdili mekanda fayda vardır, -soluyacağımız Ankara havası bile olsa- havamız değişir. Gidelim bari’’ dedik, kalktık gittik. Açılışın gerçekleşeceği akşam, otelin lobisine bir indik ki, oooy oy! Otel, duvardan duvara medya mensubu kaynıyor. Ben diyeyim Çin ordusu, siz deyin karınca sürüsü... Magazincisi, ekonomicisi, televizyoncusu, gazetecisi, dergicisi, muhabiri, fotoğrafçısı, editörü, şusu, busu... Arayabileceğiniz her boy, tür ve modelden sürüyle medyum mevcut. Kolunuzu sallasanız kameraya çarpıyor. Uzattığımın farkındayım ama anlatılır gibi bir kalabalık değildi. Fobik olmayan adamı klostrofobik yapar yani; öyle travmatik bir kıvam...Gözlerimiz faltaşı, sersem sersem bakınırken, yanımıza iki televizyon muhabiri yaklaştı. Aksanlı bir İngilizce'yle bir şey soracaklarını söylediler. ‘‘Demin birine sorduk, o söyledi ama biz pek inanamıyoruz. Hakikaten herkes Claudia Schiffer için mi burada?’’‘‘Evet’’ dedik; ‘‘Hicap duyuyoruz ama biz de öyleyiz. Buradaki herkes öyle...’’‘‘Biz hariç...’’ dediler. İtalyan RAI kanalının muhabirleriymişler; Apo ile ilgili gelişmeleri takip etmeye, Ankara'nın nabzını tutmaya gelmişler. Böylesi bir dönemde, böylesi bir medya kalabalığının, böylesine sade suya tirit bir mevzuya kilitlenmiş olabileceğini hafsalaları almadığı için tekrar tekrar soruyordu adamcağızlar: ‘‘Hepsi mi Claudia için burada? Hakikaten hepsi mi?’’O sırada Claudia'nın arz-ı endam eyleyeceği etkinliğe doğru akmaya başladı medya. Ezilme tehlikesi söz konusu olduğu için, akıntıya kapılıp biz de ilerledik, sohbet sona erdi.Açılışta, kadının yüzünde beliren dehşet ifadesini bugün gibi hatırlarım. Belki siz de anımsıyorsunuzdur; üç gün filan tüm haber bültenlerinde ‘‘mühim’’ mevzu olmuştu.VATAN MİLLET SİLİSTREO gün kesin kanaat getirdim ki, böyle bir sürü psikolojisiyle, orasından burasından çekiştire çekiştire insan bile öldürülebilir. Ve evet, kamera basbayağı silah işlevi görebilir.Bunu müteakip havalimanlarında yaşanan mutad Naomi Campbell geldi, Cameron Diaz gitti, Boy George geldiği gibi gitti hengámeleri de hepimizin málûmu... Sonra bir de kalkıp; ‘‘Türkler'e hakaret etti. Bakalım bir daha hangi yüzle buralara gelecek’’ edebiyatına yazılınıyor. Her mevzuda olduğu gibi bunda da vatan-millet hamasetine sarılıyor. E, pes...Şimdi kalkıp da Naomi Campbell'in avukatlığına soyunacak değilim elbette ama insan kendini onun yerine koyunca, yine de bir fena oluyor. Tamam, Campbell belki iki gülücük atsa, yürüse gitse mevzu kapanacak. Tamam, kadının kaprisli olduğu sadece bizim değil, dünyanın málûmu... Tamam, sözleşme şartlarına uymamış da olabilir; taraflar kozlarını mahkemede paylaşır, o olur...Fakat, biz de itiraf edelim yani: Görmemişin dünya starı olmuş, tutmuş kafasına kamera geçirmiş... Bu kadarına adıyla sanıyla, basbayağı taciz denir.Adonis bile kıskanır!İktidarın seksapeli tartışılmaz. Takdir edersiniz ki Turgut Özal, Mesut Yılmaz gibi adamların ‘‘en seksi erkek’’ listelerinde yer alması, servi boyları, yakışıklı endamlarından ziyade, muktedir bir pozisyonda olmalarından kaynaklanır. Gelin görün ki bendeniz yine de kronik dumurdan mustaribim; ısrarla şaşırıyorum... Kemal Derviş'in Deniz Baykal'ı ima ederek sarfettiği -ki bunu söyleyen de gayet janti bir adam olan Derviş yani- ‘‘Yakışıklılıkla bu işler yürümez’’ cümlesine Baykal'dan gelen tepkiye ne dersiniz? ‘‘Ben artık yakışıklı değilim.’’ Zira biliyorsunuz, bundan birkaç yıl önce Rudolph Valentino idi kendisi! Tüm hayatı boyunca bimbo muamelesi görüp de yaşlandığında güzelliğinden ‘‘kurtulduğuna’’ sevinen artiz eskisi cümlesi kurmuş mübarek! Baykal'ın Derviş'in gözüne pek ‘‘yakışıklı’’ görünmesine neden olan CHP kurultayındaki elde edeceği baştan belli olan mutlak zafer olabilir mi acaba? Málûm, bölüne bölüne eriyip giden solun derdi gücü kendiyle. CHP içinde iktidar sahibi olması, Baykal'ın ‘‘ilah’’ gibi yakışıklı sayılmasına yetebiliyor onlar için. Hükümette sözü olmuş, olmamış, toplumda hükmü varmış, yokmuş, kimin umrunda? Tombul yanaklı, yumuk gözlü, orta yaşlarını çoktan geride bırakmış bir adamın ‘‘genç ve yakışıklı’’ addedilmesi başka nasıl açıklanabilir? Gerçi bir daha düşününce, hayatımda Baykal'ın gözüme güzel göründüğü bir fotoğraf karesi de yok değil. Eşiyle mutfağa girip palamut pişirirken görüntülendiği bir resimdi. Politikayı ‘‘kesin’’ olarak bırakmış, asla dönmeyi düşünmediğini açıklamıştı. O artık torunlarının dedesi, Olcay Hanım'ın kocası ve palamut yahnisi üstadı olacaktı. Bakın o resimde hiç değilse, mákûl bir görünümü ve belágatı vardı hakikaten...Hülya/KayaBeniffer’e karşıGel de Stephen King’e hak verme.Adamın eni konu kafası bozulmuş biliyorsunuz. ‘Beniffer’ şeklinde tanımlıyor dünyanın gündemini en lüzumsuz şekilde, buna rağmen en yoğun şekilde meşgul eden çiftini?Bilin bakalım bu mühiiiim konunun mühiiim cümlesinin, mühiiim kahramanları, özneleri kimler:a) Okan Bayülgen - Deniz Seki ya da Cansu Dereb) Jennifer Lopez - Ben Affleckc) Reha Muhtar - Nilüferd) Hülya Afşar - Kaya Çilingiroğlue) Jennifer Lopez - Puff Daddyf) Rahşan ve Bülentg) Madonna ile Britney Spears h) Jennifer Lopez ve kimse kim
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!