Güncelleme Tarihi:
SON günlerde birbiri ardına patlak veren telefon dinleme skandallarının ‘resmi belgede sahtecilik’, ‘görevi kötüye kullanma’ ve ‘haberleşmenin gizliliğini ihlal’ olmak üzere Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak tanımlanan birden çok hukuk ihlalini içerdiği ortaya çıktı.
yılmazer savunmuştu
Geride bıraktığımız günlerde iki önemli telefon dinleme skandalı Türk kamuoyunun gündemine geldi. Bunlardan birincisi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki İstihbarat Şubesi›nin 2008-2009 yılları arasında çoğu kamuoyunda tanınan gazeteci, akademisyen ve işadamından oluşan 160 kadar ismi ‘terörizmle mücadele’ gerekçesiyle ve kod isimler üzerinden dinlemesiydi. Hürriyet, bu skandalı 3 Aralık tarihinde ‘Dinlenen VIP İsimler’ manşetiyle duyurdu. O dönemde İstanbul Emniyeti’nin istihbarat biriminin başında bulunan Ali Fuat Yılmazer, avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamada istihbari amaçlı bu dinlemelerin ‘yasaya uygun olduğunu’ savunmuştu.
ramazan akyürek’in dönemi
İçinde bulunduğumuz hafta gün ışığına çıkan ve bazı ayrıntılarını ilk kez Sabah’ın duyurduğu ikinci bir skandal da bu kez Ankara’daki Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nın yasadışı dinlemeleriydi. Hürriyet’in de belgelerine ulaştığı bu skandalda, yine ‘istihbari dinleme’ faslından yüzlerce siyasetçi, bürokrat, asker, işadamı ve gazetecinin dinlendiği anlaşıldı. Bu skandal Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin arşivinde ele geçirilen belgelerin incelenmesi sonucu gün ışığına çıktı. Dinleme belgeleri, 2007-2009 yıllarında Ramazan Akyürek’in bu dairenin başkanlığını yaptığı döneme rastlıyor.
İSTANBUL'DA KOD İSİMLE DİNLEME
Biri İstanbul, diğeri Ankara merkezli bu iki skandaldaki dinlemelerin ortak özelliği, ‘istihbari dinlemelere’ izin veren 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu (PVSK) ek 7’nci maddesine göre yapılmış olması. Bu kategorideki dinlemeler, delil toplamak amacıyla yapılan ve dava açılması halinde deşifreleri iddianamelere eklenen adli dinlemelerden bazı farklılıklar gösteriyor.
Bu dinlemelerde polisin hâkimden aldığı ‘yazılı dinleme emrinde’, hakkında tedbir uygulanacak kişinin ‘kimliği’nin yanında ‘iletişim aracının türü’, ‘telefon numarası’, ‘tedbirin kapsamı’, ‘süresi’ ve ‘tedbire başvurulmasını gerektiren nedenlerin’ de açık bir şekilde yazılı olması gerekiyor.
İlgili yasa maddesinde aynen şöyle deniliyor:
“Kararda ve yazılı emirde, haklarında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, kullandığı telefon numaraları veya iletişim bağlantısını tespite imkan veren kodundan belirlenebilenler ile tedbirin türü, kapsamı ve süresi ile tedbire başvurulmasını gerektiren nedenler belirtilir.”
ANKARA’DA KOD İSİMLE DİNLEME
İstanbul merkezli skandalda 160 kişinin isimlerinin gizlenip farklı kod isimleriyle dinlendikleri anlaşılmıştı. Yasanın ilgili maddesi, ‘iletişim bağlantısını tespite imkan veren kodundan belirlenebilenler’ diyerek, kod isimler üzerinden de dinleme izni verilebilmesine kapıyı açık tutuyor. Oysa kimliği zaten bilinen bir gazeteci ya da işadamı için kod isim kullanılması açıkça yasanın ihlalini oluşturuyor. Böylelikle dinlenecek kişinin kimliği, dinleme iznini veren hâkimden gizlenmiş olunuyor.
Buna karşılık Ankara kaynaklı ikinci dinleme skandalında biraz daha farklı bir durum söz konusu. Buradaki belgeler incelendiğinde, kod isim verilmediği, buna karşılık çoğunlukla sahte isimlerle dinleme yapıldığı anlaşılıyor. Örneğin eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal için dinleme izni alınırken, hâkime İBDA-C şüphelisi Celal Tarkan Aydın’ın ismi veriliyor. Ya da Hürriyet yazarı Fatih Çekirge’nin telefonu 2 kez dinlenirken, bir keresinde İBDA-C şüphelisi Neslihan Demir diğerinde ise Murat Demir adına dinleme izni alınıyor. İşadamı Cavit Çağlar ise PKK’lı Müslüm Coşkun adıyla dinleniyor.
Bu yönüyle bakıldığında, adı bilinen kişiler için sahte kod isim ya da farklı
isim verilmesi açıkça ‘resmi belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanma’ suçunu oluşturuyor. Geçmişte bazı gazeteciler için sahte isimle dinleme yapan MİT görevlileri için sahtecilik ve görevi kötüye kullanmaktan soruşturma açılmış, ancak Başbakanlık bu MİT’çilerin yargılanmasına izin vermemişti. Gerek birinci gerek ikinci gruptaki dinlemelerin bir başka ortak yönü, telefonları dinlenen vatandaşların mağduriyetleri anlamında ‘haberleşmenin gizliliğini ihlal’ suçunun da oluşmuş olması.
Örgüt suçunun oluşacağı anlaşılıyor
ESKİ İstanbul Barosu başkanlarından avukat Turgut Kazan son ortaya çıkan sahte isimle dinlemeleri şöyle değerlendirdi: “Basına yansıdığı kadarıyla, bu dinlemelerde görevi kötüye kullanmak, sahte belge düzenlemek ve adli mercileri yanıltmak suçları da işlenmiştir. TCK’nın 9’uncu bölümünde yer alan ‘Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar’ bölümündeki tüm maddeler ihlal edilmiştir. Ancak bunlar çok yoğun biçimde yapıldığı için örgütsel, yani bu suçları işlemek için örgütsel bir ilişki içinde yapıldığı anlaşılıyor. TCK 220. maddesindeki örgüt suçunun da oluşacağı anlaşılıyor. Bu yönden bir soruşturma yapılması gerekiyor.
Hâkimden talepte bulunan güvenlik görevlileri için bu ihlallerin yapıldığı çok açık. Önleyici dinlemede sizin adınızı ve telefonunuzu bildirmeleri lazım. O telefonun size ait olması lazım. Başka birinin telefonunu kullanıyorsanız siz, hâkimi benim adıma, yani Turgut Kazan adına kayıtlı bir telefonu sizin kullandığınıza dair ikna etmeniz gerekir. Bunlar yapılmadığında bu suçları işlemiş oluyorsunuz. Tekrar ediyorum: Bunu örgütsel suç olarak yapıyorsunuz. Burada en önemli şey, bu dinlenen her bir kişi için ayrı ayrı ceza gerektirir. Tek ihlal yapmıyorsunuz. Kaç kişiye yaptıysanız o kadar suç işlemiş oluyorsunuz. Altından kalkılamayacak bir sorumluluk altında bulunmanız gerekir.”