Oluşturulma Tarihi: Aralık 16, 2003 00:00
Bugüne kadar bildiğimiz tek gerçek şuydu: Yeryüzüne bir göktaşı (asteroit) çarptığında, yoluna çıkan hiçbir şey canlı kalmaz. Gelgelelim, bazı bilim adamları böylesine ölümcül çarpışmaların, bazı canlıları yok etmekle birlikte, öncelikle başka yaşamları tetiklediğine ilişkin kanıtlar giderek artıyor.Dünyadaki göktaşı kraterlerini inceleyen bilim insanları şöyle diyor: Bir çarpışmanın meydana geldiği noktada tüm bitki ve hayvanlar, kayalar ve toprak buharlaşıp yok oluyor. Ancak, çarpışmadan birkaç bin yıl sonra bölge yeniden canlı türleriyle dolup taşıyor. Nedeni: Çarpışmanın yarattığı sıcaklık yeryüzündeki suların ısınmasına yol açarak, bakteri ve deniz yosunları gibi toplu halde yaşayan gözüpek organizmaların barınmasına son derece elverişli olan hidrotermal sistemlerin oluşmasına neden oldu. Biz hep uzaydan gelerek dünyamıza çarpacak bir göktaşının herşeyi mahvedeceğini biliriz. Bilimsel araştırmalar, çekilen
filmler, yazılan romanlar öncelikle büyük çarpışmanın mahvedici yönlerini sergiler. Bu çok doÄŸrudur da. Ama bazen çarpışmaların dünyamızda yeni hayatları tetikleyebileceÄŸini de düşündünüz mü? Bilimin üzerinde durduÄŸu bir baÅŸka olgu da, örneÄŸin hayatın yeryüzüne uzaydan geldiÄŸidir. Åžimdi sizi Kanada’nın kuzey bölgesinde bir göktaşı çarpmasının çok ilginç öyküsünü sunuyoruz...Burası, yani Kanada’nın Kuzey Kutup bölgesindeki Devon Adası, günümüzde üzerinde hemen hemen hiç bir canlı türünün barınmadığı bir kutup çölü niteliÄŸini taşıyor. Ne var ki, 23 milyon yıl önce burası hiç de çöl deÄŸildi, gür ormanlarla kaplı, dev tavÅŸanların cirit atıp minik gergedanların otladığı tümden farklı bir görünüme sahipti. Bu görüntü, eni bir kilometrenin üzerinde bir kuyrukluyıldız ya da asteroidin ormanı yarıp geçmesiyle birlikte tepeden tırnaÄŸa deÄŸiÅŸti. Mahveden çarpışmaÇarpışma sonucunda 70-100 milyar tonluk kayalar yerinden oynayarak, 24 kilometre eninde bir kraterin oluÅŸmasına yol açtı. Ä°skoçya’dan biraz küçük bir alan üzerindeki tüm canlı türleri bir çırpıda yeryüzünden siliniverdiler. Çarpışmanın meydana geldiÄŸi noktada tüm bitki ve hayvanlar, kayalar ve toprak buharlaşıp yok oldular. Kraterin uzağında çarpışmanın yarattığı ÅŸok dalgası, ÅŸiddetli rüzgar ve kavurucu sıcaklık öteki canlı türlerinin de büyük bir bölümünü yok etti. Gelgelelim, bu yok oluÅŸ sonsuza dek sürmedi. Çarpışmadan birkaç binyıl sonra Haughton kraterinin bulunduÄŸu bölge yeniden canlı türleriyle dolup taÅŸtı. Çarpışmanın yarattığı sıcaklık yeryüzündeki suların ısınmasına yol açarak, bakteri ve deniz yosunları gibi toplu halde yaÅŸayan gözüpek organizmaların barınmasına son derece elveriÅŸli olan hidrotermal sistemlerin oluÅŸmasına neden oldu. Krater soÄŸudukça bir göl oluÅŸtu ve dibine çökeltiler birikmeye baÅŸladı. Bu çökeltilerden elde edilen fosiller sayesinde Haughton’un yeniden bugün tanık olduÄŸumuz çöle dönüşmesine neden olan ÅŸeyin, asteroit çarpması deÄŸil, zamanla meydana gelen iklim deÄŸiÅŸimi olduÄŸu artık biliniyor. Öyküler benzerYerbilimciler baÅŸka bölgelerle ilgili olarak da benzer öykülere dikkat çekiyorlar. Asteroit çarpmasıyla oluÅŸan kraterler bir yıkıma sahne olsalar da, soÄŸudukça yaÅŸamın yeniden soluk kazanabileceÄŸi elveriÅŸli alanlara dönüşüyorlar. Bu durum, kimi çevrelerde yeryüzünün ilk evrelerinde bu tür kraterlerin yaÅŸamın ortaya çıkmasında öncelikle etkili olabileceÄŸi görüşüne yol açtı. Yeryüzünde yaÅŸamın ‘soy aÄŸacı’ ile ilgili araÅŸtırmalar Eukarya, Bacteria ve Archaea’dan oluÅŸan üç biyolojik kırallıktan Archaea’nın en eski yaÅŸam biçimlerini temsil ettiÄŸini ortaya koyuyor. Sıcağı seven bu organizmalar yalnızca 60-80 dereceye ulaÅŸan sıcak ortamlarda barınabiliyor. Öyle ki, yeryüzünde ilk canlı türlerinin yeraltındaki sıcak kayalarla ısınan göl ya da sistemlerde ortaya çıkmış olmaları gerekiyor. Günümüzde etkin olan, Yellowstone Ulusal Parkı (ABD) gibi, hidrotermal sistemler, volkanik bir özellik taşıyor. Ne var ki çarpışma sonucunda oluÅŸan kraterlerin hidrotermal sistemlerin can damarını oluÅŸturan sıcaklığı ve suyu saÄŸladığı düşünüldüğünde, volkanların yaÅŸamı barındıran tek yer olmadığı gibi bir izlenim edinmek iÅŸten deÄŸil. Sıcak sular ve yaÅŸamYerbilimciler çarpışma sonucunda eriyip soÄŸuyan kayalıkları inceledi. New Mexico Ãœniversitesi’nden Horton Newsom, çarpışma sonucu meydana gelen kraterlerde hidrotermal sistemler oluÅŸumunun kaçınılmaz olduÄŸu görüşünü öne sürdü. Gelgelelim, bu sistemlerin neye benzediÄŸi ancak kısa bir süre önce aydınlığa kavuÅŸtu. SETI (uzayda canlı yaratıklar arayan) Enstitüsü’nden bilim insanları Pascal Lee, New Brunswick Ãœniversitesi’nden John Spray ve Gordon Osinski, 2000 yılında yaptıkları incelemeler sonucunda kraterin sıcak ve nemli geçmiÅŸinin kanıtlarını gördü. Kraterde saptanan fosilleÅŸmiÅŸ hidrotermal yarıklarda kızgın kayaların içinde dolanan kaynar yeraltı suları ya da buhar, ansızın yüzeye sızmaktaydı. Yellowstone Ulusal Parkı yaÅŸamı barındırdığına göre, 23 milyon yıl önce Haughton kraterindeki sıcak su kaynaklarında da yaÅŸamın yeÅŸermiÅŸ olması iÅŸten deÄŸildi. Haughton’daki hidrotermal sistemin temel ısı kaynağı, çarpışma sırasında kraterin ortasını dolduran 200-300 metre kalınlığındaki erimiÅŸ kaya katmanı olmalıydı. Bu kızgın kütlenin altındaki su kaynayıp kayanın içinde yükselirken, zaman zaman dışarıya sızmaktaydı. Cehennemi DünyaAsteroit baÄŸlantılı bu tür hidrotermal etkinliklere yakından incelenen hemen hemen tüm kraterlerde tanık olundu. Su içeren gezegenlerde meydana gelen her çarpışma, bir hidrotermal sistemin oluÅŸmasına neden oluyorsa, o zaman yeryüzünün de bu sistemlerle dolup taşıyor olması gerekirdi. Ä°lk yaÅŸam belirtilerinin tam olarak ne zaman ortaya çıktığı konusunda farklı görüşler öne sürülmekle birlikte, yerbilimcilerin birçoÄŸu ilk kimyasal belirtilerin yaklaşık 3,8 milyar yıl öncesine dayandığı görüşünde birleÅŸiyor. Ayın üzerindeki kraterlerin incelenmesi sonucunda, asteroit ya da kuyrukluyıldız çarpmalarının günümüze kıyasla 15 kat daha sık yaÅŸandığını ve bu nedenle de söz konusu döneme ‘Cehennemi Dünya’ adının verildiÄŸini biliyoruz. Bu da, yaÅŸamın neden yeryüzü tarihinin en zorlu, en elveriÅŸsiz döneminde ortaya çıktığı sorusunu gündeme getiriyor. Ne var ki çarpışma sonucu oluÅŸan kraterlerle ilgili yeni yaklaşım doÄŸru ise, yıkıcı çarpmaların sıklığına karşın verimli hidrotermal sistemlere de sıklıkla tanık olunduÄŸu görülüyor. Bu sistemlerin bir olasılıkla volkanik etkinlikler sonucunda ortaya çıkan sistemlerden sayıca daha fazla oldukları, bu nedenle de yaÅŸamın ortaya çıkışı ve evriminde daha etkili oldukları düşünülebilir. Ancak, Cambridge Britanya Antarktik AraÅŸtırma’dan Lee ve Charles Cockell’in de dikkat çektikleri gibi, çarpışma sonucunda oluÅŸan kraterlerdeki hidrotermal sistemlerin ne kadar süre etkin oldukları bilinmiyor. Bunların etkilerini hızla yitirmeleri durumunda yaÅŸamın ortaya çıkışında pek de etkili olacakları sanılmıyor. Estonya’nın 7 kilometre enindeki Kardla kraterinde, hidrotermal etkinliÄŸinin ortalama soÄŸuma süresi hesaplamaları gösterdi ki, hidrotermal koÅŸullar, çarpışmayı izleyen binlerce yıl boyunca etkili oluyor. Daha büyük kraterlerde bu sürecin daha uzun olması gerekiyor. Bu da bizi yaÅŸamın ortaya çıkması için gerekli zaman ölçeÄŸine biraz daha yaklaÅŸtırmış oluyor. YaÅŸamın, soÄŸumakta olan bir kraterden daha sıcak, bir yenisine geçiÅŸi, yeraltı suları ve kaynaklar aracılığıyla saÄŸladığı düşünülebilir. Çarpışma sonucunda oluÅŸan kraterlerin yaÅŸamın ortaya çıkışı açısından elveriÅŸli olduÄŸunu düşünmemiz için baÅŸka nedenler de var. Çarpışmalar, kayalardaki oyuk ya da deliklerin hem sayıca hem boyut olarak artmasına yol açar. Haughton kraterindeki çarpışmadan etkilenen kayalıklarda yaÅŸayan siyanobakteriler görüldü. Bu canlılar, genelde kayaların bir milimetre kadar derinindeki minik gözeneklerde barınıyor. Ancak çarpışmadan etkilenmeyen benzer kayalarda bu tür bakterilere rastlanmıyor. Kanıt aranıyorAraÅŸtırmacılar ÅŸimdi çarpışma sonucunda oluÅŸan eski bir yapıda yaÅŸam kanıtları içeren fosiller bulmaya çalışıyor. Ancak, çarpışma sonucu oluÅŸan kraterlerin yaÅŸamın kökenini oluÅŸturduÄŸu yönündeki savın kanıtlanması ne yazık ki olanaksız. Çünkü 2 milyar yıldan daha eski kraterlerin hem aşınma hem de levha tektoniÄŸi süreçleri içinde yok oldukları belirtiliyor. Gelgelelim, Mars üzerinde herhangi bir levha tektoniÄŸinin söz konusu olmadığına ve bu gezegenin de çok sayıda çarpışmaya tanık olduÄŸuna dikkat çekiliyor. Uydulardan elde edilen veriler, gezegenin kabuÄŸunda buz tutmuÅŸ su olduÄŸunu, yüzeyinin altında bugün bile bu buzlara rastlanabileceÄŸini ortaya koyuyor. Gerçekten öyle ise, çarpışmayla ilintili hidrotermal sistemlerin Mars üzerinde çok yaygın olmaları ve bu sıcak su kaynaklarıyla endolitik sığınmacıların Kızıl Gezegen üzerinde yaÅŸamın ortaya çıkması için en iyi olanakları saÄŸlamış olması gerekiyor. Dünya üzerinde yaÅŸamın kökenleriyle ilgili sorulara yanıt getirmenin bir yolu, Mars üzerinde geçmiÅŸ yaÅŸam izlerinin bulunması olabilir. New Scientist (13 eylül) dergisinde yer alan araÅŸtırmaya göre, en azından ÅŸimdilik, çarpışma sonucunda oluÅŸan kraterlerin yaÅŸamı tetiklediÄŸine iliÅŸkin en çarpıcı örnek, Meksika’daki Chicxulub krateri. Çaprışma, gezegenin üzerindeki canlıların dörtte üçünü yok ederken, görünüşe bakılırsa, küresel ekosistemin dengesini de bozarak zamanla memelilerin ortaya çıkmasına olanak tanıdı. AraÅŸtırmacılar felaket ve olanaktan oluÅŸan bu tür iki kutuplu süreçlere, yaÅŸamın ilk ortaya çıktığı günden beri tanık olunduÄŸuna parmak basıyorlar.Â
button